Olay Gazetesi Bursa

Bankaların tarihi ve günümüzdeki yapısı

Paranın bulunmasından önce bütün ticari işlemler takas usulü yapılıyordu. Bu sayede herkes üretmek ve karşılığını almak zorundaydı. Ancak istenilen ürünler her zaman takasla kolayca elde edilemiyordu. Çünkü benim ürettiğim bir ürünü başkası almak istemeyebilirdi. Takasın zorlaşması sonucu insanoğlunun daha kolay ticaret yapması için herkes için değerli olan bir maden üzerinden alışveriş yapmaya başlandı. Bu maden […]

Paranın bulunmasından önce bütün ticari işlemler takas usulü yapılıyordu. Bu sayede herkes üretmek ve karşılığını almak zorundaydı. Ancak istenilen ürünler her zaman takasla kolayca elde edilemiyordu. Çünkü benim ürettiğim bir ürünü başkası almak istemeyebilirdi. Takasın zorlaşması sonucu insanoğlunun daha kolay ticaret yapması için herkes için değerli olan bir maden üzerinden alışveriş yapmaya başlandı. Bu maden altının ağırlıklı olduğu bir madendi ve tarihlere ‘’Paranın icadı’’ olarak geçecekti.

Paranın bulunmasıyla birlikte yeni bir döneme girilmişti. Bütün yıl boyunca çalışanlar emeğinin karşılığı olarak para sahibi oluyordu. Bu sayede herkes istediği ürüne kolayca sahip olabiliyordu.

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra bir mesele kendini gösterir olmuştu. Büyük bir emeğin karşılığı olan para bir çırpıda çalınabilecek kadar küçüktü. Dolayısıyla hırsızlık olayları süratle artmaya başladı. Bu yüzden parayı saklamak için güvenli yollar aranmaya başlandı

Belli bir ücret karşılığında paraları saklayabileceğini söyleyen birtakım insanlar kendini göstermeye başladı. Her tarafın hırsızlarla dolu olduğu bir yerde kimse kendini güvende hissedemiyordu. Parayı güvenle saklamak büyük bir nimetti. Bankacılık yavaş yavaş kendini gösteriyordu

Belli ücret karşılığında parasını teslim eden insanlar ne kadar parası olduğunu tanımlamak için üzerinde rakam yazan bir kâğıt almaya başladılar. Bu sayede kimin ne kadar parası olduğu bilinmiş oluyordu. Kâğıdın üzerinde 100 yazan adamın 100 lirası varken, 50 yazan adamın 50 lirası oluyordu. İşte bu vesileyle birlikte kâğıt paralar yürürlüğe girmiş oldu.

Bankalar bir süre sonra ihtiyaç sahiplerine para vermeye başladı. Sakladıkları paraları kendi paralarıymış gibi istediği gibi kullanmasıyla birlikte toplumdaki suiistimaller büyük oranda artmıştı. Çünkü bankaların sakladıkları paralar kendi paraları değildi. Başkasının parası üzerinden para kazanmak etik bir davranış değildir. Eğer başkasının parası üzerinden kâr etmek istiyorsanız paranın esas sahibine de belli miktar kar payı vermek zorundasındır. Ancak bankalar bunu yapmadı. Hatta verdikleri paraları faiz karşılığında vermeye başladı. Dolayısıyla faiz sistemi yürürlüğe girmişti.

İnsanların paralarını bankaya vermesi ve karşılığında kâğıt paraya sahip olması ticareti büyük oranda kolaylaştırmıştı. Zira istenilen bir ürün eldeki bir kâğıt parçası sayesinde kolaylıkla alınır olmuştu. Ancak aradan bir süre geçtikten sonra kendi ürününü 1 kâğıt yerine 10 kâğıda satmaya başlayan esnaf türedi. Hiçbir şey yapmadan daha fazla zengin olmak isteyen bu insanlar yüzünden bir anda herkes kendi ürününe zam uygulamaya başladı. Böylelikle satın alma gücü azaldı. Enflasyon da başlamış oldu.

Günümüz bankacılık sistemine böylelikle gelinmiş oldu. Şu anda bizim yapmamız gereken haksız bankacılık kazançlarını en aza indirmek ve vatandaşın paraya ulaşımını kolaylaştırmak olmalıdır.

Bankaları finanse eden ve onlara her türlü desteği veren esas yapı ise Merkez Bankasıdır. MB’nin aldığı bir karardan dolayı vatandaşın borcu azalıp artabilmektedir. Yani istenildiği zaman alınan bir karar ile vatandaş hükümete karşı karşıya getirilebilir. Merkez Bankasının çok geniş bir yetki alanı bulunuyor ancak ne yazık ki sorumluluğu aynı ölçüde değil.

Devletin iş üretmek isteyen girişimciye küçük faiz oranlarıyla kredi vermesi ve onu her zaman desteklemesi ülkedeki yatırımın, ticaretin ve istihdamın artmasına büyük katkı sağlayacaktır.

Cumhurbaşkanı’nın faizleri indirmek istemesi ancak bir türlü bunu başaramaması Merkez Bankası’nın özerk yapısından kaynaklanmaktadır. Şu anda yaşadığımız meselelerin birçoğu MB’nin hükümete bağlı olmamasıyla yakından ilişkili. Eğer ki vatandaşa işbaşına getirdiği hükümet para ve faiz politikasını tamamen istediği gibi belirlemeye başlarsa bankacılığın günümüz Türkiye’sinde haksız kazançlarına da büyük ölçüde ket vurulacaktır.

Siyasetteki çift başlılığı 16 Nisan referandumu ile ortadan kaldırdık. Şimdi yapılması gereken ise ekonomideki çift başlılığı ortadan kaldırmak olmalıdır.