Lafı hiç evirip, çevirmeden, direkt konuya girmek gerek.
Hem 7 Haziran hem de 1 Kasım öncesi AK Parti karşıtlığını ve Recep Tayyip Erdoğan nefretini tırmandırmak tutmadı.
Seçmen, patlayan bombaların sorumluluğunu devlete yıkmayı hiç yutmadı.
Paralel yapı ile birlikte hareket eden muhalefetin, temcit pilavı gibi, “yolsuzluk”, “hırsızlık” söylemlerini gündeminden indirmemesini, halkın yarısı inandırıcı bulmadı.
Bölücü terörle arasına mesafe koyamayan siyasal uzantıya da hem bölgesinde hem de Türkiye genelinde ağır bir ders verdi.
Tek başına, tüm Kürt yurttaşlarımızı temsil ettiğini zanneden kimlik partisine, “terör istemiyorum” diye çıkıştı.
Doğu ve Güneydoğu’daki yurttaşlarımız, bölücülerin üniter yapıyı zedeleme girişimlerine verdiği oylarla, “Türkiye’den ayrılmak istemiyorum” diye haykırdı.
Devletin iliklerine kadar sızmış, illegal yapının, bütün çabaları ve bedduları da gerek seçmen gerekse ilahi makamda kabul görmedi.
Her şeye, her teklife ‘hayır’ diyen harekete ise, “Halka hizmet için siyaset yapıyorsan, ortak müştereklerde birleşmeyi öğrende gel” dedi.
Yurtdışından, Türkiye’deki seçmenlere, ‘AK Parti’ye oy vermeyin” çağrıları yapan medya ve ülkelere, “Sen işine bak, ben kime oy vereceğimi bilirim” mesajı gönderdi.
AK Parti’ye oy verenleri, “koyun sürüsü”, “bidon kafa”, “beyinsiz” addedenlere, “benim oyumdan sana ne” dedi.
“Kasım’da geldiler, Kasım’da gidecekler” hayalini kuranlara, “Buna ben karar veririm” demeye getirdi.
Peki, sandıktan ezici zaferle çıkan AK Parti’ye seçmenin mesajları neydi?
“Sana 7 Haziran’da bir ders verdim. Belli ki, o dersi almışsın. Şimdi de tek başına iktidar yaptım. Kendine gel, ara vermeden hizmete devam et.”
“Yol yaptın, tank, tüfek, gemi, helikopter, havalimanı, otoyollar, tüneller yaptın, göğsümüzü kabarttın, ama beni ihmal ettin. Şimdi, 1 Kasım öncesi verdiğin bütün ekonomik vaadlerini tut.”
“Kamuda taşeron işini kaldır. Adın gibi, kamuda aynı işi yapanlara eşit ücret ve statü adaletini sağla, emekliyi, dar gelirliyi, asgari ücretliyi ihmal etme.”
2001‘den bu yana koşulsuz seni destekleyen gönüldaşlarını, ‘bunlar nasıl olsa bizden, zarar gelmez’ deyip, sırtını dönme. Biraz da onların isteklerini sor.”
“Unutma, senin tekrar, tek başına, işbaşına gelebilmen için günlerdir telefonlarını susturmayan, uzaktaki yakınlarını arayıp, oy isteyen, dua eden, fetih süresi okuyan muhafazakâr, mütedeyyin kitlenin beklentilerini boşa çıkarma.”
“Eğer verdiğin sözleri tutmaz, tabanını yine unutur isen, bir dahaki seçimde bu kadar cömert olamayabiliriz.”
“İstikrar istiyoruz, ama ihmal edilmek istemiyoruz.”
Bize göre, dün ders verilen başka bir kitle daha vardı.
Sandıklardan, “Tek başına gelse de bu böyle gitmez” diyen eski Türkiye’de kalmış, Boğaz’ın jakobenlerine, “Bal gibi de gider” diye karşı bir tepki konmuştur.
Bizim dünkü seçim sonuçlarından üç aşağı, beş yukarı çıkardığımız mesajlar bunlar.
Elbette, bunun adı büyük bir siyasal zaferdir. Sonuçlar aynı zamanda Türk demokrasisinin de zaferidir.
Şimdi herkes milli iradenin dünkü tercihine saygı duymalı.
AK Parti’ye gönül vermişler, bu zaferi doyasıya kutlayacaklardır.
Analarının ak sütü gibi, zaferin sevincini, mutluluğunu, coşkusunu hak etmişlerdir.
Ama, tevazuyu, vakur duruşu da asla kaybetmemeliler.
Bu ülkede kendisine oy vermemiş büyük başka bir kitlenin varlığını da asla reddetmemeliler.
1 Kasım seçimleri, Türk siyasi tarihine yeni bir sayfa açmıştır.
Tabii ki, eriyen muhalefet de sandık sonucuna göre özeleştirisini yapacaktır.
Seçimlerin ülkemize, milletimize ve kentimize hayırlı olmasını diliyoruz.