Başbakan Ahmet Davutoğlu`nun Bursa programı öncesi açıkladığı eylem planının kentleri ilgilendiren bölümü ilgimizi çekmişti.
Türkiye`nin ve kentimizin yoğun gündemi arasında bu konuya değinmeye anca fırsat bulabildik.
Gelişmiş ülkelerle açılmış olan farkı kapatma adına hayata geçirilecek Dönüşüm Programı`nın Türkiye`de kabul görmesi çetin bir süreç gerektirecek.
Planın içinde hemen her kesimi etkileyecek, özellikle de kentlerde yaşayanları bire bir ilgilendiren reform hedefleri var.
Kentte yaşayan nüfus oranının yüzde 75`i aştığı bir dönemde böylesi bir kararı uygulayabilmek, büyük uzlaşı gerektirecektir.
Biz bu dönüşüm hedeflerinden biri üzerinde durmak istiyoruz.
2018`e kadar, İngiltere`nin Başkenti Londra`da uygulanan kent merkezlerine paralı giriş modelinin Türkiye`de de yaygınlaştırılması düşünülüyor.
Bu hedefin, anayasal anlamda uygulanabilirliği, kent bilimciler, sosyologlar, ulaşım planlamacıları vesiyasetçilerce çok tartışılacaktır.
Kentlerin prestijli bölgelerinin araç trafiğine kapatılması, metro ve hafif raylı sistemi kullanmayı teşvik amacıyla tüm servis araçlarının kaldırılması, bu güzergahtakilere ücretsiz ya da indirimli metro bileti dağıtılması, bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması, park et devam et sisteminin altyapısının oluşturulması vb. gibi hedefler, Türkiye`nin yeni döneminde çok konuşulacağı benziyor.
Peki, bu model nasıl yaygınlaştırılacak?
Bugün Türkiye`deki şehirlerimizden iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar yerleşimde metro ve hafif raylı sistem yatırımı var.
2018`e kadar bütün kentlerin raylı sistem ile buluşturulması sağlanabilir mi?
Çok zor bir hedef.
Pilot kentler seçilebilir.
İlk düşünce de böyle sanırım.
Daha plan açıklanır açıklanmaz belli ki, on binlerce servis aracı sahibi ve bunları kullanan yurttaşların tepkisini yumuşatma adına Başbakan Yardımcısı Ali Babacan`dan, `Servis araçları kalkmıyor` ifadelerini duyduk.
Bunun bir çırpıda gerçekleştirmenin zaten mümkün olmayacağı da gerçek.
Bu bile, pilot kentlerde uygulamanın başlayabilmesinin çok kolay olmadığının işareti.
Peki Londra modelinin, Türkiye`nin Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Kocaeli gibi büyük sanayi şehirlerinde de pilot olarak başlaması kent trafiğini nasıl etkiler?
Binlerce aracın trafikten çekilip halkın raya yönlendirilmesi elbette, yollarda büyük bir rahatlamaya yol açacaktır.
Ancak, bunu hayata geçirebilmek için muhakkak bir ana ulaşım planlamasına ihtiyaç vardır.
Türkiye`de işbaşına gelen hemen her belediye başkanının bir önceki döneme ait planlama kararlarını rafa kaldırdığı düşünüldüğünde, böylesi hedefe ulaşmanın bağlayıcı radikal yasa ve yönetmeliklerle TBMM`den çıkarılması kaçınılmazdır.
Bunun da yereldeki yetkiyi bir kez daha merkeze almak olduğunu biliyoruz.
Kentleri raylı sisteme kavuşturmaya merkezi bütçeden çok büyük kaynaklar ayrılması da şarttır.
Yerel yönetimlerin ulaşım projeleri için dış finans kuruluşlarından temin edeceği uzun vadeli kredilere Hazine`nin açık garantör olması da gerekecektir.