Olay Gazetesi Bursa

Abdi gitti Hamza geldi ve Suriye

“Saraylar saltanatlar çöker Kan susar bir gün Zulüm biter. Menekşeler de açılır üstümüzde Leylaklar da güler Bugünlerden geriye, Bir yarına gidenler kalır Bir de yarınlar için direnenler. …….. Bitmedi daha sürüyor o kavga Ve sürecek Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” Adnan YÜCEL “Kaderimizden, karanlığımızdan biz sorumluyuz” diyor Kolombiyalı yazar Juan Gabriel Vasquez. Ortadoğu, ateşi sönmeyen, […]

Saraylar saltanatlar çöker

Kan susar bir gün

Zulüm biter.

Menekşeler de açılır üstümüzde

Leylaklar da güler

Bugünlerden geriye,

Bir yarına gidenler kalır

Bir de yarınlar için direnenler.

……..

Bitmedi daha sürüyor o kavga

Ve sürecek

Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”

Adnan YÜCEL

Kaderimizden, karanlığımızdan biz sorumluyuz diyor Kolombiyalı yazar Juan Gabriel Vasquez.

Ortadoğu, ateşi sönmeyen, sürekli kaynayan, hatta başkalarınca kaynatılan bir kazan.

Ara sıra durulur gibi olsa da birileri hemen ateşi harlıyor. Kimi zaman kendi içlerinden birileri, çoğu kez de AKP iktidarının, ekonomik kriz anında çok kullandığı, mazeret olarak bize yabancı olmayan dış güçler o ateşin sönmesini istemiyor.

2011’de Suriye’nin altında yakılan kazan, 11 günde, 61 yıllık Baas rejimini yıktı.

Aslında her şey geçen yıl 7 Ekim’de Hamas’ın İsrailli sivillere yaptığı saldırıyla başladı. Hâlâ, Hamas’ın bu saldırıyı ne amaçla yaptığı anlaşılmış değil. Ortadoğu’yu bir kan gölüne çevirdi.

İsrail, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin desteğini de arkasına alarak, 7 Ekim saldırısını fırsat bilip, Gazze’yi çökertti. Binlerce insanın ölümüne neden olan bu saldırılar, halen de sürüyor.

Bununla da yetinmeyen İsrail, bu kez Hizbullah’ı gerekçe göstererek Lübnan’ı da çökertti. EfsaneNasrallah dahil Hizbullah liderlerini yok etti. Teknolojik suikastlerle binlerce savaşçıyı etkisiz hale getirdi. Suriye’ye hava saldırıları da yapmaktan geri durmadı.

Sonunda, 8 Aralık günü Suriye’de aynı son yaşandı.

Ortadoğu’da Suriye, kritik ve kavşak bir ülke konumundaydı. Üstelik Filistin’e en büyük desteği veren tek ülke Suriye idi.

Ortadoğu’da barışın artık çok uzak olduğunu söylemek kâhinlik olmaz.

Çünkü yalnızca Suriye’de değil, bölge ülkeleri için de ortada bir belirsizlik durumu var.

Suriye’de hemen her gün değişen bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tablo net yorum yapmayı epey güçleştiriyor.

Yenilgi ne kadar yalnız ve öksüzse, zaferin sahibi de bir o kadar çok.

Bu sahiplerden biri de medya ve sosyal medyadaki yandaşlar. Sanırsınız ki Türkiye, Suriye’yi fethediyor. Çok şaşırtıcı bir durum değil mi?

Ne zamandan beri kuruyorlarsa, yeni Osmanlıcı hayalleri ile zafer türküleri söylemeye başladılar. Daha da ileri gidenler Halep’i, Şam’ı Türkiye şehri kabul edip, plaka verenler var. Haber ya da yorum diye yazdıklarının gazetecilikle bir bağı yok. Zaten çoktan o bağı da koparmışlardı.

Bu duruma bir tek örnek vereceğim. Yılların gazetecisi, yaşını başını almış, çok tecrübeli geçinen Yavuz Donat, 9 Aralık günü Sabah gazetesindeki yazısına kalın harflerle Hoş geldin Özgürlükbaşlığını atmış. Devamı ise şöyle:

Halkın sesi, halkın sesi… Diktaya ve zulme karşı halkın zaferi. Dış destekli kibir abidesi Beşar Esad, arkasına bile bakmadan gitti.

Gözün aydın Suriye

Hoş geldin Özgürlük

İnşallah… Sıra demokraside.

Donat’ın ne özgürlükle ne de demokrasi ile ilgili en küçük bir istek duyduğuna aklı başında hangi insan inanır?

Gazeteci ve yorumcular arasında bu olaya devrim diyenler bile oldu.

İran’da İmam Humeyni’nin gelişine de İran Devrimidediklerini unutarak. Bugün İran’ın içine düştüğü durumu bile akıllarına getirmeden.

2011’de Suriye’nin kaynatılması için bir kazan kurulmuştu. Bu kazanın altına odun atanların başında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu vardı.

Davutoğlu’nun muradı Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmaktı. Nasip olmadı.

Eminim çok üzülmüştür. Çünkü 13 Aralık’ta Emevi Camii’nde Cuma namazını İbrahim Kalın’a, HTŞ Lideri Colani ile birlikte kılmak nasip oldu.

Yeni adı Ahmet El Sharaa olan Colani, Suriye’de kurulacak düzenle ilgili düşüncelerini Amerikan CNN televizyonunda açıkladı. Suriye halkına ise Cuma günü Emevi Camii’nde Cuma namazında hitap etti.

Bu da gösteriyor ki, kimi iyimserlerin Suriye’de daha hoşgörülü, tüm tarafların katılacağı, demokrat bir yönetim kurulacağı tezi şimdilik hayal…

On üç yıldır iç savaşla tükenmiş bir Suriye… Zaten yoksul olan halk ekonomik ambargo ile iyice yoksullaşmış. Günde ancak 2 saat elektrik verebilen bir yönetim, gerçeklerden de kopuk olunca çökme kaçınılmaz oldu. Bu yüzden ABD ve İsrail’in büyük planı işledi ve hiç çatışma olmadan Suriye, teslim alındı.

Suriye ile ilgili iyi ve olumlu beklentisi olanlara da şunu söylemek isterim: Daha önce Irak’ta Saddam’ı devirip, demokrasi getirecekti ABD. Afganistan’da, Libya’da ne olduysa korkarım Suriye’de de aynısı olacak…

Demokrasi öyle kolay gelen bir sistem değil. Bunu en iyi bilmesi gerekenler gazeteciler ve siyasetçilerdir.

Yaşar Kemal’in başyapıtı İnce Memedin birinci cildinde, romanın başkahramanı Memed’in, Abdi Ağa ile mücadelesi anlatılır. Romanın sonunda, Abdi Ağa’yı öldürüp, ağalığı bitirmiştir İnce Memed.

Ancak romanın ikinci cildinde ölen Abdi Ağa’nın yerine Hamza Ağa geçmiştir. Büyük yazar Yaşar Kemal, romanın bir yerinde Memed’i kendi kendine konuşturur ki hiç aklımdan çıkmayan bu bölüm bana adeta yaşam rehberi olmuştur. Ağalığı bitirdiğini düşünen Memed, yeni Ağa’nın geldiği haberini alınca Abdi gitti, Hamza geldi. Abdi gitti, Hamza geldidiye öfkeyle iç geçirir.

Ortadoğu’ya bugünkü haliyle ne barış gelir ne de demokrasi.

Bir otoriter gider, yerine yeni otoriter gelir…

Taa ki! Adnan Yücel’in şiirinde söylediği gibi, güzel günler, güzel yarınlar için mücadele eden ve direnenlerin kazandığı gün, yok olur otoriterler.