Bir “garip” adam
Hayal meyal hatırlıyorum. Daha çok küçüktüm. En büyük ablamın düğünüydü; Anadolu’da düğünler harman (hasat) sonu yapılır. Düğünler davul-zurnalı, çalgılı olurdu genellikle. ‘Çalgıcı’ olarak tabir edilirdi bağlama, keman ve darbuka çalanlar. O çalgıcıların arasındaydı Neşet Ertaş…
Can Dündar gazeteci-belgeselci, uzun süredir Almanya’nın Berlin kentinde sürgün hayatı yaşıyor. Elbet orada da boş durmuyor. Belgesel üretiyor, yazıyor.
Bu arada Almanya’da yaşamış Türk sanatçılar adına yaptığı girişimin ilk sonucu olarak, hayatının önemli bir kısmını Almanya’da geçiren Neşet Ertaş projesini Berlin Kültür Senatosu’na kabul ettirmiş. 19 Eylül günü, önceleri eski Türk pazarının bulunduğu Bulowstrasse’deki metro durağının girişine “Berlin’in göçmen hafıza mekânlarından en önemlisi”ne asılan Neşet Ertaş plaketinin perdesinin törenle açılmasını sağlayarak Almanya’da bir ilki gerçekleştirdi.
Çoğunuz hatırlarsınız, “Ben halkın sanatçısıyım” diyerek Cumhurbaşkanlığı “devlet sanatçılığı” unvanını reddetmişti Neşet Ertaş.
Onun türkülerini okuyanlar, kendisinden daha çok para kazandı. Buna bile aldırmayan biriydi gönül adamı “garip” mahlaslı benim hemşerim.
Küçücük Anadolu kenti Kırşehir’in küçük ilçesinde çalgıcılıktan zirveye çıktı…
Türk Medyası ne yazık ki böyle önemli ve saygın işleri haber yapma zahmetine girmiyor.
Yurtta Sulh Halleri
Yorgun mermi can aldı
Bursa’dan, ibretlik bir olay…
Panayır Mahallesi’nde kaynakçılık yapan Enver Adıgüzel kıraathaneye gitti. Arkadaşlarının bulunduğu masaya oturan Adıgüzel, kısa bir süre sonra bir anda ayağa kalkarak durakladı ve ardından yere yığıldı. Başına yorgun mermi isabet ettiği anlaşılan talihsiz adam, yoğun bakımda 3 gün kaldıktan sonra yaşama mücadelesini kaybetti.
Enver Adıgüzel’in ağabeyi Barış Adıgüzel, “Bunun hesabını kim ödeyecek. Ocağımız yıkıldı. Biran önce olay aydınlatılmalı. Belki birkaç insana umut, yaşama desteği olur diye kardeşimin organlarını bağışladık” dedi.
Arkadaşlarının, mahallelinin anlattığına göre soyadı gibi “güzel adam”mış Enver Adıgüzel. Sorumsuz, maganda, aşağılık insanların affedilmez davranışı bu güzel adamı hayattan kopardı.
Kediler su dolu kovada boğularak ölmeli
Gazetecilik yapan, üniversitede ders veren Hakkı Öcal, yavru kedilerin su dolu kovada boğularak öldürülmesini önerdi.
Prof. Özgür Demirtaş, “Ülke akademisi hiç bu kadar alçalmamıştı” sözleriyle tepkisini gösterdi.
Aferin Oğluma
Haber şöyle: Bir polis çevirmesi var. Denetim için durdukları aracın birinden, 14 yaşında bir çocuk indi. Polisle arasındaki diyalog şöyle: “Birine çarpıp öldürsen ne yapacağız, ehliyetin yok.” “Arabayı ehliyet mi kullanıyor!”
Babalar-anneler gözleri gibi korumaları gereken çocuklarını kırmamak için altlarına araba vererek onlara ne büyük kötülük ettiklerinin farkında değiller. Böyle, ukala, arsız ve şımarık konuşmaya tahammül etmek zorunda kalmak epey bir sabır ister.
Ayazağa Kedileri
İstanbul’un Kağıthane ilçesi, Hamidiye Mahallesi’ndeki bir parkın duvarına yazılan “Ayazağa kedileri geliyorum” yazısı önünde poz veren ve bunu Tiktok’ta paylaşan 16 yaşındaki Emir Koçhan, 17 Ağustos günü arkadaşlarıyla beraber, yazıyı yazanlarca Ayazağa ormanlık alanına götürülüp öldüresiye dövüldü. Başına aldığı darbe sonucu fenalaşan Emir Koçhan kaldırıldığı hastanede 2 gün sonra hayatını kaybetti.
Bu çocukların yaşları 16-17 arasında. Böyle acımasız ve bu kadar kötülüğü ne zaman nerede öğrendiler.
Doğum Günü
Balıkesir’in Gönen İlçesinde yaşayan Murat Sevilen (44) tartıştığı 18 yaşındaki kızını boğarak öldürdü.
Gönen’in Karşıyaka Mahallesi’nde oturan, psikolojik problemleri olan Murat Sevilen, kızının bir erkek arkadaşı olduğundan şüphelendiğini ve kızını erkek arkadaşıyla doğum gününe gitmek istediği için elleriyle boğarak öldürdüğünü ifade etti.
Eylem Sevilen, daha 18 yaşında babasının elleriyle, acımasızca hayattan koparıldı.
Parke taşıyla katletti
Adana’nın Yumurtalık ilçesinde 28 Ağustos günü, Murat Dürüst (55), bir süre önce şiddetli geçimsizlik nedeniyle evi terk eden eşi, 2 çocuk annesi Ayşe Dürüst (52) ile sokak ortasında karşılaştı. Çiftin arasında evi terk etme meselesi yüzünden tartışma çıktı. Bu sırada Murat Dürüst, kaldırımdan aldığı parke taşıyla eşine vahşice vurmaya başladı.
Çevredekilerin müdahalesi ile saldırıdan kurtarılan kadın Yumurtalık Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Çevredekilerin acımasız kocayı linç girişiminde bulunmalarını polis önledi. Daha sonra Adana Şehir Hastanesi’ne sevk edilen Aysel Dürüst, kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
Bugün 7 Ekim… 2 yaşındaki Sıla bebek öldü.
Tekirdağ Malkara’da yaşayan Bakiye Yeniçeri, 2 yaşındaki kızı Sıla’yı 2 Ağustos’ta devlet hastanesine götürdü. Anne, vücudunda morluklar olan çocuğunun bıraktığı komşusu tarafından düşürüldüğünü ve yaralandığını söyledi. Muayeneden sonra evine gönderilen Sıla, 8 Eylül günü yeniden hastaneye götürüldü. Anne Sıla’nın uyanmadığını söyledi. Baygın haldeki çocuğu muayene eden doktorlar, darp izleri ve morlukları görünce durumu polise bildirdi. Durumu ağır olan çocuk, Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Hastanede Sıla’nın beyin kanaması geçirdiği belirlendi, vücudunda fiziksel şiddete uğradığına yönelik bulgular elde edildi ve ameliyat edildi. Hastane ayrıca DNA örneklerini incelemek üzere Tekirdağ Adli Tıp Kurumu’na gönderdi.
Malkara Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı. Bakiye Yeniçeri, kızını bıraktığı komşularında televizyon ünitesinden düşerek yaralandığını iddia etti. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, anne ve üvey baba Şanlı Ö. hakkında suç duyurusunda bulunurken, ailenin 5 yaşındaki diğer kızları koruma altına alındı. Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Bakiye Yeniçeri ile birlikte Şanlı Ö., komşusu Kani A. onun 13 ve 14 yaşındaki çocuğu öce gözaltına aldı, sonra tutuklandılar.
Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün, 11 Eylül günü yaptığı açıklamada “Ne yazık ki evladımızın cinsel istismara uğradığı adli tıp raporları ile kesinleşmiş durumda” dedi.
Bu olayda ayrıntılar çok can yakıcı. Bir insan olarak bunları duymak, okumak insanı tiksindiriyor… Hatta çok derin bir utanca boğuyor…
Ne yazık ki Sıla bebeğin 7 Ekim günü öldüğü haberi geldi…
Bir kadın daha
Kars’ın Susuz ilçesine bağlı Çatak köyünde yaşayan Delal M. (30), evde tartıştığı eşi Sıla M.’ye (18) silahla ateş etti. Komşularının ihbarı üzerine köye gelen Jandarma ve sağlık ekiplerince yapılan kontrolde genç kadının hayatını kaybettiği belirlendi. Şüpheli koca Jandarma ekiplerince gözaltına alındı. Çiftin 7 aylık bebeklerinin olduğu öğrenildi.
18 yaşında bir kadın, 7 aylık çocuğu var. Daha gençliğini yaşayamadan “anne” olmuş. Çocuğuna yeterince sütünü bile vermeden ölüme gönderildi.
Üç kadın daha
2 Ekim gününün gazete haberi: Aydın, İzmir ve Antalya’da 3 kadın eşleri tarafından katletildi.
Bir vahşet haberi
4 Ekim günü İstanbul’da yaşanan olay insanın kanını donduracak cinsten.
Kasaplık yaptığı öğrenilen Semih Çelik adlı şahıs, saat 15.30 sıralarında Eyüpsultan’da 19 yaşındaki Ayşenur Halil’i öldürüp boğazını kesti. Bu olaydan yaklaşık yarım saat sonra da Fatih’te yine 19 yaşında olan İkbal Uzuner’in boğazını kesip vücudunu parçalara ayırdığı tespit edildi.
Şimdi gelin, hükümet kanadından bu konular üzerine yapılan iki açıklamayı kayda geçelim.
İlki, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Şiddetin karanlık gölgesini, kadınların üzerinden kaldıracağız” dedi.
TÜGVA 8. Teşkilat Eğitim Kampı’nın kapanışında yaptı bu konuşmayı.
Hiçbir etkisi olmadı bakanın söyleminin. Şiddetin karanlık gölgesinin kadının üzerinden kalkması bir yana daha da zifiri karanlık bir gölgeye dönüştü.
İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’dan geldi.
Kiev’de 4. kez düzenlenen “Lider Eşleri Zirvesi”ne gönderdiği video mesajda “Ne acı ki bugün yaşadığımız dünyada, çocukların yaşam hakkını korumak, güvenli ve huzurlu bir ortamda büyümelerini sağlamak küresel bir sınava dönüşmüş durumda, halbuki insanlığın geleceği çocukla filizlenir” dedi.
Çok ironik bir durum. Bu yüzden yorum yazmayacağım.