17 Aralık 2013 günü başlatılan operasyonla birlikte Başbakan Erdoğan, ailesi ve partisi üzerinden çok ciddi yolsuzluk suçlamaları ile karşı karşıya kalmıştı. Ancak milletin desteği ile bu hamleyi püskürtmeyi başarmıştı.
Aradan dört yıl geçti ve Amerika’da yürütülen soruşturmada 17 Aralık’taki tüm iddialar adeta yeniden dirildi. Rıza Sarraf’ın çok ciddi itirafları oldu. Zafer Çağlayan’a 50 milyon Euro rüşvet verdiğini, İran ambargosunu deldiğini, yaptığı işlerin arkasında Başbakan Erdoğan olduğunu söyledi.
Gerek 4 bakan hakkındaki yapılan yolsuzluk suçlamaları, gerekse Sarraf’ın eskiden Erdoğan tarafından hayırsever olarak nitelendirilmesi sonucunda Sarraf’ın itirafları gündemde çok ciddi yer buldu. Üstelik bu olaydan bir gün önce CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesinden birçok kişinin yurtdışına milyon dolarlar gönderdiğini iddia etmesi olayları daha da alevlendirdi.
Rıza Sarraf isminin ilk olarak FETÖ’cü yargıçlarla gündeme gelmesi ve bugün de Amerika merkezli operasyonla zikredilmesi Türkiye’nin geniş bir kesiminde ‘’itiraflar baskı ve işkence altında söyletilmiştir, Amerika istediği takdirde herkese her türlü yalanı söylettirebilecek kadar güçlü bir devlettir’’ algısı oluşmasına neden oldu. Ancak muhalefetin bir gün öncesinden yolsuzluk iddialarını gündeme getirmesiyle birlikte Sarraf’ın itirafları samimi şekilde söylediğine inanan geniş bir kesim de bulunuyor.
Sınır hattımıza bin TIR silahla yığınak yapan, Suriye ve Irak’ı iç savaşa sürükleyen, 15 Temmuz’un arkasında durarak FETÖ elebaşını teslim etmeyen, PKK’yı bağrına basan Amerika’nın yürüttüğü operasyonda gündeme gelen tüm bilgiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak benim için asılsızdır. Zira Amerika’nın uzun süredir Türkiye’yi bölmek ve iç savaş çıkarmak istediği herkes tarafından bilinirken onların söylediği iddiaları ciddiye alıp tartışmak ülkeme zarar verir görüşündeyim.
Amerika Sarraf dosyası üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı tehlikeli suçlamalar ile köşeye sıkıştırıp, Türkiye’ye yönelik dünya çapında başlatılacak ambargonun zeminini hazırlıyor. Sarraf her geçen gün daha fazla itirafta bulunacak ve itiraflar yankı buldukça bunların dozu artırılacak.
Amerika ambargoyu deldiği gerekçesiyle Türkiye devletini tahakküm altına almak istiyor. Ambargoyu delen birçok ülke varken Türkiye dışında hiçbir ülkeye yaptırım uygulanmaması meselenin samimi olmadığını gösteriyor. Uluslarası hukuk, adaletli bir hukuk değildir. Tüm hukuk kuralları güçsüz olan devletlere uygulanır. Güçlü olan asla yargılanmaz. Amerika Saddam kimyasal silah barındırıyor diye Irak’a girdi, ülkeyi yerle bir etti ve geri gitti. Ancak Saddam’ın silahı yoktu. Amerika’nın iddiaları asılsız çıktı ancak özür bile dilemedi. Hiçbir tazminat ödemedi. Milyonlarca kadına tecavüz edildi, insanlar yetim ve vatansız kaldı. Yanı başımızdaki Suriye ve Irak’a bunları yapan bir devlet bugün bize de aynısını uygulamak istiyorken onların sözlerine nasıl güvenelim?
Türkiye karşı karşıya olduğu saldırıyı uluslararası arenada Amerika karşıtı ülkeler ile birlikte bertaraf etmelidir. Eskiden dünyada tek güç olan Amerika bugün İpek Yolu projesindeki tüm devletler ile çetin mücadele veriyor. Amerika’nın çok sayıda düşmanının olmasını krize çevirmeli ve siyasi manevralar ile bu meseleyi halletmeliyiz.
Amerika’ya karşı olduğumuz kadar yolsuzluklara da sonuna kadar karşıyız. Devlet malından hırka çalan savaşta bile ölse şehit olamaz hadisi şerifinden sonra Müslümanların yolsuzluğa göz yumması asla mümkün olamaz. Ancak milletimizin hassas olduğu yolsuzluk kavramı üzerinden itiraf adı altında kargaşa çıkarılmasına taviz veremeyiz. Bizim yapmamız gereken her türlü yolsuzluk ve usulsüzlükle mücadele etmek olmalıdır. Ancak bunu kendi yöntemlerimizle ve iç dinamiklerimizle halledelim.
1 tane doğrunun peşinde 9 tane yalan söyleyen bir devletin belgeleri ile kendi hükümetimizi yargılarsak baştan kaybederiz. Ülkedeki tüm bürokratları, milletvekillerini ve siyasetçilerini parti ayrımı gözetmeksizin incelemeye alalım. Suçu olana en ağır cezayı verelim ancak Amerika’nın ipi ile kuyuya inmeyelim.
Yanlış yöntemler ile doğru sonuca ulaşılmaz. FETÖ elebaşını masum bir ihtiyar gibi gören Amerika yargısını dürüst olarak göremeyiz.