Ak Parti’nin seçmen bazında en zayıf kaldığı kesim gençlerdir. Gözünü açtığında televizyonda Erdoğan’ı gören çocukları yetişkinliğe adım attıkları zaman ülkedeki tüm kötülüklerin kaynağının Erdoğan olduğunu düşünmeye başlarlar.
Çünkü onların gözünde Erdoğan çok güçlüdür, istediği takdirde bu kötülüklerin hepsini bir saniyede engelleyebilir. Ancak gerçek hiç de düşündükleri gibi değildir.
İşe girmek isteyen bir insanı düşünelim… Kendi ekmeğini kazanmak için memleketinden uzak bölgelerde çalışmayı bir saniye bile düşünmeden kabul eder.
Ancak birkaç ay geçtikten sonra tekrardan memleketine dönebilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya başlar. Hâlbuki iş bulabilmek için birkaç ay öncesine kadar kendi isteğiyle uzak şehirlere gitmeyi kabul etmiştir.
Kira vermeyi düşünelim… Geniş ve ferah bir evde oturan aileler bir süre sonra evin büyüklüğünden çok verilen kira miktarını düşünmeye başlar. Çünkü artık o ev eskisi kadar geniş ve ferah gelmiyordur. Yaşanan mutluluktan ziyade verilen bedeller insanın aklındadır.
Yani insanların yaşadığı mutluluğun kaynağını unutmaları son derece sıradan bir olaydır. Ak Parti’yle büyüyen gençler de böyledir. Ak Parti’den önceki ekonomik krizleri ve haksız kadrolaşmaları bilmediği için Ak Parti’nin ülkeye kazandırdığı en önemli özellikleri kenara koyarak Ak Parti’yi eleştirmeye başlarlar.
Ancak biraz önce söylediğim gibi bunun sorumlusu gençler değil. Çözümü de Ak Parti öncesi dönemleri anlatmak değildir. Çözüm aslında çok basittir. Gençlerle iletişim ve diyalog içerisinde olmak.
Gençlerin dünyası bambaşkadır… Zihnindeki Türkiye algısı adaletten ve liyakatten geçer. Yüreklerinde mutlak bir merhamet yatar.
Hak ettiğini düşündüğü bir kişiye devlet bursu çıkmadığı için günlerce uyku uyuyamaz. Çocuklara ukalalıktan başka hiçbir şey öğretmeyen bir akademisyen yüzünden ülkeyi idare edenlere cephe alır.
Yani onun için önemli olan ama siyaset kurumu için çok basit olan olaylar yüzünden hükümetten uzaklaşmaya başlar.
Eğer ki siyaset kurumu gençlerin kullandığı sosyal mecralar ve yüz yüze toplantılarla kendini anlatmayı başarabilirse yaşanılan sıkıntılar büyük ölçüde son bulacaktır.
TÜRKİYE’NİN UZUN YILLARDIR EN BÜYÜK MESELESİ
Samimi siyasetçilerin isteği gençlerin hayalindeki gibi liyakat ve adaletle toplumu idare etmektir ancak toplumsal baskı yüzünden siyaset bunu başarmak çok olur.
En basitinden doktora giderken başhekiminden temizlik görevlisine kadar hastanede tanıdığı bir kişiyi araya sokarak öne geçmek isteyen bir insanları idare ederken adaletli davranmanın kolay olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hasta olmayanlara rapor vermediği için yakın akrabaları ile araları açılan birçok doktor var ülkemizde. İnsanları bazen en yakınları haksızlığa sürüklüyor.
Günlük işlerde bile insanların hakkına girerek öncelik bekleyen insanların iş bulmak ya da tayin terfi alabilmek için siyaset kurumu üzerinde ne kadar baskı kurduğunu hayal etmemiz gerekir.
Bu yüzden çarpık isteklerin çok yaygın olduğu bir toplumda adalet ve liyakatin tam olarak sağlandığından bahsedemeyiz. Bunun sorumlusu olarak da tek bir partiyi sorumlu tutamayız. Mevcut düzeni değiştirmek istiyorsak insanımızın arzu ve isteklerini değiştirmemiz gerekir.
SEÇİME DAİR ADAYLARIN SON DURUMLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimin mutlak favorisi… Hatta öyle favori ki siyasi rakipleri bile ilk turda Erdoğan’ın yüzde 48-49 oy almasına sevinerek bakacaklar.
Türkiye’de en çok seçim kazanan siyasi lider unvanına sahip olması bu seçimdeki en büyük avantajı konumunda.
Muharrem İnce… Heyecanlı ve dinamik yapısı ile CHP seçmenine ümit vaad ediyor. Bizim amacımız doları düşürmek diyerek Erdoğan’la kişisel husumeti olmadığını iddia ediyor.
Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edip Hakkâri’de bin kişiyle miting yaparak Kürt seçmenin gönlüne girmek istiyor.
Mal beyanını paylaşıyor, Meral Akşener’in yardımcısı olmaktan memnuniyet duyarım diyerek her kesime zeytin dalı uzatıyor. Ancak genel başkan Kılıçdaroğlu tarafından ‘Muharrem İnce zaten kazanamaz, böylelikle kurultaylarda rakibim olamaz’ düşüncesiyle aday yapıldığı imajını yıkabilmiş değil.
Meral Akşener… Türkiye’de düzgün muhalefet yok diyen kesimlerin sempatisini kazandığı için güçlenmeye başlamıştı. Ancak gerek Muharrem İnce’nin meydanlara çıkması gerekse mitinglerinin oldukça sıkıcı geçmesi nedeniyle düşüşe geçmeye başladı.
Temel Karamolluğlu ve Doğu Perinçek… Türkiye’de yüzde 1 bile oy alamamasına rağmen çok önemli birer siyasi figür gibi sürekli ekranlarda kalabildikleri için oldukça başarılı siyasetçiler.
Mevcut seçime Cumhurbaşkanı olmak için değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk turda seçilmesini engellemek için katıldıkları için inandırıcılıkları zayıf.