Ahmet Doğan, Bulgaristan’daki Türk azınlığın yıllardır siyasi lideri konumundaydı.
Ancak, Türkiye’ye hep mesafeli durdu.
Temsil ettiği kitle, anavatan hasreti ile yanıp tutuşurken, o Türkiye’yi, Ankara’yı adeta yok sayıyordu.
Bu durum belki de, genlerinden gelen bir tepkinin dışa vurumuydu.
HÖH, 2002’den bu yana AK Parti hükümetlerinin işbaşına gelmesiyle birlikte bu tutumunu daha da sertleştirdi.
Türk hükümeti temsilcileri, Bulgaristan başbakanlarıyla bile daha sık görüşürken, Doğan ile neredeyse hiç temas kurulmadı.
HÖH’ün, ülkedeki Türk azınlığın haklarının elde edilmesinde de bugüne dek çok aktif bir siyaset yaptığını söyleyemeyiz.
Bu durum Ankara’yı da rahatsız ediyordu.
Üstelik, AB tüm üyesi olan Bulgaristan’ın anadilde eğitim başta olmak üzere Türk azınlığa çok sayıda hakkın teslimi konusunda ayak dirediğini biliyoruz.
Buna rağmen, gerek Bulgaristan gerekse Türkiye’deki soydaşlar yıllarca bu ismin ve partinin etrafında kenetlendi.
Adı bir ara, komünist rejim döneminin Bulgar Gizli Servisi evrakları arasında ‘ajan’ olarak geçti.
Şimdi yaşananlar gösteriyor ki, Doğan’ın gerçekte Türkiye ve Türklük ile bir bağının olmadığı daha net biçimde anlaşıldı.
Bulgaristan Türklerinin temsilcisi konumundaki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)’nin Doğan’dan sonraki lideri Lütfi Mestan, Türk hava sahası üzerinde F-16’larımız tarafından düşürülen Rus uçağının ardından ülkemize hak veren bir yaklaşım sergilemişti.
Rus uçağının düşürülmesini destekleyen Mestan’ın açıklamaları Onursal Başkan Ahmet Doğan’ı rahatsız etmiş olacak ki, Mestan’ı HÖH’ün başından uzaklaştırdı.
Bu çok riskli bir karardı.
Yansımaları olacaktı.
Nitekim oldu da…
HÖH liderliğinden olan Mestan de istifa eden 6 milletvekili arkadaşıyla birlikte yeni bir parti kurdu.
Bu Bulgaristan’daki Türkleri temsil eden siyasi hareket için de bölünme anlamına geliyordu.
Kurulan partinin kısa adı da DOST oldu.
Sorumluluk Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar Partisi’nin şimdi tek bir hedefi var.
Bulgaristan’daki yüzde 4’lük seçim barajını aşmak.
Türk azınlığın ülkede iki olan parti sayısı böylece üçe çıkmış oldu.
Peki, bu üç partinin seçim barajını aşma olasılığı nedir?
Tabii ki çok zor.
Bir kere, HÖH’ün Bulgaristan’da siyaset sahnesinden silinmesi kaçınılmaz.
Nitekim, Türkiye’yi ziyaret eden HÖH yetkililerinin Tekirdağ ve Edirne’de vali ve AK Partililer tarafından kabul edilmedikleri, sadece CHP’li belediyelerle görüşebildikleri haberleri gelmeye başladı.
Öte yandan;
Doğan belki de Bulgar derin devletince kendine verilen son görevi yaptı.
Hem partisini böldü, hem Türk azınlığın tekrar parlamentoda temsil edilme şansını zayıflattı.
Bırakın hükümet ortağı olmayı, artık parçalı görüntüsüyle Türk kökenli Bulgaristan vatandaşlarının ayrı bir parti ile parlamentoda temsilleri riske girdi.
Şimdi bizim de merak ettiğimiz soru şu:
Acaba, yıllarca HÖH’ün peşinden koşan, otobüslerle akın akın Bulgaristan’a oy kullanmaya giden, Türkiye’de sandıklar kurup, on binlerce reyi HÖH için kullandıran ülkemizdeki STK’lar nasıl bir tavır takınacaklar.
Rus uçağının düşürülmesinde Türkiye’den yana değil, Rusya’yı haklı bulan Doğan’ın HÖH’üne destek vermeyi sürdürecekler mi?
Açıkça safını belli eden Doğan’ı, bundan sonra da Türk azınlığın siyasi temsilcisi olarak görmeye devam mı edecekler?
Başta Bursa merkezli BAL-GÖÇ olmak üzere yurt genelindeki soydaş örgütleri bu konuda kimden yana olacaklar?
Balkan STK’ları, gerek Bulgaristan gerekse Türkiye’deki soydaşları Bulgaristan seçimlerinde hangi partiye yönlendirecekler?
Sahi, Bulgaristan’daki Türk azınlığın gerçek DOST’u kimler?