Olay Gazetesi Bursa

İş ahlakı

Binlerce yıllık devlet geleneğimizin getirdiği adabımız var. Devlet terbiyesi adı altında herkesin uygulaması gereken kurallarımız var. Ancak ne yazık ki devlette işbaşına gelecek vatandaşlarımıza bunların hiçbiri anlatılmıyor. Yazılı ve sözlü sınavlardan başarılı olanlar doğrudan çalışma hayatına başlıyor. Devletin vatandaşlara bunları anlatacağı bir eğitim dönemi bulunmuyor. Aslında iş hayatında yaşadığımız meseleler bundan kaynaklanıyor.   İnsanlarımızın çoğu […]

Binlerce yıllık devlet geleneğimizin getirdiği adabımız var. Devlet terbiyesi adı altında herkesin uygulaması gereken kurallarımız var. Ancak ne yazık ki devlette işbaşına gelecek vatandaşlarımıza bunların hiçbiri anlatılmıyor. Yazılı ve sözlü sınavlardan başarılı olanlar doğrudan çalışma hayatına başlıyor. Devletin vatandaşlara bunları anlatacağı bir eğitim dönemi bulunmuyor. Aslında iş hayatında yaşadığımız meseleler bundan kaynaklanıyor.
 

İnsanlarımızın çoğu haksız işleri tasvip etmiyor. Ancak yaptıkları işlere baktığımız zaman kendileri de aynısını yapıyor. ‘’Sen de aynısını yapıyorsun’’ dediğin zaman da asla bunu kabul etmiyor. Çünkü yaptığı işin yanlış olduğunu bilmiyor. Eskilerden gördüğünün aynısını uygulamaya başlıyor ve hatalı işlerin parçası oluyor.
 

Bu tür yanlışlıkların önüne geçebilmek için evvela yapmamız gereken herkesin karşı olduğu hukuksuz işleri somutlaştırarak milletimize anlatmak olmalıdır. Eğer kaçakçılığı minimize etmek istiyorsak kaçakçılık nasıl yapılır üzerine seminerler vermek ve onun her türlüsünü milletimize anlatmamız gerekiyor. İnsanımız şayet usulsüz yapılan bütün eylemlerin nasıl yapıldığını adı gibi bilirse önlemenin yollarını arayabilir ve bilmeden yaptığı hataları telafi etme imkânına sahip olur.
 

Günümüz iş ahlakının en büyük meselelerinden birisi de insanların aşırı sorgulayıcı olmasıdır. Sorgulamak, akıl süzgecinden geçirmek ve mantığın öngördüğü eylemlerde bulunmak elbette ki çok değerli özelliklerdir ancak her şeyin fazlası zarara yol açar. Üzülerek görüyoruz ki kendi tepesindeki insanları eleştirmekten kendi işlerine odaklanamayan birtakım vatandaşımız var. Hal böyle olunca da alt üstü sorgulama noktasına geliyor. Kurum amirinin aldığı inisiyatifi bir memurun pasif direnişiyle karşılaşıyor ve engellenmeye çalışılıyor.
 

Bizim devlet geleneğimizde idarecilere, vatana, millete ve âlem-i İslam’a aykırı bir karar almadıkça mutlak itaat edilirdi. Böylelikle işler seri olarak ilerlerdi. Aksi takdirde herkes baş gibi davranır omurgalı bir politika izlenmesi mümkün olmazdı.
 

Amirin verdiği vazifeyi herkesin uygulaması gerekir. ‘’Ben neden bunu yapıyorum? Bu işler çok gereksiz! Beni amir olarak atasalar böyle olmaz…’’ gibi ucuz cümleler yüzünden devlet kurumları hızlı refleks veremiyor. Önemli olan yetki sahibi olmak değil, elindeki yetkinin hakkını verebilmektir. Kanunsuz bir emir geldiği zaman yazılı belge isteyerek eylemden sorumlu tutulmanın önüne geçilebilir. Ancak onun dışında herkes kendisine verilen vazifeyi icra etmek mecburiyetindedir.
 

Bu millete hizmet eden her meslek grubunun çok değerli olduğunu evvela özümsememiz gerekiyor.  Bütün devlet çalışanları bunun farkında olursa herkes kendi işine karşı saygı duyabilir ve elinden gelenin en iyisini yapabilir. Belediye otobüsünü kullanan bir şoförün her gün yüzlerce kişinin konforla, güvenle ve vaktinde seyahat etmesini sağladığı için; sokakları temizleyen işçinin temiz bir şehirde yaşama rahatlığını millete sunduğu için; hemşirenin vermediği bir ilaç yüzünden yapılan bütün ameliyatlar boşa gidebileceği için; kâtibin nizam içerisinde hazırladığı bir dosya davanın rahat biçimde ilerlemesini sağlayacağı için; şantiyede çalışan işçi emek verdiği için inşaat mühendisi ne de müteahhitliğin anlam kazandığı için bütün meslek grupları çok saygındır…
 

Eğer bizler bütün meslek gruplarına hak ettiği değeri verirsek toplum olarak daha hızlı kalkınır ve hak ettiğimiz toplumsal mutluluğu daha çabuk yakalarız.
 

Dünyaya yön veren şirket ve kuruluşlara baktığımız zaman hepsinde dört dörtlük bir çalışma prensibi görürüz. Kimin ne iş yapacağı önceden bellidir ve herkes vakti gelince kendi işini uygular. İnsanlar kendi işine odaklandığı için seri ve verimli sonuçlar ortaya çıkar. Böylelikle herkesin birbirine karşı saygısı en yüksek noktaya ulaşır.

Eğer ki biz de dünyaya yön verme gayesi taşıyorsak vatandaşlarımızı aynı ölçüde eğitmeli ve kadim medeniyetimizin getirdiği devlet adabı ve terbiyesini gün yüzüne çıkarmalıyız.