Önümüzdeki birkaç hafta ülkemizdeki sağlık sistemi, Türk tabipler birliği ve gelinen süreç ile ilgili birkaç yazı dizisi kaleme almak istiyorum. Milletimizin sık sık gündeme gelen bu konuları daha iyi anlaması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Doktor eylemleri bir süredir ülke gündemindeydi. Her gün ‘Türkiye bir doktor kaybetti’ görselleri paylaşılıyordu. İş bırakma eylemleri yapılıyor ve tansiyon yükseliyordu.
Doktorların üç temel konuda şikayetleri vardı. Malpraktis (milyonlarca liralık tazminat davaları), sağlıkta şiddet ve maddi gelir düşüklüğü ile adaletsizliği…
Eskiden hastane döner sermaye dağıtmazsa siz ne kadar hasta bakarsanız bakın para kazanamıyordunuz. Ancak başka bir hastane az çalışan doktora bile yüksek oranda döner sermaye dağıtılabiliyordu. Yani adaletsizlik vardı.
Ayrıca baktığınız hastaların bir tanesi şikayetçi olursa ve haklı görülürse birkaç yıllık geliriniz ölçüsünde tazminata maruz kalabiliyordunuz. Bu yüzden randevusuz hasta bakılmaz oldu.
Ameliyat sayıları düşmüş, yataklı servisler boş kalmıştı. Bazı çevrelerin hasta yakınlarını ikna ederek dava açmaya yönlendirmesi ve buradan para kazanması süreçte etkili oldu. Randevu bulmak güçleşmiş ve Türkiye’de doktorlara ulaşım zorlaşmıştı. Hayati ameliyat yapan bölümlere ise asistanlar gitmez olmuştu. Hasta görmeyen bölümler en rağbet edilen bölümler olmuştu.
1 Aralık 2021’de doktorların şikayetleri devam ederken, ancak hiçbir eylem yokken hükümet mevcut durumun sıkıntılı bir hal aldığını gördü ve maddi gelirde iyileştirme yapmak istedi. Mecliste Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan doktorlara zam açıklaması ile birlikte doktorlarda bir mutluluk hâkim oldu.
Ancak sonraki süreçte yardımcı sağlık personelinin attığı adımlar süreci çok farklı bir noktaya taşıdı. 2 Aralık 2021 günü Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş ‘Bizi görmezden gelenleri bizde görmezden geleceğiz. Yalnızca fedakâr sağlık çalışanlarını ve teşkilatımızı değil, tüm vatandaşlarımızı bu erdemli duruşa destek olmaya bekliyoruz. İş bırakıyoruz’ açıklamasında bulundu. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Türk Sağlık Sen doktor maketi yaktı. Birçok sağlık sendikası bu duruma tepki gösterdi, iş bırakma eylemleri yapıldı ve gelen güçlü tepkiler sonrası zam teklifi geri çekildi.
Tüm bu olaylar doktorlara ‘kendi sendikamızı kurmalıyız’ hissini uyandırdı. Üç adet hekim sendikasına katılımlar süratle arttı. Ülkede gerilim isteyen provokatör hesaplar da bu süreçte etkili oldu. Yaşanan gergin süreç hastanelere yansıdı. Şiddet haberleri artış gösterdi. İş bırakma eylemleri yapıldı.
Doktor eylemleri yapıldığı süreçte yanlış bilgilendirmeler yapıldı ve sanki doktorlar siyasi bir amaç güdüyormuş algısı oluştu. Gidiyorlarsa gitsinler denildi, halbuki bu olaylar insani bir eylemdi. Hükümete karşı insanların bir araya geldiği gösteriler değildi.
Hükümetin iyi niyetle başlattığı süreç sıkıntılı bir noktaya gelmeye başladı. Konya Şehir Hastanesi’nde kardiyolog Dr. Ekrem Karakaya’nın şehit edilmesi tüm Türkiye’nin yasa boğulmasına neden oldu. Ekrem Karakaya İmam Hatim mezunuydu ve anlatılanlara göre oldukça mütevazı biriydi. Hastalara üstten bakmıyor ve gece yarısı da olsa işini layıkıyla yapmaya çalışıyordu.
Hevesler kırılmış, şevkler tükenmişken Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sürece güçlü bir müdahale geldi. Sağlıkta şiddete karşı katolog suç getirildi. Yani hakimler hastanede şiddet gösterenlere karşı direk tutuklama hakkına sahip olacaktı. Doktorların yaptığı bir hata sonucu dava açılması zorlaşacak ve maddi olarak gelirleri artacak, adaletsizlik engellenecekti.
Çıkarılan yönetmelik ve kanun teklifleri ile irili ufaklı birçok problem giderilmiş oldu.
Kamudan istifa edip özele giden doktorlara gıpta ile bakılırken, özel hastanelerden yedi bin doktor kamuya geçmek için dilekçe verdi ve atamaları yapıldı. Yurt dışına çıkışlar azaldı.
Asistanların nöbet ertesi çalıştırılması yasaklandı. 8 nöbetten fazla yazılması engellendi. Yıllarca asistan bulamayan göğüs cerrahisi, kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi gibi hayati bölümlerde %90 üzerinde kadro doluluğu yaşandı.
Doktorlar mutlu olarak hasta bakmaya başladı. Randevusuz hasta bakılması da arttı. Hastanelerde yataklı bölümler tekrar dolmaya başladı.
Beyaz reform, doktor ile hastaların tekrar mutlu bir ilişki yaşamasına neden oldu. Aradaki fırsatçılara izin verilmedi. Samimiyet arttı.
Karşıdan zarar gelmeyeceğine emin olan doktorlar gardını indirirdi. Randevu problemi yaşamayan hasta ve yakınları daha sakin oldu. Her iki tarafın8 da huzuru artınca olması gereken tablo kendini gösterdi.
Sağlıkta dönüşüm yapılmıştı ama maalesef devam ettirilememişti. Sıfır bir arabayı on yıl bakım yaptırmazsanız ne kadar verim alabilirseniz hastaneler de o verimle çalışıyordu. Şimdi güzel bir bakım yapıldı, performans arttı. Ancak süreç dinamik. Türkiye’de her gün bir milyon muayene ediliyor. Bir milyon sağlık çalışanı hizmet veriyor. Tıkanma yaşanan durumlara hızlı müdahale edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bir süre sonra benzer problemlerin kendini göstermesi kaçınılmaz olacaktır.
Şu anda beyaz reformun olumlu etkisi kendini gösteriyor. En dinamik hizmet alanının en dinamik biçimde yönetilmesi gerekiyor. İnşallah bu güzel durum daimi olur.