Kullandığımız kavramlar olaylara bakışımızı etkiler. Söylenen bir söz ırmağın seyri gibi düşünce yapımızı da kıvırarak başka noktalara götürür. 15 Temmuz’dan sonra bütün milletçe desteklenen mücadelenin FETÖ ile yapıldığı söyleniyor. Halbuki gerçek hiç de öyle değil…
Amcası Abdulaziz Han tahtta iken Abdulhamid’in sultan olacağına kimse inanmıyordu. Bu yüzden menfaatperest insanlar Abdulhamid’in etrafını çevirmemişti. Böylelikle Abdulhamid çok iyi gözlem yapma imkânı buldu, devletin içindeki bozulmaları çok iyi analiz etti.
Osmanlı’nın son dönemlerinde Abdulhamid’in en çok mücadele ettiği husus yerlilik ve millilik olmuştu. Çünkü devlet adamları ve ordu mensuplarının birçoğu yabancı devletler ile çok yakın ilişkiler içerisindeydi. Birinci Dünya Savaşı’na girilmesi ve sonraki süreçte ise üzerimizdeki yabancı etkisi çok ciddi artış gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve büyümesi süreçlerinde her zaman en çok zarar gördüğü kişiler; dışı Türk olan ancak kalbi Türk hissiyatı ile atmayan insanlar yüzünden olmuştur. Ülkenin dış politikası, eğitim, sağlık, siyasi politikaları bu insanlar tarafından belirlendi. Devlet içerisindeki nüfuzu çok olan dış devletler sayesinde yükseldiler ve gündelik hayatta bizim gibi normal yaşadılar. Ancak en kritik zamanlarda dışarıdan estirilen havaya aldandılar ve bizi zor durumda bıraktılar. Memleket sevdalısı Anadolu çocuklarının çok uzun bir süre devletimizde ciddi makamlara gelmesi bir şekilde engellendi.
İş dünyasında da ciddi manada desteklendiler ve oldukça etkili oldular. Vakıflar, dernekler kurdular. İnsanları kendilerine mecbur hale getirdiler. Mali yapısı zayıf olan ülkemiz maalesef uzun süre bu gidişata müdahale edemedi. Sermaye sahipleri devlet idarecilerimize rota çizdi, balans ayarı verdi.
Parası ve nüfuzu olduğu için okullar açtılar. Kendi ideolojisinde gençler yetiştirdiler. Okumak için büyük şehirlere gelen mazlum Anadolu çocuklarını üç beş kuruş ile kandırıp kirli oyunlarına alet ettiler. Bizden gibi gözüktüler, beyinleri yıkadılar. Planları öyle güzel kurgulanmışlardı ki gerçek yüzlerini uzun süre fark etmedik. Çünkü gerçeği görecek istihbaratımız da yoktu, devlet adamımız da, sermaye ortaklarımız da… Uzun yıllar ezilmişlik duygusu ile yaşadık. Kendi gücümüzü hiçbir zaman idrak edemedik. Biraz filizlenince ordu içerisindeki güçlerini kullandılar, darbe yaptılar ve ‘’Bizim çocuklar başardı’’ dediler. Gösterdikleri uyduruk düşüncelerin peşinden koşmak zorunda bıraktılar bizleri. Çok yara aldık, ciddi kan kaybettik ancak her seferinde daha güçlü olarak yeniden dirildik. Hiçbir zaman pes etmedik. Bazen belimizi büktüler ama ‘’Semiallahü limen hamideh’’ diyerek tekrardan doğrulduk.
Uzun yıllar yerlileşme ve millileşme adımları atmaya çalıştık ancak ciddi netice elde edemedik. Çünkü düşman çok akıllı ve tecrübeliydi. Biz ise deneyimsiz ve masumduk. Bizden gibi gözüken ile bizim gibi olanı ayırt edemiyorduk. Ancak 15 Temmuz’dan sonra öyle olmadı…
Yaptığımız işin adını doğru koymakta fayda var. Biz FETÖ ile mücadele etmiyoruz. FETÖ adı altında FETÖ’yü büyüten devletler ile mücadele ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, FETÖ gibi onlarca örgütü kısa sürede yok edecek güce sahiptir. Ancak arkadaki devletler ile mücadele ettiğimiz için zorlanıyor ve öldürücü darbeyi vurmakta gecikiyoruz.
Şu anda yürütülen operasyonlar FETÖ adı altında ‘’Millileşme Operasyonlarıdır’’. FETÖ gibi irili ufaklı onlarca örgütün arkasındaki dünya devletlerine meydan okuyoruz ve bunu da istihbarat, emniyet, yargı ve siyasi idarenin ortak aklı ile yürütüyoruz. Bu süreçte yapmamız gereken en önemli husus ise bu büyük mücadeleye gölge düşürülmesine izin vermeden, alınan yanlış kararlar yüzünden verilen mücadeleyi topyekûn hatalı gibi göstermekten kaçınma günüdür. Çünkü FETÖ ve arkasındaki güçler bu mücadeleyi akamete uğratmak ve kamuoyu algısını yanlış yönlendirmek için bütün argümanlarıyla sistemli bir şekilde çaba sarf etmekte ve ne yazık ki bu konuda etkili olmaktadırlar. Gün devlete destek olma günüdür.