Olay Gazetesi Bursa

Hastasını uçakla nakleden Türkiye’ye kolay gelinmedi

Dün, elektronik postamızı kontrol ederken Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden servis edilen bir haber dikkatimizi çekti. Hac vazifesi için gittiği kutsal topraklarda, Suudi Arabistan’da hastalanan bir hemşerimiz Sağlık Bakanlığı’nın tahsis ettiği uçak ambulansla Bursa’ya getirilmiş ve Şehir Hastanesi’nde tedavi altına alınmış. Son dönem yurtdışında buna benzer Türk yurttaşlarının ülkemize uçaklarla nakledildiği haberleri sık görmeye başladık. Pandemi […]

Dün, elektronik postamızı kontrol ederken Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nden servis edilen bir haber dikkatimizi çekti.

Hac vazifesi için gittiği kutsal topraklarda, Suudi Arabistan’da hastalanan bir hemşerimiz Sağlık Bakanlığı’nın tahsis ettiği uçak ambulansla Bursa’ya getirilmiş ve Şehir Hastanesi’nde tedavi altına alınmış.

Son dönem yurtdışında buna benzer Türk yurttaşlarının ülkemize uçaklarla nakledildiği haberleri sık görmeye başladık. Pandemi döneminde ve öncesinde de buna benzer haberlere rastlıyorduk. Hatta, o dönem askeri nakliye uçaklarıyla yurttaşlarımızın güvenli şekilde ülkemize getirildiklerini hatırlıyoruz.

Oysa, geçmişte bu operasyonları sadece gelişmiş Avrupa ülkeleri yapabiliyordu.

Örneğin; gurbetçilerimizin tatil için geldikleri ülkemizde hastalandıklarında tedavi için uçakla Almanya’ya götürülmeleri büyük bir olaydı. Şimdi, Türkiye de hasta yurttaşına her yerde sahip çıkıyor.

Türkiye yıllar sonra o aşamaya gelebildi ama derelerin altından çok sular aktı. Rehin hasta ve cenazelerin senetle sağlık tesislerinden çıkarılabildiği o kötü günler gerilerde kaldı.

Sağlık ve sosyal güvenlik alanındaki yatırım ve reformlarla artık Türk yurttaşlarının sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştı. Bu sayede helikopter ambulansların kırsaldan kalp hastalarını veya diğer acil vakaları dahi tam donanımlı şehir hastanelerine naklettikleri biliniyor.

Bunun yurtdışına yayılması da sevindirici.

Sağlık Bakanlığı’nın yurtdışından getirdiği her bir hastanın, aynı zamanda ülkemizin prestiji ve sağlık alanında geldiği aşamanın dünyaya gösterilmesi açısından da son derece önemli olduğuna inanıyoruz.

Sağlıktaki her yeni adımın ve reformun vatandaşın devlete olan aidiyetini daha da arttıracağını düşünüyoruz.

Yurttaşını yabancı ülkelerden tedavi için ülkesine taşıyan Türkiye, bugün bir çok devletin gıpta ile baktığı bir işi başarır düzeye erişmiştir.

Emek verenleri kutluyoruz.

 

Kur’an Müzesi’ndeki Dede Korkut heyecanı

Bursa için son derece önemli bir edebi eserin bugün Muradiye Kuran ve El Yazmaları Müzesi’nde tanıtımı var.

Türk hikâye geleneğinin mimarlarından Dede Korkut’un Bursa Yazması olarak geçen kitabının tıpkı basımı, cuma namazı sonrası Büyükşehir Belediyesi’nin Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde kamuoyuna tanıtılacak.

Müzede büyük bir özenle sergilenen eserin kente çok sayıda turist çekmesi bekleniyor.

Dede Korkut’un Bursa Yazması kitabının tıpkı basımını Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş bizzat kendisi tanıtacak. 12 hikayeden oluşan Dede Korkut eserlerinin Vatikan, Desten, Ankara ve Bursa yazması olarak dört ayrı yerde yazıldığı biliniyor. Dede Korkut hikâyelerinin 15. Yüzyıl sonlarında kayda geçirildiği sanılıyor.

Büyükşehir Belediyesi Müzeler Şube Müdürlüğü’nün gözü gibi sakladığı ve yerli yabancı tüm ziyaretçilerinin izlenimine sunduğu bu eserin, Orta Asya ülkelerinden de Bursa’ya ilgi çekebileceği düşünülüyor.

 

Belediyelerimiz yıkıyor onlar yeniden yapıyor

Gün geçmiyor ki, Bursa’nın merkezindeki Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer belediyelerimizden ova ortasında kontrolsüz biçimde inşaa edilen ruhsatsız depo ve sanayi yapılarının yıkım haberleri geliyor.

Belediyelerimizin imar müdürlüğüne bağlı yapı kontrol bürosu ekiplerince arka arkaya depo ve sanayi yapılarını yıkarken, bunların sahipleri de bıkmıyor, aynı yapıları aynı parsele tekrar dikiyorlar.

Galiba, Türk Ceza Kanunu’nda yapılan düzenleme de kaçak yapı dikilmesinin önüne geçmemiş. Yapı sahiplerine hapis cezası öngören düzenleme belli ki, kaçakçıları durduramamış.

O halde, belediyelerimizin elini rahatlatacak yeni bir düzenlemeye daha ihtiyaç var.

Şimdi hatırlayamadık ama, sanırız bir siyasetçimiz, kaçak yapıların önünün alınması için geçmişte ruhsatsız yapı parselinin tespit edildiği an hazine adına tescilini önermişti.

Böylesi bir radikal karar çıkarılabilir mi bilmiyoruz ama eğer belediyelere destek olunmazsa, Bursa ovasının dört bir yanı kaçak depo ve fabrika yapılarıyla dolmaya devam edecek.

Toprak rantının giderek yükseldiği kentimizde bu işin önünü almak gerekiyor. Gerekirse belediyelere bu konuda daha fazla araç gereç ve personel desteği sağlanmalı. Dijital teknolojiden de faydalanılmalı.

Buna, gelecek kuşaklarımız için mecburiyetimiz var.

Aksi halde çocuklarımız, her geçen gün betonlaşan şehrimizde nefes alacak yer bulamayacak.