80’li yıllarda Bulgaristan’daki totaliter rejimin Türkiye’ye sürdüğü soydaşların zorunlu göçünün üzerinden 30 yıl geçti.
30 yıl önce soydaşlarımıza yaşatılan zulmü unutmak mümkün değil.
Türk kökenli Bulgaristan vatandaşlarını ‘soyadönüş’ safsatasıyla din, dil, örf, adet ve geleneklerinden koparmak ve sözde Bulgarlaştırmak isteyenlerin çoğu bugün hayatta değil.
Dönemin soykırımcı komünist lideri Todor Jivkov tarihe Bulgaristan’ın son acımasız diktatörü olarak geçti.
Soyadönüşçüler geride yorgun bir kitle bıraktılar.
Bugün Türkiye’ye göçen soydaşlarımızın çoğu ev bark, iç, güç, fabrika sahibi oldu.
Fakat Bulgaristan’ın Türk azınlığı doğdukları topraklardan kopardığı sürgün ayıbı milletler tarihine geçti.
Kapıkule sınır kapışında anavatana giriş yapan soydaşlarımızın trenden iner inmez toprağı öptüğü fotoğraf kareleri unutulacak gibi değil.
Sonrasında en üst seviyedeki Bulgar yöneticilerin özürleri de Türklere yapılan ayıbın üstünü örtemedi.
Bugün de ülkedeki Türk azınlığın haklarında iyileştirmeler tam olarak sağlanmış değil.
Gerek Bulgaristan’da kalan gerekse Türkiye’ye gönderilen Türk azınlığa dönük ayrımcılık, dışlama, ötekileştirme, hak gasbı vb. gibi hukuksuzluklar devam ediyor.
Avrupa Birliği ülkesi olan Bulgaristan hak gasplarını teslim etmemekte direniyor.
AB de bu duruma sessiz kalıyor.
Soydaşların zorunlu göç sonrası ülkemizde yaşadıkları sıkıntılar da var.
İşte bu durumu araştırmak üzere CHP Bursa Milletvekili Yüksel Özkan TBMM’ye bir komisyon kurulması teklifi verdi.
Özkan dilekçesinde, Bulgaristan Türklerinin yaşamış olduğu zorunlu göçün 30. yıldönümünde sorunların tespiti ve çözümü konusunda sağlıklı bir politika oluşturabilmek amacıyla meclis araştırması açılmasınını istedi.
Önergeye Özkan’ın diğer CHP’li milletvekili arkadaşları da imza verdi.
Peki Özkan ne istiyor?
Özkan araştırma komisyonu kurulması önergesinin gerekçesinde 1989’da yaşanan göçü, 2. Dünya Savaşı sonrası dünya tarihine geçen Avrupa’daki en büyük göç olarak tanımlıyor.
Özkan, göçün başladığı 1989’un haziran ve temmuz aylarında 345 bin 960 kişinin, 82 bin 390 ailenin Türkiye’ye geldiğini hatırlatıyor.
Özkan devamla şunları vurguluyor:
“Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göç etmesini tetikleyen en önemli etken totaliter rejimin acımasız, baskıcı soykırım niteliği taşıyan asimilasyon politikalarıdır. Bu asimilasyon politikaları 1980’li yılların başında doruk noktasına ulaştı ve 1984’de soya dönüş başlığı altında Bulgaristan Türklerinin isimleri zorla Bulgar isimleriyle değiştirildi. Binlerce masum insan hapishanelere gönderildi, yüzlercesi de öldürüldü. Evde ve sokaklarda Türkçe konuşmaları, ibadetleri yasaklandı. Türkler ve diğer Müslümanlar cenazelerini inançları gereği defnedemediler. Mezar taşları kırılıp yerine Bulgar isimli haçlı mezar taşları dikildi.”
O vakit Bulgar ismi kullanmayan Türklerin başta çalışma ve eğitim olmak üzere her türlü anayasal hak ve özgürlüklerinin engellendiğini de hatırlatan Özkan şunları da vurguluyor:
“Zorunlu göçün üstünden 30 yıl geçmesine rağmen Bulgaristan Türklerinin oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık, sosyal güvenlik gibi birçok sorunu halen çözüm beklemektedir. İki ülke arasında sosyal güvenlik anlaşmasının yapılmamış olması Türkiye’ye geldiklerinde çalıştıkları halde sigortası yapılmamış ya da geç sigorta başlatılmış kişiler bugün yaşları emeklilikte aranan şartları tamamladığı halde emekli olamamaktadırlar. Bulgaristan’dan gelirken vize alamadıkları için zorunlu göçe tabi tutulmadıkları gerekçesiyle ülkede sigortalı çalıştıkları günleri kabul ettiremeyen soydaşlarımızın mağduriyetleri halen devam etmektedir.”
Özkan soydaşların muhtaç maaşlarının da durdurulduğunu ekliyor.
Teklife Parlamento’daki tüm partilerin olumlu yaklaşacaklarını düşünüyoruz.