31 Mart yerel seçimleri İstanbul açısından henüz bitmiş değil.
Yüksek Seçim Kurulu AK Parti’nin yaptığı olağanüstü itirazı haklı buldu ve ‘irade hırsızlığını’ görüp seçimlerin yenilenmesine hükmetti.
YSK kararlarının kesin olduğu biliniyor. Yani, bir üst merciye temyiz hakkınız yok.
Günlerdir yazıldı, çizildi, konuşuldu.
Ne yazık ki, İstanbul’da sağlıklı bir seçim yapılamadı.
Daha yıllar, aylar öncesinden seçime el atan Fethullahçı Terör Örgütü, yasanın emredici hükmüne rağmen tamamında 60 bin kamu görevlisi olması gereken sandık kurularına, 20 bine yakın devlet memuru olmayan isimleri görevlendirmiş.
Yani, sandıkların üçte biri yasaya aykırı biçimde teşkil ettirilmiş.
Onlarca boş, imzasız birleştirme tutanağı tespit edilmiş.
Daha evvelki makalelerimizde vurgulamıştık.
Eğer İstanbul seçimlerinde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak çalışanlar sonucu değiştirici bir etki yapmışlarsa, o koltuklar kendilerine dar edilmeli demiştik.
Nitekim ilk yansımalar geldi.
Hem YSK hem de AK Parti, devlet memuru olmayan sandık kurulu başkanları ve bunlara atayan seçim kurulu müdürleri ve seçim kurulu başkanları hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladılar.
Bu görevlendirmeleri yapanlar da artık tespit edilmiş durumda.
Dolayısıyla, CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanmış gibi göründüğü seçim YSK tarafından iptal edildi ve 23 Haziran’da da yenilenecek.
Sonuç ne çıkar şimdiden kestirmek güç.
Ama Yüksek Seçim Kurulu bunca şaibe, hırsızlık ve yolsuzluk iddiasını görmezden gelemezdi.
Görmezden gelseydi, artık bundan sonraki seçimlerde yargıdaki FETÖ kalıntılarının ne yapacağını kestirmek güç olurdu.
Millet iradesinin sandık kurullarındaki FETÖ’cüler tarafından değiştirilme iddialarını YSK da fark etmiş olacak ki, seçimi yenilemekten yana bir tercih kullandı.
Karara CHP tepki veriyor.
Hem de öyle böyle tepki değil.
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimin iptali yönünde oy kullanan 7 YSK üyesine dönük ağır suçlamaları düşündürücü.
Aynı üyeler acaba aksi bir karar verseydi, ‘çete’ ilan edilirler miydi?
Türkiye’nin, Sol’un yeni lider adayı diye lanse edilen İmamoğlu’nun da ağzını bozduğunu görüyoruz.
Ekrem İmamoğlu’nda seçim öncesi ılımlı görüntüsünden eser kalmamış.
YSK üyelerini ‘ihanet’ ile suçluyor.
Anamuhalefet liderinin seçime hile karıştıran, sandık kurullarının dengesini bozan ve uzantıları okyanus ötesine vardığı ileri sürülen çetelere dönük de bir şeyler söylemesi gerekmez miydi?
İstanbul’da bir hak gasbı olduğunu düşünmüyoruz. Siyasette güçlü olan, halka kendini kabul ettiren zaten ikinci seçimde de istediği neticeye ulaşacaktır.
Mazbata CHP’den alınıp AK Parti’ye verilmiş de değildir.
Tespit edilen, ortaya konan şaibe, hile, bilgi, belge ve bulgularla yapılan itiraz sonucu seçim yenilenecek.
CHP adayına ve kendine çok güveniyorsa, yenilenecek seçimi de alacağını düşünmeli.
Hile, hurda, şaibe ile alınmış bir seçimin ömrü uzun olamazdı.
Şaibe iddialarını küçümseyip, İl Seçim Kurulu’nu etki altında bırakan, mazbata mazbata diye tutturan İmamoğlu’nun şaibeli mazbatası YSK tarafından elinden alındı.
Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na 23 Haziran’daki yeni seçime kadar İstanbul Valisi Ali Yerlikaya vekalet edecek.
İmamoğlu’nun artık 23 Haziran’a kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla Anıtkabir’de, Büyükşehir Belediye Meclis kürsüsünde şov yapma şansı kalmadı.
Bu sıfatla tribünlere oynayamayacak.
Senelerdir her Ramazan’da düzenlenen ve gelir gelmez izin vermediği Dini Yayınlar Fuarı belki yeniden Sultanahmet’te açılacak ya da Çamlıca Camii’nde…
İmamoğlu yeniden sandığa girip AK Parti ve Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım ile yarışacak.
İstanbullular kimi tercih ederse Büyükşehir Belediyesi’nin yeni patronu da o olsun.
İstanbul’daki sanatçı, yazar ve çizerden oluşan Gezici tayfanın da fırsat bulup AK Parti’ye karşı sosyal medyadan baş kaldırdığını görüyoruz.
Fakat bu kez eski Türkiye yok karşılarında.