Titredi tüm bedenim toprağında
gezerken…
Binlerce şehit, hepsi birbirinden yi-
ğit…
Unutulmaz destan yazmışlardı.
Kaderi yazan kalem ise noktayı zafer-
le koymuştu.
*
Onların can verdiği siperlere girdim…
Tüylerim diken diken oldu.
Önce biraz ürktüm, sonra gururlan-
dım.
Kendimi bir an şehitlerimizin yerine
koydum…
Üstüme bomba yağdıran uçak gürül-
tüleri kulaklarımı sağır ediyordu.
Ateş altında kalmıştım ve mermiler
oraya buraya düşüyordu…
Sahi…
100 yıl önce yaşanan o cehennemde,
şimdi içinde bulunduğum siperde ben de
olsaydım ne yapardım acaba ?
Korkudan kaçar mıydım?
Sonra; dün yanımda savaşırken ölen
ve ölecek olan arkadaşlarımı düşündüm.
*
Kaçmak mı?
Asla…
Ben de bu vatan uğruna ölmeye ha-
zırdım.
100 yıl sonra ahkâm kesmek kolay
tabii.
Nutuklar, şiirler…
Gidip girin o siperlere. Ama yalnız ka-
lın bir an. Bakalım ne hissedeceksiniz?
*
Kendinizi test edin benim gibi…
Boğaz girişinde gürleyen top ateşlerini
duyun. Gecenin karanlığında etrafı-
nızda uçuşan mermi seslerini dinleyin.
Sonra, ölmeyi ve öldürmeyi düşü-
nün.
*
Şiirleri, nutukları, törenleri bırakın bir
tarafa…
Bir düşünün bakalım…
100 yıl önce dün, “Çanakkale ge-
çilmez” hale nasıl gelmiş.
Nasıl akmış onca kan…
*
İçinizde hissedebilirseniz şayet…
İşte o zaman; Atatürk’ün adını anma-
dan önce abdes almanız gerektiğini an-
larsınız.