Soma`da “maden felaketi” 301 ölü…
Avcılar`da “üst geçit çökmesi” 1 ölü…
Mecidiyeköy`de “asansör faciası” 10 ölü…
Beykoz`da “kopan ağaç kazası” 2 ölü.
Tesadüfen yaşanan, rastlantıyla ölünen bir ülkenin insanlarıyız!
Her alandaki başarılar da bu kapsamda ortaya çıkıyor.
Günlük performansla, özellikle spor ve futbolda kazanılan zaferler, beklenmedik anda, rastlantı sanılan ama gerçek olan ağır yenilgiler…
İşte Dünya Kupası`nda, Basketbol A Milli Takımı`nı kazandığı maçlar ve kaybettiği Litvanya maçı.
A Milli Futbol Takım`nın beklediği ama, buna karşın yine de umutlu olduğu, sonuçta ağır ötesi bir İzlanda yenilgisi.
Şimdi bu moral bozan yenilgileri, teknik eksikler, taktik yanlışlarla geçiştirmek, “tesadüfler ve rastlantılar ülkesi” Türkiye için doğal.
Başta da söyledim, ülkemizde yaşamak ve ölmek bile rastlantılara bağlı.
Rastlantıları bir kenara bırakarak, küçük bir inceleme yapalım.
İzlanda ligi 12 takımdan oluşuyor…Ulusal takımda, İzlanda liginde oynayan sadece bir yedek kaleci var.
Hepsi Avrupa`nın önemli liglerinde top koşturuyor.
Ama yetiştikleri yer, yanardağlarla dolu, buna karşın deniz suyunun 12 ay boyunca sıfır derece olduğu İzlanda adası.
Ülke nüfusu, 2012 verilerine göre sadece 320 bin…Yani orta karar bir Anadolu ili kadar. Buna karşın kişi başına düşen milli gelir anlamında 36 bin 621 dolar ile 16. sırada. Türkiye`nin sıralaması da 64…
Bir küçük ayrıntı daha…
Başkent Reykjavik`in nüfusu 150 bin, bizim İnegöl`ün kent içi nüfusu ise 183 bin.
Reykjavik hava alanı, kentten 40 kilometre kadar uzakta. Sebebi de çok çarpıcı; hava kirliliğine yol açmaması için…
İzlanda teknik sorumlusu Türkiye`yi büyük bir ülke ve Süper Lig`in değeri açısından Avrupa`nın önde gelen bir merkezi olarak görmüş ki “Bizim için absürd bir şekilde kolay bir maç oldu.” cümlesini kullanmış.
Oysa gerçeği başka bir yerde aramak, kimin büyük, kimin küçük olduğunu anlamak için, bireylerin yetişme biçimine, ülke yönetiminin onlara verdiği değere bakmak gerek.
Başkanın seçimi !
Önce şehir efsanesi sanmıştım. Parası ile satın aldığı futbol şubesini, tavla oynar gibi yöneten bir başkanın en özel anları (!) sanki film senaryosu…
Söz konusu olayın bir yanı böyle , diğer yanı da futbolcu ve antrenör açısından resmen facia !
Teknik adamının lisansını resmiyette kullanıp, antrenman dahil, takımın belirlenmesi ile sevk ve idaresini kendisi yapan, sıradışı başkan bir maç öncesi kararsız kalmış!
Orta alandaki bir mevki için elinde üç aday varmış. Bir türlü kafasına oturtamamış bu son ismi…Son antrenmanda, teknik sorumlu, yani teknik sorumsuz kenarda dururken, kendisi sorunun ortaya çıktığı, orta alana gelmiş… Futbol toplarını aut çizgisine koydurmuş. Sonra da üç oyuncusuna dönerek “topu kim önce getirirse, bu hafta o oynayacak” demiş.
Sonrasını öğrenmek bile istemedim.
Futbolda , hem de profesyonel futbolda, bu tür olayları duyunca insan ister istemez, bu renkli uğraştan soğuyor.
Yıllar önce, Pınarspor`un tek seçicisi, rahmetli sanatçı İhsan Kaplayan, “Zeytinyağlı “ türküsünü oyuncularından kim söylerse oynatıyormuş diye duymuştum.
Bunda bile bir incelik vardı…Espri vardı…Ama bu gün, atıl konumdaki eski bir başkanın, antrenör ve futbolcularına yaptığının yanında, bu sadece bir gülümseme yaratıyor.
FOTO YORUM: Tarih 26 Ekim 1923…Cumhuriyet`in ilanından 3 gün önce Türkiye, Romanya ile karşılaşıyor ve maç 2-2 bitiyor. İşte 91 yıllık bitmeyen heyecanı yaratan ilk kadro…Ağır bir yenilgiden sonra onların fotoğrafını koymak ne derece doğru bilemiyorum.
ÇİFT VURUŞ
Başakşehir Fatih Terim Stadı,
Adana 5 Ocak Fatih Terim Stadı.
Bu vuruş gol olur.