Ada ülkesi Japonya yıkıcı depremlerle sarsılıyor.
Önceki gün meydana gelen 7,6’lık depremde ülkede büyük bir hasar yok. Yıkılan binalar, kaybedilen az sayıda can var ama ülke bu büyüklükteki sarsıntılara alışık olduğu için hayatın çok etkilenmediği anlaşılıyor. Tahrip olan yollar, ulaşım aksları bulunsa da Japonya’da yaşam deprem nedeniyle durmuş değil. En büyük korku tsunami. Büyüklüğü zaman zaman 5 metreye kadar yükselebilen dev dalgalar önüne kattığı her şeyi yıkıp, sürüklüyor. Japonya bir önceki 9 büyüklüğündeki depremde tsunami yüzünden 20 bin insanını kaybetti.
Oysa, Allah korusun Türkiye’de bu büyüklükte bir deprem olsa, can kaybını ve hasarı düşünmek bile istemeyiz.
Japonya güvenli yapılar ve yer sarsıntılarına hazırlık konusunda bize ders olacak bir mevzuata sahip. Sade bize değil, tüm insanlığı kurtaracak katı yapı mevzuatını uyguluyor. Deprem uzmanları dünyanın dört bin yanındaki ülkeler ve şehirler için yaptığı çalışma ve uyarılar da önemsenecek türden.
Çünkü; onlar daha büyük sarsıntılarla sık sık yüzleşiyorlar.
Türkiye toprakları yıkıcı fay hatları üzerinde yayılmış durumda. Ne yazık ki, ülkemizdeki yapı stokumuzun büyük bölümü bırakın 7 şiddetini, 5-6 şiddetindeki depremlerden bile hasar alacak kadar çürük.
Ülke olarak bir seferberlik başlatılır mı diye bekliyoruz ama sayıları 20 milyonu aşan bu yapıları güvenli hale getirmek hiç de kolay değil. Türkiye’yi İstanbul’dan ibaret sayan mantığı doğru bulmuyoruz.
Fakat bu işi önemsememiz gerekiyor.
Devlet kendisi yapamıyorsa vatandaşı teşvik edici uygulamalarla yapıları güvenli hale getirtmeli.
Japonya modeli hepimize iyi bir ders olmalı.
Mühendislikte Japonya modeli de nedir, yapıları güvenli yaparsınız olur biter diyenler çıkacaktır. Fakat, o güvenli yapıları kontrol edecek, denetleyecek sıkı bir mevzuatınız yoksa, yeni yapılanların da sıkıntı çıkarabileceğini unutmamalıyız.
Nitekim, Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde ve bölgedeki diğer 9 ilde yeni yeni binaların, son deprem yönetmeliklerine göre inşaa edilmiş koca koca sitelerin yerle bir olduğu ve içlerinde yüzlerce insanımızın can verdiğini biliyoruz.
Kamu ve özeldeki tüm binalarımızı, okullarımızı, sağlık kurumlarımızı, ulaşım ağlarımızı 7 ve daha büyük şiddetindeki depremlerde ayakta kalabilecek dayanıklılıkta yapmak mecburiyetindeyiz.
Bunda acele etmezsek, Japonya kadar şanslı olamayabiliriz.
Partiler farklı olsa da yasa yetkiyi belirlemiş
Zaman zaman şehrimizdeki farklı partilere mensup belediyelerle Büyükşehir Belediyesi arasında ihtilaflar çıkabiliyor. Bunu CHP’li Mudanya Belediyesi’nde sık gördük. Büyükşehir ile çatışan bir görünüm Mudanya’ya çok şey kaybettirdi.
Şimdi de yılın son günlerinde CHP’li Nilüfer Belediyesi’nin Çalı Mahallesi’ndeki meydanlara monte edilmiş banklarda, ‘Büyükşehir Belediyesi’ yazılı ahşap parçayı söküp atması hoş bir durum değildi. Keza, biz de tasvip etmiyoruz. Nilüfer Belediyesi ile ilgili ilçede dağıtılan broşürler de Bursa’da yıllardır süre gelen siyasi uyum ve ahengi bozacak türdendi.
CHP ve AK Partili iki belediyenin karşı karşıya getirildiği bu durum için talimat verenlerin önce 5216 ve 6360 Sayılı Büyükşehir Yasalarını iyi okumaları gerekiyor. Bu iki yasa büyükşehir belediyelerini öyle yetkilerle donatmış ki, Büyükşehir başkanları isterlerse kimi hizmetlerini ilçe belediyesine meclis kararıyla devredebiliyor.
İkisi de Bursa’nın belediyesi.
Fakat Büyükşehir’in parti gözetmeksizin tüm ilçelere halktan gelen talepler doğrultusunda harekete geçerek verdiği hizmetlerinde rahatsız olunmamalı. Belediyelerin ismini yazdığı levhaları sökmekle o hizmeti verenin gerçek sahibinin kim olduğu gerçeği asla silinemez.
Emekli belediyeciden mutluluğun ‘Reçete’si
Birgül Yıldız Günay ile belediye muhabirliğine başladığımız 90’lı yıllardan tanışırız. Uzunca süre Bursa’ya hizmet etti. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi işletmeciliği BİNTED’e verilmesiyle burada da başarıyla görev üstlendi.
10 yıl önce başladığı kitap yazma sevdasının eseri olan ‘Reçete’ yılın son gününde Sentez yayınlarından piyasaya çıktı.
Gerçek mutluluğu hissetmek isteyenlere 30 yıllık belediyecilik birikimiyle oluşan ‘Reçete’ için Günay, “Çocuklarımıza, gençlerimize, her bir yüreğe farkındalıklarımızın daha da artması yönünde iyi gelmesini diliyorum” diyor.
Belediyelerde onlarca siyasiyle çalışan ve hemen her dönem takdir gören Günay’ın yazdığı bu mutluluk reçetesinin çok satmasını ve okurunun bol olmasını diliyoruz.
Anlaşılan Günay, ‘Reçete’nin devamını getirecek.