Yerel yönetimlerin yatırım giderleri içinde ulaşıma ayrılan kaynak genelde başı çeker.
Yasa, toplu taşıma ve ana caddelerin açımını Büyükşehir Belediyesi‘ne verse de ilçe belediyelerinin asfalt giderleri bütçede büyük bir oran oluşturur.
İhale ile bu hizmeti dışarıdan, özel sektörden karşılayan belediyelerimiz var.
Bursa‘daki Büyükşehir, Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer ve diğer ilçeler mal ve hizmet alımı yöntemiyle ihtiyacının büyük bölümünü bu yolla karşılıyor.
Buna BUSKİ‘yi de ekleyebiliriz.
Yıldırım Belediyesi şimdi kendine yeni bir tesis kurmak için kolları sıvadı.
Kararı çok önceden alınmıştı.
Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali asfalt tesisi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘na ÇED başvurusu yapmıştı.
Bursa Valiliği gelen dosyayı incelemiş, Yıldırım Belediyesi’nin Gürsu‘ya bağlı Karahıdır Mahallesi Kışlaboğazı Mevkii‘nde kuracağı asfalt plenti tesisine ‘ÇED gerekli değildir’ kararı vermiş.
Yıldırım’ın asfalt fabrikasına ÇED’siz onay çıkmış durumda.
4 milyon TL‘lik makine parkıyla kurulacak Yıldırım Belediyesi Asfalt Plenti Tesisi 10,5 dönüm araziye yayılacak.
Üretimin yanı sıra tesisin depolama alanı da bulunacak.
240 ton/gün kapasiteli asfalt fabrikası yılda 576 bin ton üretim gerçekleştirecek.
Yıldırım Belediyesi, asfalt fabrikası kuracağı araziyi daha evvel Karayolları Genel Müdürlüğü‘nden satın almış.
Benzer şekilde, Büyükşehir Belediyesi’nin de kentin iki yakasında yeni şantiyeler ve asfalt tesisleri kurmak için 2017 bütçesinden kaynak ayırdığını biliyoruz.
Belediyeler ve Karayolları 14. Bölge Müdürlüğü, asfalt ihtiyacının büyük bölümünü tesis ve işletme giderleri yüksek olduğu için ihale açarak piyasadan temin ediyor.
Yıldırım Belediyesi, Karahıdır’daki yeni tesisle ihtiyacının sadece bir kısmını karşılamış olacak.
Start resmen verildi
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden büyük bir gürültüyle geçti.
Parlamento‘nun geçmişine yakışmayacak görüntüler sergilendi.
Ana muhalefetin tüm engellemelerine rağmen milletvekillerinin hür iradeleriyle geçen değişiklik artık halkoyuna gidiyor.
En doğru kararı halk verecek.
Türkiye‘nin yönetim biçimini kökten değiştirecek anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanlığı‘nda bekletilmesi çeşitli spekülasyonları da beraberinde getirmişti.
Hayır’cı cephe, onay işleminin uzamasını farklı yerlere çekmişti.
Güya, Cumhurbaşkanı kamuoyunda hayır diyeceklerin oranı yüksek göründüğü için onayı uzatıyor, zaman kazanıyor ve belki de bu nedenle geri çevirecekti.
Bu aslında hayırcı cephenin bir bakıma ‘acaba olur mu’ diye bir beklentisiydi.
Fakat görüldü ki, Cumhurbaşkanı TBMM’den AK Parti ve MHP‘nin oylarıyla geçen anayasa değişikliğini aynen geldiği şekliyle onayladı.
Artık referandum süreci dün itibariyle resmen başladı.
Referandum tarihini de Başbakan Binali Yıldırım açıkladı.
Türkiye, 16 Nisan‘da Türk tipi başkanlık modelini tercih edip etmeme konusunda sandık başına gidecek.
Halk, kopartılan ‘tek adam’ yaygarasına rağmen kendi yönetim modeline kendisi karar verecek.
Sandıklar seçmenin önüne konulduğunda herkes anayasanın kendilerine verdiği demokratik hakkı kullanacak.
Hemen her seçimde sandığa giden ve arzuladıkları tercihi yapmadıkları için ‘bidon kafa’,‘koyun sürüsü’ olarak tanımlayan, aşağılayan, hakir görenlerin bu kez de seçmenden ağır bir yanıt alacaklarını düşünüyoruz.
Referandumu toplumu ayrıştırıcı bir yöne doğru sevk etmenin de kimseye faydası olmayacaktır.
Sonuç ne çıkarsa çıksın herkes bu topraklar da yaşayacak.
Evet de çıksa hayır da çıksa buna karar veren Türk halkı olacak.
Olası provokasyonlara karşı hepimiz uyanık olmalıyız.
Herkes birbirinin tercihine saygı duymak durumunda.