Eskiden insanlarımız gücü ölçüsünde harcama yapar, boyundan büyük işlere kalkışırken iki kere düşünürdü. Ancak günümüz toplumunda paraya ulaşmak o kadar kolay bir hale geldi ki maddi dayanağı olmayan insanlar bir anda kredi yüzünden lüks alışveriş yapabilecek konuma ulaştı. Uzun ve kulağa az gelen taksitler insanımızı farkında olmadan borçlu yaşamaya mecbur bıraktı.
İşin ilginç tarafı günümüz dünyasında borca girmek ve kredi çekmek son derece sıradanlaşmaya başladı. Aklıselim insanları bir kenarda tuttuğumuz zaman kredi çekerek hayatları boyunca borçlu yaşayan binlerce vatandaşımız olduğunu görüyoruz. Bir anlık hevesle çekilen krediler yüzünden yıllarca taksit ödemeyi kabul etmek günümüz dünyasının en acı veren olaylarından birisi haline geldi.
Emeklilik yaşı gelmesine rağmen geçmişte çektiği bir kredinin borcunu ödemek için çalışmak zorunda kalmak geniş açıdan baktığımız zaman toplumun adeta bankaların kölesi haline geldiğini gösteriyor. Kredi çeken insanlar bankalara para yetiştirmek için üretmek ve kazanmak zorunda kalıyor. Zorunluluktan yapılan hiçbir şey insanları mutlu etmediği için toplumun huzursuz olmasının önü açılıyor.
Kredi çeken insanlara baktığımız zaman birçoğunun zorunlu olarak paraya ihtiyacı olmadığını görüyoruz. İnsanımız paraya ulaşmak kolay olduğu için kredi yoluna başvuruyor. Ev alırken daha büyüğünü, araba alırken daha konforlusunu istiyor. Düğün yaparken daha lüks, tatil yaparken daha pahalı mekanlara başvuruyor. Aslında gücü ölçüsünde yaptığı taktirde mutluluğu yakalayabilecekken daha pahalısını yaptığı takdirde mutlu olacağını zannediyor.
Belli sebepler yüzünden borcu olan insanların özgürlüğü de bir ölçüde kısıtlanmış oluyor. Çünkü ekonomik olarak özgür olmayan insanlar hiçbir zaman yüzde yüz özgür olamazlar.
İnsanlarımız para biriktirmeyi öğrenemedikten sonra kredi çekmekten vazgeçemezler. Her ay gücü ölçüsünde bir miktar parayı kenara atmayı, paranın değerini koruması açısından bunu da altın olarak muhafaza etmeyi başarırsak kredi taksitlerini ödeyeceğimiz sürede daha fazlasına bile sahip olabiliriz. Örnek verecek olursak 150 bin liralık konut kredisi çeken ve bu parayı 10 yıl boyunca ödeyecek bir vatandaşı düşünelim. İnternetten kredi hesaplamaya baktığınız zaman günümüz şartlarında bu parayı 260 bin olarak ödüyorsunuz. Yani her ay 2100 lira… Eğer her ay kenara 2100 lira atmayı başarırsanız 5 yılın sonunda biriktirdiğiniz parayla bir arsa ya da ev satın alıp 5 yıl sonra onu sattığınız zaman hem ticaret sayesinde daha fazla kazanmış olacak hem de toplam paranız 260 bin liradan çok daha fazla olacaktır. Eğer 150 bin liralık kredi çekmiş olsaydınız satın aldığınız evin değeri 260 bin lirayı bulmadığı takdirde yüzde yüz zarar etmiş olacaksınız.
Buradaki esas faktör ev almanın herkesin zorunlu bir ihtiyacı olduğunu düşünmesi… Yarın işten ayrıldıktan sonra açıkta kalmayalım düşüncesi. Ancak kredi çektikten sonra durum daha da kötü oluyor. Bankaya ciddi miktar borç varken işsiz kalmak ilk durumdan çok daha kötü olur.
Avrupa’da ev satın almayı sadece çok zenginler gerçekleştirirken bizim toplumumuzda herkesin ev alması mecburi olarak gözüküyor. Yani kredi çekilmesine bir ölçüde toplumun baskısı neden oluyor. Herkes kirada otursa, ev almak için çok ciddi paralar bir kenara ayrılmamış olsa hayat kalitesi herkesin çok daha farklı bir durumda olurdu. Ancak yetiştirilme tarzımız ömür boyu kirada oturmayı asla kabul etmiyor.
Öyle bir noktaya geldik ki durumu iyi olmayan insanlar ev almak için, iyi olan insanlar ise daha lüks yaşamak için kredi yoluna başvuruyor. Öyle ya da böyle herkesin kredi çekmek için haklı gözüken bir gerekçesi oluyor. Eğer ki kredinin toplumu fakirleştirdiğini, maaşına ipotek koyduğunu düşünmeye başlarsak borçlu olan ve mutsuz olan insan sayısı azalmaya başlayacaktır. Bir anlık heves yüzünden yıllar boyu ödeme yapmak yerine yıllar boyu emek verdikten sonra satın almanın hazzını yaşamak toplumu daha çok kendinden emin bir konuma yükseltecektir.