Balkanlar Türkiye için her dönem önem arz eden bir coğrafya.
Gerek tarihten gelen bağlar gerek burada
yaşayan evlad-ı fatihan gerekse ülkemize göç etmiş soydaşlarımız açısından Balkan ülkeleriyle ilintimizin kopması mümkün değil.
TBMM kürsüsünde söz alan Prof. Dr. Özkan, uluslararası ilişkilerin her zaman mütekabiliyet esaslı olduğunu hatırlatmış, ancak son dönemlerde bu ilkelerin ülkemiz adına hayata geçirilmediğini iddia etmiş.
Özkan, konuşmasında, Türkiye’deki azınlık vakıf malları iade edilirken, ‘tutarsız’ olarak adlandırdığı dış politikalar nedeniyle Balkan ülkelerinde talan edilen Türk-Müslüman azınlık vakıf mallarının iadesinin halen yapılamadığını vurgulamış.
Yunanistan Başbakanı’ın Batı Trakya’daki Türk azınlık okullarında çocuklarına ‘Yunan çocukları’ demesine tepkisiz kalınmasını da eleştiren Özkan, sözü Bulgaristan’dan zorunlu göçe maruz kalan soydaşlarımıza da getirmiş.
Todor Jivkov döneminde, ikinci dünya savaşı sonrası en büyük göçün gerçekleştiğini anlatan Özkan sözlerini söyle sürdürmüş;
“70 günde yaklaşık 400 bin Bulgaristan Türk’ü doğdukları topraklardan koparılarak göçe zorlanmıştır. O karanlık dönemlerdeki insan hakları ihlalleri hala aydınlatılmamıştır. Dönem dönem göç anlaşmalarıyla ve zorunlu göç gibi değişik yollara anavatana gelen soydaşlarımızla ilgili başta Bulgaristan ve Yunanistan ile sosyal güvenlik anlaşmaları hala yapılamamıştır. Binlerce kişinin mağduriyeti devam etmektedir.”
Prof. Özkan, Akçakoca Müftüsü’nün Selanik Türkleri için sarf ettiği sözleri de ‘ırkçı çıkış’ olarak tanımlamış ve sert biçimde eleştirmiş.
Ülkeyi kurtaran Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Selanikli olduklarını vurgulamış.
Özkan son olarak Balkan göçmenleri için yapılmış ırkçı söylemleri kınadığını bildirip, savcıları göreve davet etmiş.
Tabuları yıkan açılış
Dün dikkatinizi çekmiştir. İstanbul’da tamamlanan iki eserin daha açılışı vardı. Biri Çamlıca Kulesi, diğeri Taksim Cami.
İki eserin açılışın da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptı.
Taksim’e cami yapma projesi bu ülkenin yarım asırdan fazladır rejim tartışmalarına konu olmuştu. Askeri ve bürokratik vesayetin ülkede hüküm sürdüğü yıllarda o caminin yapımına izin verilmemişti.
Hatta, askerin muhtıralarına, bildirilerine dahi konu olmuş, Anıtlar Kurulu’nun ideolojik kararlarıyla reddedilmişti.
O eseri Taksim’e kazandırmak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ a kısmet oldu.
Çünkü daha İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığı yıllarında hayal ettiği bir projeydi.
Dün görüldü ki, Taksim’e yapılan cami sonrası ne laiklik elden gitti ne rejim değişti ne de ülke geriledi.
Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkenin en büyük kentinde yapılan yeni ibadethane İstanbul’a ve Taksim’e çok yakıştı.
Taksim, Ünlü anıtı, başka dinlerin ibadet mekanları, yenilenen Atatürk Kongre Kültür Merkezi ve bir de Taksim Cami ile şimdi daha da güzelleşti.
Son dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’a kazandırdığı sembol eserlerden biri de Çamlıca Kulesi oldu.
Festival sokağa inerse
Kapalı mekanlardaki bir çok kültürel, sanatsal etkinlik iptal edildi.
Ancak kısıtlı da olsa kültür sanat etkinliklerinin bir kısmı yapılmaya çalışıldı.
Bursa Büyükşehir Belediyesi havaların ısınmasıyla birlikte pandemi döneminde de zor durumda kalan sokak sanatçıların desteklemek amacıyla yine anlamlı bir projeye imza attı. ‘Bu festival başka’ mottosuyla Bursa Sokak Sanatçıları Festivali’ni başlattı.
Zafer Plaza, Gölyazı Ağlayan Çınar, Nilüfer Müzik Parkı, Kültürpark Amfi, Gemlik sahili, Kent Müzesi, Osmangazi Metrosu, Mudanya Mütareke binası, Kestel ve Gürsu belediye binaları önlerinde gerçekleştirilecek sokak sanatçıları festivali çok ses getireceğe benziyor.
Kısıtlamaların yaşamamızı zora soktuğu, özgürlüklerimizi büyük ölçüde elimizden aldığı şu günlerde festivalin Bursalılardan büyük ilgi göreceğini düşünüyoruz.
Haziran başı itibariyle kısıtlamaların gevşetilmesiyle birlikte sokak sanatçıları festivaline katılımın da yüksek olacağını tahmin ediyoruz.
Düşünen ve uygulamaya sokanları kutluyoruz. Projenin CHP’li belediyelerce taklit edilme ihtimalinin de yüksek olduğunu ekleyelim.