Her yıl milyonlarca öğrencinin girdiği üniversite sınavları geleceği şekillendiren en önemli yol ayrımından biri. Sadece sınava giren öğrenciler için değil aynı zamanda devletimiz için de son derece önemli bir sınav… Lakin farkında değiliz.
Ülke geneline yayılmış anlayışa göre en itibarlı fakülteler tıp fakülteleri. Bunun en önemli sebebi mezun olduktan sonra iş garantisi verilmesi. Üstelik doktor maaşları devlet memurları arasında en yüksek maaşı alan grupta bulunuyor.
Gençlerimizin doktor olmak istemesinin diğer bir nedeni; insanların en aciz, en savunmasız olduğu bir zamanda yardım eli uzatması ve onu bulunduğu dertten çekip çıkarmasıdır. Bunlar şüphesiz ki doktorluğun cazibeleridir.
Mühendislikte ise durum biraz daha farklıdır. En başta hangi üniversiteden mezun olduğunuz önemli. Onun dışında hangi mühendislik bölümünde okuduğunuz da işe girebilmek için çok önemli bir parametre. Mühendislerin iş bulma gayretleri maalesef çok yıpratıcı bir süreç. Devlette işe girmek ise ciddi referans gerektiriyor. Özel sektör ise ayrı bir sıkıntı.
Vatandaşın doktorluğa ve mühendisliğe bakış açısını biraz özetlemeye çalıştım. Ancak bu yazıda asıl vurgulamak istediğim husus, en başarılı öğrencilerin devletimiz açısından ne olması gerektiğidir.
Bir ülkeyi ileri götüren en önemli özellik teknolojidir. Eğer ki üretebilen bir kapasiteniz varsa ülke olarak sırtınız yere gelmeyecektir. Evvela herkesin tükettiği bilgisayar ve telefon gibi bilişim araçlarını üretmek vatandaşın hem ucuz hem de güvenli biçimde görüşmelerini yapmasını sağlayacaktır.
Tank, tüfek, uçak, gemi gibi askeri gücü yerli ve milli konuma getirmek ülkenin caydırıcılık gücünü oldukça artıracaktır. En basitinden bombaları çok uzaktan bile fark edebilen radar tespit cihazı geliştirildiği takdirde birçok Mehmetçiğimizin terör örgütleri tarafından şehit edilmesi engellenecektir.
Araba üretmek devletin dış borcunu kapatan en önemli hamle olacaktır. Zira 150 bin liralık arabanın 80 bin lirası üretici firmaya gidiyor. 70 bin lirasını da vergi olarak ödüyoruz. Yani aynı arabayı biz üretirsek devletimiz yine 70 bin lira kazanacak; ancak dış ülkelere ödediğimiz 80 bin lira vatandaşın cebinde kalacak. Cepte kalan para da ticarette kullanılacak ve herkes dolaylı olarak kazançlı çıkacak.
Her şeyi bir kenara bırakıp tıp alanındaki teknolojik gelişmelere baktığımız zaman da benzer özellikleri görebiliriz. Bir hastanede MR, tomografi, röntgen gibi görüntüleme cihazları olmadığı zaman en başarılı doktorları bile getirseniz hastaneyi çalıştıramazsınız. Ayrıca kan tahlili yapan, hastalık markırlarına bakan biyokimya makineleri olmadığı takdirde hastaneler yine çalışamaz.
Yani hastaneleri ayakta tutan en önemli yapı taşından birisi mühendisliktir. Artık birçok ameliyat laparoskipik ve robotik cerrahi ile yapılıyor. Ameliyat ve sonrasındaki riskleri oldukça az, yara iyileşmesi çok daha hızlı olan bu yöntemler kullanılıyor. Lakin bunları yapanlar doktorlar değil mühendislerdir.
Devletimizin üniversite tercihlerinde cezp ettirici imkânlar sunarak en başarılı öğrencileri mühendislik fakültelerine göndermesi gerekiyor. Bir ülkeyi ayakta tutan mühendisliktir. İlk on bine giren öğrenciler mühendislik yazdığı takdirde ‘’bin lira geri ödemesiz burs ayrıca meslekteki ilk üç yılında beş bin lira maaş garantisi’’ dedikten sonra birçok öğrenci tıp fakültesi yazmaktan vazgeçecektir. Tıp fakültesini bitirmekte olan birisi olarak mühendisliğin mutlaka tıp fakültelerinden önde tutulması gerektiğine inanıyorum. Ancak ilk on binden sonraki öğrencilerin tıp fakültesi yazmasını, tıp öğrencilerinin her halükârda belli bir zekâ seviyesinin üstündeki öğrencileri ağırlaması gerektiğine inanıyorum.
Eğer dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almak istiyorsak üretmek zorundayız. Üreten fakültelerin önünü açmalıyız. İnsana hizmet eden tıp fakülteleriyle, teknolojiye hizmet eden mühendislik fakültelerini denge halinde tutmalıyız.
16 NİSAN 2017 REFERANDUMU
Demokrasinin gerekliliğini yerine getiriyoruz ve milletin görüşüne başvuruyoruz.
Sonuç ne olursa olsun, sandıktan çıkan sonucun vatana ve millete huzur getirmesini diliyorum.