Gelir seviyesinin yükselmesi sonucunda alışkanlıkların da hızla değiştiğine tanıklık ediyoruz. Özellikle orta kesimde meydana gelen değişimler ‘milletimizin yıllardır verdiği mücadelenin sadece zengin olmak için miydi’ olduğu sorularını akıllara getiriyor.
Muhafazakâr özelliğiyle bilinen Anadolu insanımız ağaçtan düşen yaprak misali savrulma yaşıyor. Özünde vatanı ve milletini canından çok seven ancak normal zamanda devletini ve milletini kandırmak için elinden geleni ardına koymayan bir yapıya büründü.
Çalışmadığı saatleri çalışıyor gibi gösteren, üç beş kuruş fazladan kazanmak için haramı helali düşünmeyen insanların normal karşılanması yapılan eylemden daha büyük bir tehlike haline geldi.
Özellikle televizyonlarda her akşam yayınlanan aldatma, kandırma, yalan söyleme gibi ahlaksız eylemlerin dayatılması sonucunda izlediğimiz dizilerdeki olayları çevremizde seyretmeye başladık.
Biti kanlanmak tabiri vardır Anadolu’da. Eli rahatlayıp işlerini yoluna koyan insanların yuvalarını dağıtmasına verilen bir tabir… Maalesef bitin salgın haline dönüşümüne şahitlik ediyoruz. Her mikrop gibi bu bit de toplumun temeline dinamit koyuyor ve milletimizi fark etmeden öldürüyor.
Köklü bir medeniyetin devamı sayılan milletimizin tek amacı zenginlik ve rahatlık olamaz. Sadece dünyalık düşünen bir Türk toplumu tarihin hiçbir evresinde başarılı olamadığı gibi bugün de başarılı olamaz.
Çevresindekilere örnek olamayan, elinden tutamayan, milletine ettiği hizmetten haz alamayan hiç kimseden bu ülkeye fayda gelmez.
Araba satın almaktan değil araba üretmekten zevk aldığımız zaman gerçek başarıya ulaşabiliriz.
Tekstilde gelişmiş bir ülke olduğumuz için gelir seviyesi en düşük olan aileler bile en kaliteli ürünleri pazarlar vesilesiyle rahatlıkla giyebiliyorlar.
Teknoloji ve sanayide de gelişmiş bir ülke olursak en kaliteli arabalara ve telefonlara toplumun tüm kesimi rahatça ulaşma fırsatına sahip olur.
Başkasına aldığı hediyeden kendisine gelmesinden daha fazla mutlu olunduğu ölçüde toplumsal kalkınmayı sağlayabiliriz. Asgari ücret alan bir ailenin geçimini düşünüp dert etmeyen insanlar en lüks hayatları yaşasalar bile varlık içerisinde yokluk çekiyorlar demektir.
Türkiye en gelişmiş ülkeler sınıfına girmedikçe asgari ücret alanların gelir seviyesi yükselemez. Zira asgari ücret arttıkça diğer memurların da maaşı artacak ve enflasyon artacaktır.
Biz vatandaşlara düşen vazife ise duyarlı vatandaş sayısını artırarak toplumdaki gelir adaletsizliğini önlemektir. 8 milyon asgari ücretle geçinen aile varken geriye kalan 70 milyon bunun için ufak bir yardımda bulunsa gelir adaletsizliği ciddi ölçüde önlenir.
Bir belediyenin başlattığı eski kıyafetlerini getir kampanyası ile şehrin değişik noktalarına eski kıyafetler için toplama konteynırları konulmuş. İşine yaramayan kıyafetler buraya atılıyormuş. Belediye de bunları bir araya toplayıp ihtiyacı olan vatandaşlara dağıtım yapıyormuş. Yani sağ elin verdiği yardımı sol eli duymayan bir sistemi yürürlüğe koymuşlar.
Bunun gibi maliyeti düşük, emeği az ancak zekâ gerektiren fikirleri sayesinde toplumun her kesimi yaşanan zenginlikten hak ettiği payı almış olur.
Önemli olan dertli olmaktır. Vatanı dert edinmektir. Dertli olan dermanını da bulur.