Yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk göreve başladığı günden itibaren başta öğretmenler olmak üzere tüm eğitim camiasından tam not almayı başardı. Ak Parti’ye en muhalif eğitimciler bile Milli Eğitim Bakanı’ndan oldukça umutlu vaziyetteler. Bu zamana kadar eğitim kökenli milli eğitim bakanı az sayıda olduğu için öğretmenlerin halinden anlayan Ziya Selçuk’a büyük bir kredi açıldı. Açılan kredi sonucunda Ziya Selçuk adını altın harflerle tarihe yazdırabilecekken büyük bir hayal kırıklığı da oluşturabilir.
Başkanlık sistemi sayesinde yetkileri geniş olan bakanların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destek vermesi durumunda büyük değişiklikler yapması içten bile değil. Eğitimde köklü bir değişimin yapılması gündemde…
Eğitim sistemi yeniden inşa edilirken ülkedeki gençlere neler vermek istediğimizi düşünmemiz gerekiyor. Bizim için önemli olan her meslek dallarından daha donanımlı bireyler yetiştirebilmek olmalıdır.
Üniversite mezunlarının sayısını artırmak eğitim kalitemizde artışa yol açmayacaktır. Çünkü ülkemizin maddi gücü de bellidir, iş verebileceği meslek grupları da bellidir.
Devletin eğitim alan her gence kendi kadrosundan iş imkânı sağlaması olanaksızdır. Devletin, bireyleri kendi işlerini kuracak devlet desteği ile kalkınacak mesleklere yönlendirmesi gerekmektedir.
Bir hastanenin çalışması için doktora olan ihtiyaçtan çok daha fazla hemşire, teknik personel, temizlik görevlisi, hasta bakıcı ve sekretere ihtiyacı vardır. Eğer biz sekretere üniversite okuma mecburiyeti getiriyorsak bunun bir nedeni olmalıdır. Zira üniversite okumayan birisi de kısa süreli staj programının akabinde sekreterlik vazifesini layıkıyla yerine getirebilir.
12 yıllık zorunlu eğitim getirildikten sonra insanlar 18 yaşına kadar okula gitmek zorunda kaldılar. Hal böyle olunca ağaç yaşken eğilir atasözüne uygun meslek erbapları yetiştiremedik.
Çocuklara eğitim verilmeli ancak berber, kaportacı, kuyumcu, terzi gibi kendi başına ekmeğini çıkarabilecek, hizmet sunan sektörlerde eleman açığı ortaya çıkıyor.
Bir çocuğu 18 yıl boyunca okuttuğunuz takdirde o kişiye işçilik ve çiftçilik yaptıramazsınız. Çiftçi olmadan üretim olmaz, işçi olmadan hiçbir proje hayata geçemez.
Köylerde yaşayan vatandaşlar devlete yük olmaz. Çünkü boş topraktan kendi ihtiyaçlarını karşılamasını bilir. Ayrıca ihtiyaç fazlası üretim yapacağı için devletine katkı sağlar. Bu sayede hayvancılık da gelişeceği için hayvan ithal etmek zorunda kalmayız. Ancak aynı kişi 12 yıl eğitim alıp üstüne hiçbir işverenin iş vermeyeceği iki yıllık üniversite bölümünden mezun olduğunda o kişi devletine yük olacaktır. Böylelikle hem kişiyi hem ailesini devlete küstürmüş olursunuz. Nihayetinde ailenin de beklentisi büyüktür ve ciddi paralar harcamıştır.
Ülkemizde zaten kaliteli bir eğitim verilmiyor. Milli Eğitim Bakanı öğretmenlere değer vererek eğitim kalitesini yükseltmek istiyor ancak bu durum zaman alacaktır. Kaliteli eğitim olmadıktan sonra 12 yıl eğitim yapmak da fayda vermeyecektir.
Okumak istemeyen çocukları zorla okutmaktan vazgeçelim. Okumayan insan ara eleman, işçi, çiftçi olarak çalışmak zorunda kalacağı için ülkenin de büyük bir ihtiyaç meselesi gündemden kalkacaktır. Ayrıca okumak istemeyen çocuk okulda dersin akışını bozarak yaparak öğretmenlerini ve sınıf arkadaşlarını da kötü etkileme fırsatına kavuşmayacaktır.
Okumayan insanları zorla okutmaktan vazgeçeceğimiz gibi yüksek puan alan öğrencilerimize de ağır eğitimler verelim. Zekâlarını zorlayacak, üretim ruhunu aşılayacak, kendini devamlı olarak geliştirmek zorunda olacağı bir program uygulayalım.
Toplumdaki milyonlarca gence aynı eğitimi verip aynı sorularla sınamak yerine herkese kapasitesi ve isteği ölçüsünde eğitim verdiğimiz takdirde gelişmiş ülkeler sınıfına ulaşmamız daha çabuk olacaktır.