Almanya Federal Parlamentosu dün çok kötü bir sınav verdi. Bir bakıma ilişkilerin geleceğini oyladı.
3,5 milyon Türkü yok sayarak, iki ülkeyi karşı karşıya getirecek, dostluğu zedeleyecek bir karara imza attı.
Sadece dostluk değil, karşılıklı ekenomik çıkarlar da bu karardan nasibini alacak.
Osmanlı’nın, onun tek mirasçısı olan Türkiye‘nin geçmişinde çok şükür ki, soykırım gibi bir insanlık ayıbı yok.
Soykırıma uğradığını iddia edenlerin kurduğu ASALA terör örgütünün Avrupa ülkelerinde geçmişte katlettiği Türk diplomatları unutmuş değiliz.
Sen kendi geçmişinle utan ey Almanya.
Dün Alman Federal Parlamentosu‘ndan gelen can sıkıcı haber, kendisini Türk hisseden hepimizi üzdü.
Biz de bir atasözü vardır.
Bu konuda geçmişi …oklu bir ülke kalkımış Parlamentosu’nda onayladığı sözde Ermeni soykırımı yalanıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istiyor.
Bari sus, kabahatin hatırlanmasın.
Yahudilerin fırınlarda yakıldığı günleri adeta unutturmak istiyorlar.
Peki, ya Solginen’de Türk vatandaşlarının diri diri yakılma, katledilme ayıbınız ne olacak?
Geride o kadar utanç duyulacak bir tarihiniz var ki, Türkiye’nin temiz geçmişini parlamentonuzdan aldığınız haksız, çirkin kararla karalamak istiyorsunuz.
Türkiye bu karara elbette sessiz kalmamalı.
Hem de artık o klasik diplomat geri çekme tepkisiyle de olmaz bu iş.
Alman Hitler artıklarına, TBMM’de grubu bulunan 3 siyasi partimiz ortak deklarasyonla anlayacağı dilden yanıt verdi.
Gerekirse, benzer bir kararı ‘Alman soykırımı’ için de biz almalıyız.
Solingen ve diğer Alman kentlerinde ırçkçıların katliamlarını tarih kitaplarımıza sokmalıyız.
Ekonomik anlamda yapılabilecek şeylerin de olduğunu düşünüyoruz.
Almanya’daki Türk toplumu da adım atmalı.
Alman parlamenterlere ve hükümetine kararı aldığına pişman edecek tepkiler ortaya koymalılar.
Türkiye dün çıkan bu utanç verici karar nedeniyle Almanya’ya nasıl bir karşılık vereceğini henüz açıklamadı.
Bu öyle bir tepki olmalı ki, Alman Parlamenterler, “Eyvah biz ne yaptık” demeli.
Alman ekonomisine verilebilecek en ağır hasar neyse o anlamda bir tepki ortaya konmalı.
Yoksa, diplamatı geri çekmek artık kabak tadı veren bir tepki yöntemi.
Son söz.
Karara parmak kaldıran sözde Türk kökenli parlamenterler için de iki çift sözümüz var.
Onlar genlerinden gelen ihaneti ortaya dökmüşler.
Bunlar için çok söz israftır.
Hisariçi’ne dokunmak
Osmangazi Belediyesi’nin kentsel dönüşüm projelerindeki çabasını ilgiyle izliyoruz.
İlgiyle takip ettiğimiz yeni bir girişim daha var.
Bursa’nın en eski ve tarih kokan semtlerini ayağa kaldırmak için Hisariçi‘ne dokunuluyor.
Parça parça adımlar atılsa da semtin bütünü ele alacak bir master çalışmayla bölgenin turizme kazandırılması için kollar sıvanmış.
Dün Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar habercilere Hisariçi’ni gezdirdi.
Buram buram tarih kokan bu semtte Bizans, Roma ve Osmanlı‘ya ait ne varsa tek tek dokunulup, ortaya çıkarılacak.
Başkan Dündar bu konuda ekibine gerekli talimatı vermiş.
Osmanlı’nın fethettikten sonra inşa ettirdiği ilk ibadethane olan Alaaddinbey Camii‘ni de gördük.
Mollagürani’deki arkeopark, kentin binlerce yıllık geçmişini turizme açacak.
Hasılı, Başkan Hisariçi’ni bir açık hava müzesi yapmak için kararlı.
Kamulaştırmalar sürüyor.
Yakın gelecekte semt Bursa‘nın en çok ziyaret edilen, turist çeken bölgelerinden biri olacak.
Surlar, Üftade, Somuncubaba, Oruçbey, Osmangazi, Orhangazi, Kale Sokak ve devamındaki çok sayıda değer daha da bir önem kazanacak.
Bir yerlerden başlanmış olmasını bu yüzden önemsiyoruz.