Göçle nüfusu şişen kentlerimizin eski yapı stoğunu modern konutlara dönüştürmek kolay ve kısa vadede yapılacak bir iş değil.
Bunu göreve gelen her belediye başkanı yapmak ister ama zor bir hedef olduğunu da bilir.
Nüfusu milyonlarla anılan kentlerimizin çoğunda bu sorun maalesef çözülemiyor. Şehrin bir yanında yeni yapılmış lüks konutlar diğer yanında gecekondu tarzı kaçak yapılar Türk şehirlerinde hep alışık olduğumuz görüntüler.
İmar planlarıyla da bu işin çözülemediğini biliyoruz. Çünkü yurttaş ruhsatsız yaptığı konutunda son derece mutlu ve dönüşüme girmeye kalktığında ise oturduğu ev ve arsasına bir daire bile verilmeyeceğini bildiği için uzlaşmaya da yanaşmıyor. Şehirlerimizin çöküntü bölgesi olarak geçen semtleri bu yüzden belediyeler eliyle kentsel dönüşüme sokulamıyor.
Bu işe devlet güvencesi gerekiyor.
Bursa‘da bu modelin Büyükşehir Belediyesi tarafından devreye alındığını görüyoruz.
Şehrin iki noktasında başlayacak dönüşüme Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın el atması vatandaş için büyük bir güvence olacaktır. Bu nedenle dönüşüm kısa vadede gerçekleşecektir. Benzer şekilde kentin diğer çöküntü bölgelerinde bu model devam ettirilmeli.
Devleti yanında hisseden hemşerilerimiz dönüşüme de yanaşacaklardır.
21 Mayıs’ta Bursa‘ya gelecek olan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum‘undan Bursa‘da dönüşüm bekleyen diğer semtler için de müjdeler bekliyoruz.
Osmanlı‘ya ilk başkentlik yapmış, Cumhuriyet döneminde de ülkemizin ihracaatında lokomotiflik görevi üstlenmiş Bursa‘nın yapı stoğunun iyileştirilmesinde devlet elini taşın altına sokmalı. Bursa‘nın vitrindeki iki semtinde bu işin başlıyor olmasını önemsiyoruz.
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş‘ın uzun süren çabalarının meyve verir hale gelmesi de Bursa için önemli bir gelişme.
İnşallah her şey planlandığı gibi yürür ve bu iki semtteki başarı diğer bölgelerin dönüşümünü de hızlandırır.
Bursa‘nın yükseklerden bakıldığında gri, çirkin beton yapı stoğunun modern konut adalarına dönüşmesi, insanının da kendine yakışır konutlara taşınması daha fazla geciktirlimemeli.
Hazır, Ankara bu işe yanaşmışken devamı için de baskı oluşturulmalı.
16 Mayıs ruhunu yeniden yaşatacak başkan gelmeli
Bursaspor, Türkiye futbol tarihine damga vuran Süper Lig şampiyonluğunu Trabzonspor‘dan sonra Anadolu‘ya taşıyan ikinci takım oldu.
16 Mayıs 2010‘da Bursa‘da yer yerinden oynadı. Şehri 7’den 70’e sevinç kapladı. Merhum İbrahim Yazıcı yönetimi Bursaspor tarihine altın harflerle kazınan bir başarı sağalandı.
Fakat Bursaspor o tarihten sonra düşüşe geçti. Gelen her yönetim borcu devasa bir kütleye dönüştürdü.
Ali Ay yönetimi de bugün hepimizi üzen ligden düşen ve borcu katlayan sürecin mimarı oldu.
Bursaspor‘un şimdi yeni kongresi var. Ne hazindir ki, bu süreçte takıma lig düşüren isimler, tahta açtırıp yeniden Süper Lig‘e dönme sözü verenler ama bunu gerçekleştiremeyenler de yönetime talip olmak istiyorlar.
Ne yalan söyleyelim, göreve talip olanların bu işi başarabileceklerine inancımız yok.
Dileriz biz yanılalım.
Aşı olmadan salgın atlatılamaz
Bilim, aşısız salgını atlatamayacağımızı hükmediyor. Yapılan tüm araştırmalar, testler gösteriyor ki, aşı sayesinde dünyadaki salgının yayılım hızı kesildi. Ülkemizde de aşıyı yaygınlaştırmaya dönük çabalar sürüyor. 10 milyondan fazla insanımız 1. ve 2. doz aşıyı yaptırdı. Bu sayıyı daha da artırmamız ve riski azaltmamız gerekiyor.
Aşı konusunda tereddüt edenelerin de bilimsel veriler ve geri dönüşlere kulak kabartmalarında fayda var.
Türkiye’nin bunu başarabileceğine inanıyoruz. Bursa olarak da aşılamada yüksek oranları yakalamak durumundayız. Bursa aynı zamanda ihracat yapan bir şehir. İnsanımızı korumanın yanında üretimin ve ihracaatın aksamaması adına da buna mecburuz.