Muhammet Fatih Şahin
Muhammet Fatih Şahin
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

İkinci seçimin analizi

Köşe Yazısını Dinle

28 Mayıs 2023’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu %52,18 oy alarak kazanan lider Recep Tayyip Erdoğan oldu. Böylelikle 5 yıl boyunca mecliste de cumhurbaşkanlığında da Cumhur İttifakı net biçimde zafere ulaşmasını bildi.

Seçime favori olarak giren millet ittifakıydı. Dolar kurunun yükselmesi, sığınmacı probleminin büyümesi, pandeminin getirdiği olumsuz koşulların ağırlığı ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın vermiş olduğu küresel bunalımın faturası iktidara kesilmişken AK Parti’nin bu seçimde ilk defa kaybedeceği konuşulmaya başlanmıştı.

Siyasi havada belirsizlik hâkim olmaya başladığı andan itibaren yeni partiler kurulmaya başladı.

Ali Babacan Deva Partisi’ni, Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi’ni, Mustafa Sarıgül Türkiye Değişim Partisi’ni, Ümit Özdağ Zafer Partisi’ni, Muharrem İnce Memleket Partisi’ni, Fatih Erbakan ise Yeniden Refah Partisi’ni kurdu.

Bu partilerin hepsi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiriyor ve seçmenden oy toplamaya çalışıyordu. 

Kemal Kılıçdaroğlu böyle bir ortamda altılı masayı toplayarak Erdoğan karşısında büyük bir muhalefet bloğu oluşturmak istedi. Farklı siyasi görüşten herkesi Erdoğan karşıtlığı üzerinde bir araya getirme arzusundaydı.

Oy oranı çok küçük olmasına rağmen basın yayın organlarının şişirmesiyle toplumda karşılığı olduğu inanılan insanları sürekli olarak gündemde tuttu. Ayrıca o partilere seçimin kazanılması halinde yönetimde büyük yetkiler vereceğine inandırdı. 

Ancak seçime bir yıldan uzun bir süre varken altılı masanın bir araya gelmesi partilerin özgül ağırlığını azalttı. Sanki Kılıçdaroğlu’nun yardımcılarıymış gibi bir izlenim oluştu.

Masa oluştuktan sonra her bir parti büyük bir oy kaybı yaşadı. Çünkü bireysel söz söyleme hakları masa yüzünden yitip gitmişti. Her konuda ‘Masada konuşuruz, masada konuşulmadı’ cevapları verilmeye başlandı.

Fatih Erbakan’ın kurduğu Yeniden Refah Partisi ise son ana kadar özgül ağırlığını korudu için seçmende karşılık buldu. Kimsenin ihtimal vermemesine karşılık altılı masadaki 4 partinin toplam oyundan daha fazla oy aldı. Eğer Fatih Erbakan iki yıl önceden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a desteğini açıklasaydı seçimlerde bu kadar yüksek oy alamazdı. 

Kemal Kılıçdaroğlu yıllardır partisini yönettiği ve birçok kurultay atlattığı için parti içindeki gücünü pekiştirdi. Bu durum da ona diğer partilerle istediği gibi pazarlık yapma imkânı sundu.

Ancak Akşener aynı özellikte değildi. Yeni bir parti olduğu için genel başkana ters açıklama yapan, farklı görüş belirten ve kamuoyunda Akşener’i güç durumda bırakan parti üyeleri vardı. Ayrıca Akşener’in parti tabanını memnun etme zorunluluğu vardı aksi takdirde yapılacak bir kongrede genel başkanlığı kaybedebilirdi.

Kılıçdaroğlu parti tabanındaki sesleri bastırıp 4 partinin genel başkanlarına istediği imtiyazları büyük bir rahatlıkla verdi. %1 oyu olan partilere 37 milletvekili armağan etti. 4 küçük parti de bu milletvekilleri sayesinde kendi partilerinden isimleri meclise sokarak tabanını memnun etme yolunu seçti. Kazan kazan anlaşması yapıldı. 

Yukarıda yapılan kazan kazan anlaşmasına karşı çıkan İYİ Parti lideri Meral Akşener büyük bir linç operasyonu ile etkisiz hale getirildi. 

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanınca ‘Kılıçdaroğlu aday olma’ propagandası yapan seçmen ümitsiz biçimde Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etti.

Kılıçdaroğlu için CHP genel başkanı olarak kalabilmek Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi ideolojisinden birisinin yönetmesinden daha önemli olacak ki anketlerde geri planda kalmasına rağmen CHP’den kendi dışında kimseye alan açmadı. Zira CHP içinden birisi cumhurbaşkanı olursa CHP genel başkanlığını da kendisinden alabilmesi kolay olurdu.

HDP’yi Türkiye’de güçlü kılmak isteyen bir akıl sürekli olarak HDP’nin oyu olmadan cumhurbaşkanı seçilmez propagandasını yaydı. Mansur Yavaş’ın adaylığı da HDP’nin vetosu ile ertelenmiş oldu. Mansur Yavaş aday olmuş olsaydı bugün çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.

HDP’nin mücadele ettiği Erdoğan ise seçimi kazanmayı başardı. Demek ki muhalefet tarafında toplumu bilerek yanlış yönde kanalize etmek isteyen bir grup var. Bu grup muhalif seçmeni de istediği ölçüde etkileyebiliyor.

Muhalefetin çok önde olduğu seçimde bile Kılıçdaroğlu’nun kendini aday olarak dayatması ve kaybetmesine rağmen ‘İyi ki Kılıçdaroğlu aday oldu’ diyen birçok yetkili insan var.

Halk TV’nin önde gelen sözcüleri ‘Kılıçdaroğlu neden istifa etsin anlamadım? Kimse Kılıçdaroğlu’na laf etmesin!’ diyebilecek cesareti gösterebiliyor.

CHP’nin parti içi hesaplaşmaları uğruna kazanabilecekleri seçimi kazanamadılar. Şu anda da yenilgiye rağmen Kılıçdaroğlu’na karşı olan tepkiler susturulmaya çalışılıyor.

Eğer muhalefet süreci doğru okuyup yönetmiş olsaydı seçimi kazanabilirdi. Çünkü Erdoğan belki de ilk defa seçime bu kadar eksi ile başladı.

Kılıçdaroğlu ne kadar yanlış iş yaptıysa Erdoğan da o kadar doğru iş yaptı. Neleri doğru yaptığını sonraki yazıda anlatalım.

Bu seçimde muhalefetin ana argümanı değişimdi. Ancak girdiği her seçimi kazanan insanı değiştirerek girdiği her seçimi kaybeden insanı iş başına getirmeye çalışmak yanlış bir girişimdi. Kılıçdaroğlu başarısızdır ve değişim oradan başlamalıdır.

Muhalif seçmenin yapması gereken seçim dönemi Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine sosyal medyadan yaptığı propagandayı Kılıçdaroğlu’nun istifası için yapması ve CHP’deki tıkanmış siyasetin önünü açmasıdır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X