Olay Gazetesi Bursa

Bursa’daki sağlık tablosu vahim mi?

Önceki gün yolumuz bir sağlık kuruluşuna düştü. Vakit bulup zaman ayıran hekim dostla konuşurken, kentimizdeki sağlık tesislerine ve yönetimine ilişkin önemli tespitler yaptı. Bursa‘nın sağlığının yönetilemediğini ileri süren doktor dostumuz, şunları söyledi; “Bursa’nın sağlığını ehil insanlar yönetmiyor. Şu an Bursa’nın sağlığı pratisyen bir hekimin elinde. Hastaneler de yönetilemiyor. Sıkıntılar dinlenmiyor, dinlense de çözüm üretilmiyor, sağlık […]

Önceki gün yolumuz bir sağlık kuruluşuna düştü.

Vakit bulup zaman ayıran hekim dostla konuşurken, kentimizdeki sağlık tesislerine ve yönetimine ilişkin önemli tespitler yaptı.

Bursa‘nın sağlığının yönetilemediğini ileri süren doktor dostumuz, şunları söyledi;

Bursa’nın sağlığını ehil insanlar yönetmiyor. Şu an Bursa’nın sağlığı pratisyen bir hekimin elinde. Hastaneler de yönetilemiyor. Sıkıntılar dinlenmiyor, dinlense de çözüm üretilmiyor, sağlık tesislerindeki tanı ve tetkikte kullanılan alet edavat eksikleri giderilmiyor, arızalı cihazlar aylarca tamir ettirilemiyor.”

Dostumuz, vahim iddialarını sonra şöyle sıralıyor;

“Bursa’da Muradiye Devlet Hastanesi, Zübeyde Hanım Doğumevi, Göğüs Hastanesi, Çekirge Çocuk Hastanesi ile Demirtaş ve 1050 Konutlar semt poliklinikleri kapatıldı. Buralarda bin 500’den fazla yatak kapasitesi vardı. Şu an yeni yapılan Şehir Hastanesi’ne bin 330 yatak var. Bunların toplamından daha az. Şu an hastaneler gırtlağa kadar dolmuş durumda. İlave bir yatak yapılmadı.”

Anlatılana bakılırsa Bursa‘da durum iç açıcı değil.

Başka bir düşündürücü iddia da şu;

“Hastanelerde acile gelen hastalara hekimler yatış veriyor. Yatak olmadığı için 2-3 gün acilde sedye üzerinde müşahade de bekliyorlar. Ertesi gün yer boşalıp yatmayı umut ediyorlar ama yatak bulunamıyor. Başka kurumlara sevk edilmeye çalışılıyor fakat nafile. Bu nedenle hastaların hepsi barut gibi, iktidar partisine ateş püskürüyor.”

Oysa, 20 yıllık iktidarlarında AK Parti hemen her seçimde en fazla puan topladığı alan sağlık ve sosyal güvenlik alanı değil miydi?

Demek ki, durum çok daha kötü.

Bursalı Sağlık Bakan Yardımcısı Halil Eldemir’e bu durum yansıtılıyor mu acaba?

Veya, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan ve vekiller bu tablonun farkındalar mı?

Şehidimizin adı bir tesise verilerek ölümsüzleşmeli

Kuzey Irak‘ta Pençe Kilit harekatında kaybettiğimiz Bursalı şehidimiz Astsubay Kıdemli Çavuş Emre Sevinç haftasonu memleketi Harmancık‘ta gözyaşlarıyla toprağa verildi.

Bölücü terörün son kurbanı şehit Emre’nin cenaze törenindeki ailenin vakur duruşu, asker selamıyla çocuklarını, kardeşini, nişanlısını uğurlamaları anlam yüklüydü.

Teröre ve onun destekçilerine askeri üniforma ile verilen bu selam ve mesaj, teröristlerin beyhude bir çaba içinde olduklarının da hatırlatıyordu.

Açıkça, babanın oğluna vedasında onu asker selamıyla uğurlaması, ‘Geride bu toprak uğruna şehit verecek daha çok evladımız var, boşa uğraşmayın’ türündendi.

Şehit ailesinin bu vakur duruşunu devletimizin ilgili kurumları ödüllendirmeli. Emre Astsubay’ın adı doğduğu topraklardaki bir kamu kuruluşuna verilerek ölümsüzleşmeli.

İlçede 80‘li yıllarda şehit düşen Adil Kınık‘ın adı bir okula verilmişti. Şehit Astsubay Kıdemli Çavuş Emre’nin adı da yapımı devam eden fakat yüklenci şansızlığı nedeniyle yıllardır bitirilemeyen 10 yataklı İlçe Devlet Hastanesi‘ne verilebilir.

Belki, şehidin hatırasına saygı olarak Sağlık Bakanlığı o projeyi sürüncemeden kurtarır. Aklımıza gelen ilk yer burası. Başka yeni başlanacak bir eğitim projesi de olabilir.

Harmancık Belediye Meclisi de alacağı kararla şehidin hatırasını ölümsüzleştirebilir.

Sayıştay’ın zorlama tespitleri

Bir kaç gündür muhalif ulusal medya organlarında AK Partili Bursa Büyükşehir Belediyesi‘nin Sayıştay raporuna ilişkin haberleri okuyoruz.

Açtık baktık nedir ne değildir diye.

Sayıştay hazretlerinin raportörleri öyle zorlama tespitler yapmışlar ki, vay efendim tasarruf genelgesine aykırı olarak Uluslarası Bursa Festivali‘ne harcama yapılmış. Çocuk Tiyatroları, Makedonya‘da sünnet etkinliği, fotoğraf yarışması, sokak sanatçıları festivali, uluslararası bandolar festivali gibi etkinliklere bilmem kaç milyon lira harcanmış. Muhtarlara hediye saat dağıtılmış filan falan.

Büyükşehir Belediyesi ne yapacaktı peki?

60 yıldır yapılan Uluslararası Bursa Festivali‘ni Sayıştay raportörleri eleştiriyor diye düzenlemeyecek miydi?

Zaten 1-2 yıl pandemi nedeniyle ertelendi, yapılmadı.

Makedonya‘da ülkenin bir dış stratejisi olarak oradaki Türk varlığını kollama adına bizzat bakanlıkça teşvik edilen sünnet vb. gibi organizasyonları es mi geçecekti?

Muhtar ofislerindeki duvarlarda Bursa Büyükşehir Belediyesi‘nin saatinin asılmasında ne sakınca var?

Şunu anlarız.

Bütün bunlardan birilerine haksız kazanç mı sağlanmış?

Kamu kaynakları çarçur mu edilmiş?

Bir ihale hak etmediği, aranan koşulları taşımadığı halde birilerine mi verilmiş?

Var mı böyle bir tespit?

Biz göremedik.

Bilmem kaç kez aynı firma ihale almış.

Adamın işi bu. Gir ihaleye, kır fiyatı aşağıya sen de al.

Sayıştay mevzuatı ve raportörleri de günün koşullarına uyarlanmalı. Üstatlar artık emekli olup, genç, çağı okuyan, denetimlerde laf olsun diye zorlama tespitler yapmayan isimlere yer açmalılar.

Yarım asırdan fazladır düzenlenen uluslarası bir etkinliği tasarruf genelgelerine aykırı bulup bunu rapor etmek iş yapmak değildir.

Bursa 3 milyonu aşan nüfusuyla sadece sınırları içinde değil ulusal ve uluslararası alanda da öne çıkması gereken bir şehir.

Bursa‘nın ve Türkiye‘nin gönül coğrafyasını artık siz de görün.

Sayıştay’ın denetçileri artık bunu anlamalı. Raporlarına eften püften tespitleri yazmamalı.

Yoksa, birileri mal bulmuş mağribi gibi üstüne atlarlar.

Bilmem anlatabildik mi üstat?