Sosyal medyanın yaygınlaşması nedeniyle herkes her düşündüğünü çok rahat söylemeye başladı. Paylaşım yapmak için hiçbir şart gerekmediği için seviyesi olmayan insanlar seviyesizce paylaşım yapmaktan hiçbir gocunma yaşamadı. Küfür, hakaret ve tehditkâr konuşmalar son derece sıradanlaşmaya başladı.
Geçtiğimiz hafta bir yazar tarafından bir komedyenin kısa bir videosu paylaşıldı. Videoda bir kız, komedyene ‘’Babamla sizi seyrediyoruz. Babam sizin hakkınızda bu çok p.. bir çocuk diyor’’ dediğini söylüyor. Komedyen de herkesin içindeki kıza karşı ‘’Ben de babana küfrederim helalleşiriz, babanın a… k…. ‘’ diyor. Bu laf karşısında tüm salon katıla katıla gülmeye başlıyor. En başta da babasına küfredilen kız gülüyor.
Peki bir kadının yanında küfür etmek büyük bir edepsizlik olarak algılanırken bir kızın babasına küfür etmek ne zamandan beri mizah olarak algılanmaya başlandı?
Sadece bu komedyen mi küfür ediyor? Tabii ki hayır. Özellikle sosyal medyada büyük beğeni alan mizah paylaşımlarının büyük çoğunluğu küfür ve hakaret içerikli.
Başka bir programda ise ünlü bir kadın oyuncu röportaj yapıyor. Katıldığı röportajda kadın sanatçıya ‘en sevdiğin küfür hangisi’ diye soruyorlar. Böyle soru sormak ayıptır diyebilirsiniz. Haklısınız ama aldığınız cevap daha şaşırtıcı. Cevap veren kadın şahıs ‘küfürlerin hepsi benim bebeğim’ cevabını veriyor.
Bundan 30-40 yıl öncesine gidecek olsaydık kimse bunları söyleme cesareti gösteremezdi. Toplumsal baskı yapılır ve edepsiz konuşmalar bir şekilde engellenirdi. Ama bugün milyonların önünde ağır küfür edilmesi modernizm olarak algılanıyor ve izleyenler de büyük memnuniyetle bunları karşılıyor.
Eskiden Cem Yılmaz küfürlü espri yapıyor diye eleştirilirdi. Eleştirilerin haklı yanları da vardı. Ama günümüzdeki seviye Cem Yılmaz’a rahmet okutacak seviyede.
Üstelik küfürlü konuşmalar ödül de alabiliyor. Kızın babasına küfür eden komedyen Altın Kelebek’te en iyi dijital içerik ödülünü alabiliyor. Verilen ödüllere baktığımız zaman demek ki en önemli şey fazla etkileşim almak ve çok izlenmekmiş diyorum. İnsanlar kaliteli olup olmadığına bakmıyor, toplumu olumlu ya da olumsuz etkilediğiyle ilgilenmiyor. Sadece kaç kişi tarafından izlendiğine bakıyor.
Eskiden böyle değildi. Bizim kültürümüzde mizah Nasrettin Hoca gibi, Kemal Sunal gibi yapılırdı.
Nasrettin Hoca bu toprakların çıkardığı en önemli şahsiyetlerden birisidir. Kimi zaman güldürür ama her zaman düşündürür. Edep ve adaptan asla ödün vermez. Ahlaklı olmayı ve dürüst olmayı her olayında gündemine alır. Laf olsun diye konuşmaz. Toplumda herkesin de sevgisinde ittifak ettiği birisidir.
1970’lerin Türkiye’sine geldiğimiz zaman ise Kemal Sunallar güldürdü bizleri. Ağzından hiçbir zaman kırıcı bir laf duyamazsınız. Esprilerinin çoğunda bir mesaj taşır. Hem bir eleştiri hem de durum tespiti vardır. Ailecek çok rahat izlersiniz. Hiçbir sahnesinde televizyon kanalı değiştirme ihtiyacı hissetmezsiniz. 2 saat boyunca yüzünüzden gülücükler eksik olmaz. Film ya da gösteri bitince rahatlamış olarak ekran başından ayrılırsınız.
Ne kadar eleştiri yazısı yazarsak yazalım. Toplum nasılsa ekranda da toplumdaki gibi insanlar olacaktır. Eskiden düzgün yaşama derdi olan insanlar vardı ve ekranda da böyle insanlar vardı. Ancak günümüzde eğlenme, gününü gün etme ve şöhret olma kaygısı olan kalabalık bir toplum olduğu için ekranlarda böyle insanlar görmeye devam ediyoruz.
Trajedi sadece mizahta değil. Maalesef her gün her olayda acı biçimde bunları yaşıyoruz. Biz kendi özümüzden uzaklaştığımız müddetçe daha acı olayları yaşamaya devam edeceğiz.
Aynen Muhammet Fatih hocam maalesef toplum olarak mizah anlayışımız çok değişti küçükken ayıp diye söylenilenler şimdi espiri diye söylendiğinde birçoğunun ilgisi oluyor