Kahramanmaraş ve Hatay depremleri gösterdi ki, artık güvenli zeminler, sağlam yapılar öne çıkmaya başladı. 50 bine yakın insanımızı yitirdiğimiz depremler sonrası vatandaş şimdilerde yapı güvenliğini sorguluyor.
Öncesinde, sağlam yapılar için dayanıklı zeminler gerek.
Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da bu konu ana gündem maddelerimizden biri haline dönüştü.
Depremde Bursa merkeze göre daha güvenliği zemine sahip olduğu ileri sürülen ve 2. derece deprem kuşağında gözüken kentin güneyindeki Dağ ilçelerine bugünlerde yoğun bir arsa talebi olduğu dillendiriliyor.
Daha güvenli buldukları için kırsala kaçmayı ve buralara yerleşmeyi düşünenlerin bölgedeki gayrimenkullerden edinme yoluna gittikleri konuşuluyor.
Bunun da bölgedeki emlak rayiçlerini yükselttiği ifade ediliyor.
Nüfus azlığı nedeniyle zaman zaman ilçelikleri bile tartışma konusu yapılan bölgenin şimdilerde deprem sonrası yabancılar için de cazip yerele dönüştüğü görülüyor.
Orhaneli, Keles, Büyükorhan ve Harmancık’tan yer edinmek isteyen yabancıların bölgeye ilgilerinin her geçen gün artacağı, deprem bölgelerinden çıkıp başka yerlere yerleşmeyi planlayanların da Bursa’nın güneyindeki topraklara ilgi duydukları vurgulanıyor.
Sağlam zemin son derece önemli.
Güvenli binalar bunun üstüne dikilecek. Deprem sonrası artık kentlerin kayalık ve dağlık bölgelere doğru kaydırılacağı yerleşimlerin buralara kurulacağı bizzat devlet erkanı tarafından da dile getiriliyor. Önümüzdeki günlerde bölgenin emlak değerlerinin daha da artacağının işareti bunlar.
Diğer yandan kent dışından yabancı bir firmanın bölge ilçelerinde bungalov tarzı yapılaşmalar için daha önceden satın alıp plan değişikiliklerini yaptırdıkları arazileri yüksek rakamlara pazarlamaya başladığını da görüyoruz.
Bu arada ilçelerin ileri gelenlerin bölge halkına da, arazilerinin daha da değerleneceği hatırlatılarak, bölge dışından gelebileceklere ‘satmamaları’ konusunda uyarılar yapıldığı bilgileri de var.
Ülke genelinde, yıkıcı depremlerin sağlam ve dayanıklı yapıların inşa edileceği alan arayışlarını artırdığı bir gerçek.
Konuşulanlara bakılırsa, Bursa’nın güneyinin toprakların bu konuda güvenli bir liman olduğu anlaşılıyor.
Belediyelerin tüm yetkilerini yasa ve yönetmelikler belirler
Yasa ve yönetmelikler her şeyi belirler. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin, statüleri devam eden illerdeki İl Özel İdarelerinin çalışma koşullarını, yetkilerini, sınırlarını çıkarılmış yasalar belirler.
Bursa, Büyükşehir Belediyesi statüsüne 80’li yılların sonunda geçti. Büyükşehir Belediyesi olduktan sonra da önce merkezdeki üç ilçe daha sonra civardaki 7 ilçe buna dahil edildi. 6360 Sayıl Bütünşehir Yasası ile birlikte de İl Özel İdaresi lağvedilip il sınırlarındaki tüm ilçeler Büyükşehir’e bağlanmış oldu.
Dolayısıyla, Büyükşehir’in ve ilçe belediyelerinin görev ve yetkileri yasayla sınırlandırılmıştır. Kimse bir başkasının yetki alanına giremez.
Örneğin; bunlardan biri sokak, cadde, bulvar, meydan vb. gibi alanların isimleri, temizliği, ilan reklam tabelalarının kullandırılması vb. gibi konular Büyükşehir’in yetkisindedir. Bir ilçe belediyesi, Büyükşehir’in onayı olmadan kendiliğinden sokak ve cadde isimlerini belirleyemez, değiştirilmez, dilediği yere tabela ve totem asamaz.
Hal böyleyken, Mudanya Belediyesi de tartışma konusu olan Mütareke Meydanı’na astığı totem için Büyükşehir Belediyesi’nin iznini almak zorunda.
Almazsa, resmi olarak uyarılır ve Büyükşehir Belediyesi yetkisini kullanarak bunu kaldırır.
Bunu Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet etmiş tarihi bir şahsiyet üzerinden, ona karşı yapılmış davranış olarak kamuoyuna farklı yansıtmayı doğru bulmayız. Zaten dün Büyükşehir Belediyesi de sadece totem altındaki ilçe belediyesi isminin silindiğini açıkladı.
Acılı babanın örnek bağışı
Metin Özdemir Orhaneli doğumlu bir Emniyet görevlisiydi. 17 Ağustos 1999 Körfez Depremi’nde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda asteğmen olarak vatani görevini yaparken Gölcük Orduevi’nde yıkıntı altından kaldı. Ailesi ise o tarihten bu yana şehitlik payesi alabilmek için hukuki mücadele yürütüyor.
Acılı baba Hüseyin Özdemir ise Kahramanmaraş Depremi sonrası örnek bir bağış ile gündeme geldi. Bir maaşını depremzedeler için AFAD’a bağışlayan Özdemir, depremde kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımıza da rahmet dilemiş.
Benzer bir acıyı 1999’da yaşayan Özdemir ailesinin o tarihten bu yana yürek sızısı dinmiyor.
Acılı babanın topluma örnek olacak davranışını takdir etmek gerekiyor. Ailenin, oğullarının şehit kabul etmeyenlere sitemlerinin sürdüğünü de belirtmek isteriz.
Son depremlerin ardından ailenin o payeyi alabilmeleri için yasal bir düzenleme kaçınılmaz olmuştur.