Üç dört yıldır 2023 seçimlerini konuşuyoruz. ‘Erken seçim olmalı mı olmamalı mı, aday kim olmalı, Erdoğan tekrar seçilebilecek mi?’ sorularıyla yıllarımızı geçirdik.
Eskiden sadece seçimden birkaç ay önce yaptığımız muhabbetleri bu seçimden yıllar öncesinden yapmaya başladık.
Seçim yüzünden derin ve analitik düşünceler geliştirmekte zorlanmaya başladık. Dış politika ve küresel sistem ile ilgili konuları daha az konuşur olduk.
Özellikle altılı masadaki belirsizlik yüzünden liderlerin sözleri, kimin kime ne mesaj verdiği ana gündem maddemiz oldu. İmamoğlu-Kılıçdaroğlu mücadelesindeki atılan adımları çok önemli gelişmelermiş gibi hayatımızın merkezine almaya başladık.
Seçimler maalesef yüzeysel düşüncelerin ön plana çıktığı bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Televizyon programlarında siyasi kulis bilgilerini taşıyan gazeteciler başarılı olarak lanse ediliyor.
Altılı masa yıllar boyunca milletvekilliğinin artık önemini yitirdiğini dile getiriyordu ancak seçimler öncesinde milletvekilliği için giriştiği amansız mücadele karşısında kaldığımız şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.
%50 almak kolay olmadığın için her kesimden oy toplamak gerekiyor. Bu yüzden dik durmak ve kaliteli duruş göstermek zorlaşıyor.
Küçük şehirler ile büyük şehirlerin siyaseti de birbirinden farklı cereyan ediyor. Özellikle küçük şehirlerde şehirlerin en güçlü insanları milletvekilleri ya da belediye başkanları oluyor. Ancak büyükşehirlerde durum daha farklı. Birçok kişi şehirdeki milletvekillerini yolda görse tanımaz belki de.
Teknoloji ve ar-ge yatırımları ile zengin olan iş adamlarının sayısı, ihale ile zenginleşen işadamları sayısından az olduğu için iş dünyası da seçimleri yakından takip ediyor. Birçok kişi yatırım yapmak ya da pozisyon almak için seçim sonuçlarını bekliyor.
Seçimin insanların hayatındaki öneminin bir diğer nedeni de ittifakların iş başına geldiklerindeki icraatlarının taban tabana zıt olması da etkili.
Türkiye insanların huzur ve barış içerisinde yaşadığı bir ülke ancak siyasi partilerin iş başına geldiği zamanlar sanki ülkede her şey baştan başa değişecekmiş hissi uyandığı için seçim sonuçları merakla bekleniyor.
Birkaç oy fazla alabilmek için ‘savunma sanayindeki arkadaşlara dokunacağız, Türklüğü anayasadan kaldıracağız, sınır dışı operasyonlara son vereceğiz’ gibi söylemler sadece bu seçime has değil, maalesef her seçimde gündeme gelen korkunç beyanatlar.
Hal böyle olunca siyasetten bireysel olarak hiçbir beklentisi olmayan insanlar bile seçimin sonuçlarını merakla beklemeye başlıyor.
En önemlisi de ekonomi başta olmak üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kaybederse her şeyin düzeleceğine inanan bir kesim varken, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kaybederse her şeyin kötü gideceğine inanan bir kesim var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar aday olup olamayacağı da ayrı bir tartışma konusu. Bunu şuna benzetebiliriz. Galatasaray ve Fenerbahçe maçında bir pozisyon oluyor ve tüm Galatasaray taraftarı penaltı olduğunu düşünürken tüm Fenerbahçe taraftarı penaltı olmadığını savunuyor. Halbuki herkesin futbol bilgisi aynı ve aynı açıdan pozisyonu izliyorlar.
Kanun maddesi ortada ve tüm muhalefet Erdoğan aday olamaz derken cumhur ittifakı da aday olabilir diyor. Bir yıl önce tuvalet terliği koysak kazanırız diyenler ‘Erdoğan isterse aday olsun olmasın önemli değil’ derken şu anda aday olamaz diye ardı ardına açıklama yapıyor. Bu dönüş de Erdoğan’ın seçim kazanma ihtimalinin her geçen gün artırdığını gösteriyor. Bir an önce en hayırlı biçimde seçimlerin tamamlanması, popülist, yüzeysel ve sığ konuların gündemden kalkmasını ve tekrar eskisi gibi derin analiz ve fikir sohbetlerinin gündeme gelmesini temenni ediyorum.