Olay Gazetesi Bursa

Günah keçisi! Başkalarını suçlamanın tarihi…

Kemer ama sıkılacak bir kemer bu ülkenin gariban yurttaşlarının zorunlu aksesuarı oldu. Gelmiş! Geçmiş! Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin istisnasız hepsi “tasarruf tedbirleri” uygulamak zorunda kalmışlardır. Her ne kadar tasarruf tedbiri dense de, halk buna “kemer sıkma” diyor. Bu deyimi bizden önceki kuşaktan devraldık. Sanırım bizden sonrakilere de sıkılacak bir kemeri miras olarak bırakacağız. Ülkemiz insanının yazgısı […]

Kemer ama sıkılacak bir kemer bu ülkenin gariban yurttaşlarının zorunlu aksesuarı oldu.

Gelmiş! Geçmiş! Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin istisnasız hepsi “tasarruf tedbirleri” uygulamak zorunda kalmışlardır.

Her ne kadar tasarruf tedbiri dense de, halk buna “kemer sıkma” diyor. Bu deyimi bizden önceki kuşaktan devraldık. Sanırım bizden sonrakilere de sıkılacak bir kemeri miras olarak bırakacağız.

Ülkemiz insanının yazgısı olmuş, kemer sıkma…

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 13 Mayıs günü yeni bir tasarruf tedbirleri listesi daha açıkladı.

Çok önceden böyle bir liste hazırlığı yapıldığı haberleri medyada yer almıştı. Öncelikle gazeteciler olmak üzere, herkes merakla bekliyordu. Listede tasarruf önlemlerinin neler olduğunu hemen herkes bildiği için ben tekrarlamayacağım.

Bakanın açıkladığı liste, aslında hiç de tasarruf önlemleri değil; bu konuda en iyi haberi Milli Gazete manşetten verdi: “ bu 20 yıllık israf listesi! ”

Gösteriş ve şaşaa düşkünü, liyakatsiz politikacıların bir türlü vazgeçemedikleri güç ve egolarını tatmin etmelerinin sonucudur, ülkemizi bu duruma getiren.

Siyaset, ülkeyi iyi yönetmek, ülke insanının yaşamını iyileştirmek, güzelleştirmek için yapılmaz mı?

Bunu yapan, başaran çokça dünya ülkesi var. Hatta komşu ülkelerin insanları bizim insanımızdan daha iyi olanaklara ve yaşam koşullarına sahipler.

Eksik olan ne? Onlarda olup da bizde olmayan nedir?

Neden biz bir türlü “tasarruf tedbiri” uygulama çıtasını aşamıyoruz?

***

Tasarruf sözcüğü aslında bir olumluluğun ifadesidir. İnsanın, yaşamının sağlıklı ve güven içinde sürdürmesinin temel prensiplerinden biridir de.

Hal böyleyken, Mehmet Şimşek’in açıkladığı, 8 ana başlık içeren listenin tasarruf tedbiri olarak sunulması hatalıdır. Bu listede sıralananların her biri bir türlü önüne geçilmeyen israf listesidir.

İşte bu listeye asıl girmesi gereken ama ne yazık ki girmeyen israf kalemleri, bu ülke insanının yaşam koşullarını ağırlaştıran, gün geçtikçe katlanılmaz hale getiren nedenlerin en başta gelenidir.

Yüksek enflasyon, afaki ev kiraları, düşük emekli maaşları, açlık sınırının altında kalan asgari ücret, dudak uçuklatan pazar fiyatları…

Yıllardır ülke insanını “kemer sıkmaya” mahkûm eden iktidarlar, nedense sorumluluğu üstlenmiyorlar. Bu olumsuzluğun nedenlerine hep başkalarının sırtına yüklüyorlar ve başka olaylara bağlıyorlar…

Kendi yetersizliklerinin, bilgisizliklerinin ve politik hırslarının yarattığı bu kara tablonun sorumluluğundan kurtulmak için mutlaka bir “günah keçisi” buluyorlar.

***

İki yıl önceydi, “günah keçisi” deyimini kafama taktım. Epey makale okudum bununla ilgili. Beş altı da kitap var bu konu üzerine yazılmış, ben ikisini okudum. En çok tavsiye edilen Charlie Campbell’in “ Günah Keçisi – Başkalarını Suçlamanın Tarihi” adlı kitap.

Kitapta altını çizdiğim şu satırlar ve okur için hem yararlı olacak hem de yaşadığımız olumsuzlukların nedenlerini gösterebilir.

Bu kitap, esasında Harlen Ellison’ın da dediği gibi evrende hidrojenle birlikte en çok bulunan element olan aptallıkla ilgili bir kitaptır. Ama aptallığını başımıza gelen felaketten sonra suçlayacak birini bulup her şeyi üstüne yıktığımız özel bir türüyle ilgili. O kişi bir günah keçisine dönüşür, hiddetimizi, acımızı başka bir yere ileten bir paratoner haline gelir.

Kitabı okuduğumda dünyada yaşanan olayları ve çok sayıda ülkenin bir türlü kurtulamayışlarını daha iyi anladım.

İşler yolunda gitmeyince, insanın günah keçisi arama gerekçeleri saymakla bitmez. Günümüze kadar gelen bu alışkanlık tarih öncesinden başlıyor. İnsan pek değişmemiş anlayacağınız.

Yazıyı çok da uzatmadan, en eski günah keçisi uygulamasını kitapta yer alan bir bölümü buraya aktarmak yerinde olacak:

Günah keçisi” terimi ( İngilizcede) ilk defa, Kutsal Kitap’ın kimi bölümlerinin çevirmeni olan William Tyndale tarafından 1530 tarihli edisyonda kullanılmıştır.

(Günah keçisi İbranice Azazel kelimesinden çevrilmiştir.) Terimi, Levililer kitabında Yahudilerin Kefaret Günü’nden bir ritüeli anlatırken icat etmişti. Burada kurban edilen iki keçi vardır. Birincisi İsrail’i affetmesi için Yehova’ya kurban edilir. Bu keçi bir günah sunusudur ve kurban edilmesi bir kefaret ödeme eylemidir. Vücudunda kalanlar toplulukta ve uzakta bir yerde yakılır.”

Bizi, daha doğrusu tüm insanları ilgilendiren, ikinci keçidir. Çünkü hataların yanlışların, yalanların yükleneceği oldukça hüzünlü bir durumu gösteren bu keçidir.

İkinci keçi ise bir yer altı tanrısı olan Azazel’e adanmıştır. Bu keçiye Yehova’nın başrahibi tarafından İsrailoğullarının tüm suçları, günahları, isyanları yüklenir ve çöle gönderilir. Keçi köy sınırlarının dışına götürülür ve orada terk edilir. Kimsenin olmadığı bir arazide boynuzlarına bağlanmış kırmızı püskülüyle yapayalnızdır. Püskülün renginin güneşle solduğu süre içerisinde, günahların da affedileceğine inanılır. İnsanlardaki suçluluk hissi geçer.”

Biçare keçi, kızgın güneşin altında, aç, susuz ölümü bekler. Kaçınılmaz son gelir; keçi ölür, insanların tüm günahları da silinir. Artık insanların yeni günahlara hazırlanması gerekir!

Ne kadar hüzünlü değil mi?

***

14 Mayıs Çiftçiler Günü idi. Günün anlam ve önemine dair konuşmayı da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Törendeki konuşmasında “aşımıza- ekmeğimize göz dikenlerden hesap soracağız” dedi…

Şair Ahmed Arif’in 1968’de yayımlanan tek kitabı “Hasretinden Prangalar Eskittim” deki “Adiloş Bebe” şiirinden şu mısralar geldi aklıma Cumhurbaşkanını dinlerken:

Bunlar,

Engerekler ve çıyanlardır!

Bunlar,

Aşımıza, Ekmeğimize

Göz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü…”

Düşündüm de; Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın ve Şair Ahmet Arif’in söz ettiği “aşımıza – ekmeğimize” göz koyanlar kimler?

Kimler kastediliyor acaba ?

Sanırım, bu toplumun günah keçileri de “aşına ekmeğine” göz koyulanlardır.