Bağımsız devlet olabilmek için ekonominizin bağımsız olması gerekmektedir. Dünyaya yön veren güçler devletlerin bağımsız olmasını engellemek için ekonomik kuruluşlarla devletlerin mali politikalarına yön vermeye çalışırlar.
Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa Kırım Savaşı’ndan sonra İngilizlerden borç para almaya başladı ve bunun sonucunda Duyunu Umumi-ye kurulmuş oldu. Duyunu Umumi-ye yüzünden Osmanlı Devleti’nin tüm para politikaları yavaş yavaş İngilizlerin hâkimiyetine girmeye başladı.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ise IMF eli ile bağlamaya çalıştılar. Yıllarca IMF’den yüklü miktarda kredi çekildi. Ancak 2013 yılı itibarıyla IMF’ye borcumuz sona erdi ve Türkiye Cumhuriyeti olarak ekonomik bağımsızlığımızı elde etmeye başladık. Bizler bağımsız ekonomi derken eşi İngiliz olan Saadet Partisi Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu’nun dış ülkelerden para alacağım diyerek IMF’yi kast etmesi tekrardan güdümlü bir devlet olacağımız endişelerini zihinlere taşıdı.
Türkiye yabancı para kuruluşlarına borcunu sıfırlaması sonucunda küresel güçlere karşı bölgedeki müttefikleriyle ilişkilerini sıkı tutarak ekonomik ve askeri olarak bağımsız politika yürütebiliyordu. Bu hiçbir süper güç tarafından istenmediği için öncelikle müttefiklerimizle aramızı açmaya başladılar.
Mursi’nin başa geçmesiyle Türkiye-Mısır arasında esen sıcak rüzgârlar bir yıl içerisinde Sisi’nin darbe yapmasıyla sona erdi ve büyük bir müttefikimizi kaybettik.
Suudi Arabistan’da Kral Selman tahta çıkınca Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde hızlı bir ilerleme kaydedildi. Zira Suudi Arabistan körfez ülkeleri içerisinde en güçlü devlet konumunda bulunduğu için bu müttefiklik Türkiye için çok değerliydi. Ancak Suudi Arabistan’da Türkiye’deki 17 Aralık benzeri yargı darbesi uygulanarak devlet idarecileri hapse atıldı. Veliaht Prens Salman tahta çıktı. Salman’ın tahta çıkmasından sonra Suudi Arabistan İngiltere ve Amerika ziyaretlerinden geri durmadı. Türkiye ve İran’ı düşman ülke olarak nitelendirdi. Türkiye güçlü bir müttefikini kaybetmiş oldu.
Suudi Arabistan’ın öncülüğünde başlatılan operasyonla Türkiye’ye çok ciddi nakit yardımında bulunan Katar ile aramız mecburen açılmak zorunda kaldı.
Kuzey Irak lideri Barzani’nin bölgedeki petrolü Türkiye üzerinden Avrupa’ya satması Türkiye açısından çok kârlı bir anlaşmaydı. Ucuz petrol elde edebiliyorduk. Ancak Barzani’nin referanduma gitmesi ve Türkiye’nin milli menfaatler gereği buna sert bir tavır takınması sonucunda ucuz petrolden uzaklaşmak zorunda kaldık.
Trump, Veliaht Prens Salman ve Sisi’nin bir küre etrafında birleşmesi sonucunda Erdoğan, Putin ve İran lideri Hamaney buna karşılık vermişlerdi ve yeni bir blok oluşturmuşlardı. Büyük bir ekonomik mücadele o tarihlerde başladı.
Bu mücadele sonucunda Rusya İngiltere’nin başlattığı ajan krizi ile sarsılma yaşadı ve birçok ülkeden elçilik personelini çekmek zorunda kaldı. İran ise gezi benzeri kalkışmalar ile tanışmış oldu. İran’daki toplumsal eylem görünümündeki kalkışma ile yönetimi ele geçirme hazırlığı hala ciddi olarak devam ediyor. Türkiye ise 24 Haziran seçimlerine giderken müttefikleriyle yaşamak zorunda kaldığı uzaklaşma yüzünden ekonomiye çekilen operasyonlara ciddi bir cevap veremiyor ve doların yükselmesini engelleyemiyor.
İstihdam, ihracat, ekonomik parametreler iyi olduğu halde dolar fiyatlarının yükselmesi göstergelerin seçime yönelik olduğunu ortaya koyuyor. Ak Parti idaresinde Gezi park’ına kadar geçen 10 yılda dolar 1.67’den 1.80’e yükselmişken; Gezi parkı’na eylemlerinden günümüze kadar olan süreçte girişilen her bir kalkışma hareketi sonucunda 5 yılda dolar 4.80 seviyelerine yükseldi.
Ekonomideki dalgalanmanın diğer bir nedeni ise gerek yurtiçerisinde gerek yurtdışında PKK ve PYD’ye yönelik verdiğimiz mücadeledir. Attığımız her bir bombanın belirli maliyeti var maalesef. Ancak ülkenin milli menfaatler söz konusu olduğunda maddiyat düşünülmeden operasyonlara girişmek birer zorunluluk haline gelmişti.
Türkiye’yi bölgede bağımsız bir güç olarak tutmak istemeyen süper güçler önümüzdeki süreçte saldırmaya devam edecekler; bizler de sakinliğimizi koruyacak, devletimizin yanında yer alacak ve direnmeye devam edeceğiz.