Sosyal hayatta büyük bir savrulma yaşıyoruz. On yıl önceki idealler ve gayeler bugün yerini bambaşka konulara bırakmış durumda.
Eskiden, ileride ne yapmak istiyorsun diye sorulduğunda doktor olacağım, mühendis olacağım cevapları alınırdı. Ancak aynı soruyu şimdi sorduğunuzda zengin olacağım, dünyayı gezeceğim cevabını alıyorsunuz.
Başarının meyvesi isteniyor ancak zahmeti çekilmek istenmiyor.
Sosyal medyanın da etkisiyle insanlar dünyanın her yerini inceleme fırsatı buluyor. Ancak sosyal medya algoritması yüzünden farkında olmasanız da görmek istediğiniz içerikler karşınıza çıkıyor.
Zenginlik, Avrupa, araba, gençler gibi kelimeleri aratırsanız size Avrupa’da arabasıyla gezen zengin gençlerin videosu karşınıza çıkıyor. Hatta kelime aratmanıza gerek yok, konuşsanız bile otomatik olarak benzer içerikler karşınıza çıkıyor. Sürekli bunları izleyince Avrupa’yı olduğundan daha müreffeh zannedebiliyorsunuz. Fransa’da iki ayda ev alırsınız diyen bir adölesan kızın videosu boş yere ortaya çıkmadı.
Günümüzde sorgulayıcı sorular da artmaya başladı. Ateist ve deist içerikli birçok yayın gençlerin aklını karıştıracak sorular soruyor.
Çocukların ve gençlerin sorduğu sorulara büyükler yanıt vermekte zorluk çekiyor. Özellikle İslam hakkında bazı fıkıh hocalarının vermesi gereken soruları yakın çevresinden alamayan gençler İslam’dan uzaklaşmaya başlıyor.
Eskiden ramazan ayında oruç tutmayanlar saygıdan da dışarıda yiyip içmemeye özen gösterirdi. Ancak şimdi metroda yemek yemek ve bunu sosyal medyadan göstermek saygısızlık yerine cesaret göstergesi oldu.
Devleti öne çıkaran, millete hizmet için çalışma gayesi güden gençlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Eskiden kıtlıklar içerisinde savaşarak ülkeyi savunmaya çalışan dedelerimiz vardı. Bugün alım gücü azaldığı için ülkeden gitmek isteyen milyonlar var.
Toplumu ayakta tutan bazı normlar vardır. Kültürü, edebi, gelenekleri… Ancak bunların çoğunun çiğnendiğini ve geniş bir kesim tarafından hiçbir şey ifade etmediğine şahitlik ediyoruz.
Eskiden insanların ne söylediği önemliydi. Fikir adamları değer görürdü. Mesela Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet… Ancak şu anda zengin değilseniz, gücünüz yoksa ya da pahalı kıyafet ve arabaları arka plana alıp konuşamıyorsanız ne dediğinizin maalesef önemi yok.
Toplum ne isterse o işi yapanlar ünlü olur. Necip Fazıl Kısakürek bugün yaşasaydı hiçbir iz bırakmadan yaşayıp ölebilirdi. Çünkü onun verdiği mesajları can kulağıyla dinleyen bir nesil yok. En büyük amaç eğlenmek olduğu için eğlence sektöründe başarılı olanlar en ünlü insanlar oluyor.
Öyle bir savrulma yaşıyoruz ki yedisinden yetmişine kadar herkesi etkileyen bir dönüşümün içerisindeyiz. Etkilemediği insan yok denecek kadar az.
Uzaktan düzgün profil çizen insanların ultra lüks tatiller, adeta gözünüze sokar gibi yaşanan eğlence partileri, pahalı kıyafetler altında verdiği eğitimler ‘ben de bu işi yapıp zengin olabilir miyim?’ diye düşünenler dışında kimsede tesir oluşturmuyor.
Yaşanan savrulmanın nedenleri ve çözümleri ayrı bir yazı konusu ancak bir meseleyi çözmek için önce farkına varmak ardından da o meseleyle ilgili dertli olup çözüm üretmek gerekiyor. Dert yoksa derman da olmuyor.