Üzülerek görüyoruz ki her geçen gün daha saldırgan, daha kızgın, daha küskün bir ruh haline bürünüyoruz…
Son yıllarda televizyonlarda çıkan haberlere baktığımız zaman siyasi haberler hariç çoğu haber milletin içini bunaltan türden. Yakınlarını dolandıranlar, tecavüz edenler, adam öldürenler vs. Dışarıdan gelen birisi Türkiye’deki haber programlarını izlerse Türk milletini dolandırıcılığı ile ün yapmış bir toplum zanneder.
Ana haberleri izledikten sonra herkesin içine karamsarlık çöküyor. Sürekli olarak ‘bizlere ne oluyor?’ diye soruyoruz. Yapılan tüm haberler beynimizde subliminal mesaj olarak yer ediyor. Yardım ve dayanışma olarak baktığımız insan ilişkilerine artık güven ve emniyet olarak bakıyoruz.
Otostop çeken insanları arabasına alan insanlara kızmaya başlıyoruz. Tanımadığı biriyle iletişime geçenlere sorumsuz gözüyle bakıyoruz. Yardım isteyen insanlara yönelik ‘acaba altında bir şey var mı’ diye düşünüyoruz. Sistematik olarak dayatılan tüm haberlerin altında bu yatıyor.
Bazı kanallar bilerek bunu yayınlarken bazılarıysa gaflet yüzünden aynı duruma düşüyor. ‘Akrabasını dolandırdı, emekli ikramiyesini gasp etti’ haberleri yerine ‘akrabasının tüm borçlarını ödeyerek hapisten çıkardı, emeklilere özel indirimler başlattı’ gibi yapıcı haberler yapılsa milletimiz mutlu olacak ve yardıma teşvik edilecek. İnanıyorum aynı reytingleri yine alacaklardır. Ancak sistematik olarak yapılan vahşileştirme politikasına karşı gelen bir haber kanalı yok maalesef.
Filmler ve diziler izliyoruz, cinayet ve aldatma temelli… Kötü ve geçimsiz olarak başlayan karakter sürekli olarak insanlara kötü davranıyor, kimseyi umursamıyor. Gerektiğinde adam öldürüyor. İnsanlar o kişiyi kötü olarak kodluyor ve yaptığı hiçbir şeyi kabul etmiyor. Bölümler geçtikten sonra o kişiyle ilgili farklı bilgiler ortaya çıkıyor. Eskiden çok kötü günler yaşadığını, birisini çok sevdiğini ve o yüzden kötülüklere bulaştığı anlatılıyor. Duygusal sahneler sayesinde adamın yaptığı bütün kötülükler belirle, temellere dayandırılıyor ve en sonunda o kişinin haklı olduğu imajı veriliyor.
Bu sayede hukuk devletinde yaşamamıza rağmen insanların kendi intikamlarını almaları gerektiği, haklı nedenler olduktan sonra kötülük yapılabileceği insanların beyninde yer ediyor…
Yararlı kullanıldığı takdirde oldukça öğretici olan televizyon sayesinde kısa süre içerisinde toplumu istediğiniz yöne kanalize etme imkanına sahipken tam tersinin uygulanması Türkiye için kayıptır.
Milyonlarca insan akşam eve geldikten sonra can sıkıcı haberleri izliyor ve arkasından çarpık ilişkileri barındıran dizileri seyrediyor. Yıllar boyu aynı şekilde devam ediyor. Eğer ki kendi medeniyetimizi ortaya çıkaracaksak önce buna televizyonlardan başlamalıyız.
Eğer ki yıllar boyunca Malazgirt zaferi, İstanbul’un fethi, Çanakkale destanı anlatılmamış olsaydı 15 Temmuz’da vatanına sahip çıkan bir millet göremezdik. O yüzden milletimize neyi anlattığımıza, neleri izlettiğimize bir an önce çekidüzen verelim, dikkat edelim…
ATATÜRK AÇILIMI
Türkiye’nin birleştirici olması gerekirken ayrıştırıcı olan değerleri var… Atatürk, İslami hassasiyetler, Türk milleti, terörle mücadele gibi.
Aslında tüm bu değerlerin siyaset üstü konumlandırılması ve partilerin bunlardan oy kazanmaması gerekir ancak maalesef öyle olmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk’e saygı ifade eden cümlelerinden sonra Atatürk karşıtı olarak lanse edilmeye çalışılan Ak Parti’nin böyle bir amacı olmadığı ortaya çıkmış oldu.
Bu sayede Atatürk isminin Türkiye’de birleştirici olması ve ortak bir değer olarak hafızalarda yer etmesi ciddi manada vurgulanmış oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün bazı politikalarıyla ilgili farklı düşünceler ortaya atılabilir ancak kimseyi kırmadan ve incitmeden yapılması gerekir.