Olay Gazetesi Bursa

Beşiktaş maçı neden kazanılamadı?

Evet bir üç puan daha kaybedildi. Bunun yanı sıra, Bursaspor`un kendine rakip gördüğü Galatasaray`dan sonra, Beşiktaş da Atatürk Stadı`ndan üç puanı çaldı gitti. Çaldı kelimesini bilerek kullandım. Çünkü her iki maçta ve özellikle Beşiktaş karşılaşmasında, oynamayı, futbolu zenginleştirmeyi düşünen taraf Bursaspor`du. Kaliteli ve usta ayaklardan bir kaçına sahip olan bu iki takım da Bursa`dan üç […]

Evet bir üç puan daha kaybedildi.
Bunun yanı sıra, Bursaspor`un kendine rakip gördüğü Galatasaray`dan sonra, Beşiktaş da Atatürk Stadı`ndan üç puanı çaldı gitti.
Çaldı kelimesini bilerek kullandım. Çünkü her iki maçta ve özellikle Beşiktaş karşılaşmasında, oynamayı, futbolu zenginleştirmeyi düşünen taraf Bursaspor`du. Kaliteli ve usta ayaklardan bir kaçına sahip olan bu iki takım da Bursa`dan üç puanı çalarak adeta kaçtılar.
Kayıpları sıralıyordum… Önce üç puan, sonra üst sıralar için avantaj ve az da olsa güven.
Dilerim güven kaybı, teknik kadro ve futbolcularda derin değildir.
Hiç mi kazanç yok ?
Tabii ki var. Tempolu, oyun sürati vasatı üzerine çıkan bir futbol. Ama bu kez 20 değil 35 dakika…
Bu tempo, bu futbolcularla 60 dakikaya çıkar mı?
O biraz zor.
Bu tempo ve süratli futbol, zirveyi hatta şampiyonluğu getirir mi?
O daha da zor.
Bana göre bir nedeni de var. Sevimli dev adam Fernandao`nun imkansızlaştırdığı ani atak şansı veişlemeyen sol kanat için çözüm bulunamaz, Belluschi  hücuma gitmezse, ancak Volkan ve  Josue`den gol beklenir.
Bu da imkansız ötesi bir beklenti olur.
Yani, Bursaspor henüz golcüsünü bulamadı.
Ne demek istediğimi sanırım anlattım.
Gerisi yetkili ve sorumlulara kalmış.
 
 
Altı üstü bir forma mı ?
 
Yeşil beyaz çizgili ve klasik formalarıyla sahaya çıkan on bir adam…
Tribünler tıklım tıkış dolu.
Zafer şarkıları, Uludağ`a doğru yükseliyor. Herkes neşeli, mutlu ve umutlu.
Bir kentin ortak sevinci, birazdan yaşanacak sanki…
Çünkü şehrin sembolü takım, ligdeki son maçına çıkıyor ve üç puanı alırsa “şampiyon” unvanını bir kez daha boynuna takacak.
Bu hengame içinde gözüm forma ve şortlara takılıyor.
Sırtta, ülkenin en önemli markası, efsane gazozun ismi ve amblemi var.
Şortlardaki reklamın isim sanki Bursa`yı anımsatıyor: İpek Böceği
En çarpıcı olanı da göğüslerdeki spot…Bu güne değin görmediğimiz bir marka. Türkiye`nin sütçüsü, bu kez kendi kentine dönmüş ve firmasının yeşil beyaz renkleri ile Bursaspor formasını buluşturmuş.
Doğal olarak, bunun bedelini de ödemiş ! Çünkü bedel ödemeye alışkın. Çünkü Türkiye`deki en büyük iş adamı derneği başkanıyken, en yüksek mertebedekilere bile meydan okumuş. Bu kez meydan Atatürk Stadı`nda kurulmuş.
Bunları düşünürken maç başlıyor… Birkaç atak izliyorum, yeşil beyaz formalılar tam gol yapacak, birden uyanıyorum.
Gördüğüm bir rüya mıydı, yoksa bir film şeridi mi ?
Seçemiyorum….Yorumlayamıyorum…Ama bir şeyi iyi biliyorum; kentin en önemli değeri ve ortak sevinç kurumu, en üst perdeden yönetilmeli…İş ve siyaset dünyasının yabancısı olmayan yönetmenler, bu filmi yapmalı !
Birkaç dakika sonra kendime geliyorum.
Bu kısa görüntünün oluş nedeni birden hafızama düşüyor.
Galatasaray camiası, genel kurula giderken, çıkış yolunun Bursa`dan Bursalı bir iş adamından geçtiğini haykırıyor.
Bunu bir türlü anlayamıyorum !
 
HAFTANIN OLAYI:
 
 
Tolga Özkalfa, Ali Palabıyık,  İlker Meral ve Halis Özkahya…Onların sayesinde önemli günler ve haftalara bir yenisi eklendi. Onların maç yönetimiyle, çizgilerin ne anlam taşıdığını, mesafe ölçmenin yollarını,olamayacak pozisyonu gol yapmayı ve hakemlere saygıyı öğrendik. TFF de bizi kırmadı ve eylül ayının ikinci haftasını, hakemlere armağan etti !
Şaka, şaka, sakın inanmayın…
 
FAUL:
Hacı İlhan CAVCAV “ kurs açarak, antrenör yetiştireceğim” demiş. Bir KARA GÖZ  çıkıp da, “dur”demezse, “futbolu ben icat ettim” diyecek. Benden söylemesi.
 
70 LERDEN BİR KARE:
 
 
 
Vahit, Osman ve Metin…Onlar da futbolcuydu. Ama böyle zeminlerin futbolcusu…