Olay Gazetesi Bursa

Bulgaristan Türklerinin birlikteliğini kim sağlar?

Sözde Türk azınlığı temsil eden bir parti var ama bunun Bulgaristan derin devleti ile bağlantısı hep sorgulanıyor. Asimilasyon politikalarından hiç vazgeçilmediği, Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerdeki ayrımcılığın sürdüğü, Türklere karşı dışlamanın her ortamda yayıldığı bir AB ülkesi olan komşu Bulgaristan’da soydaşlarımızın içinde bulunduğu siyasi ayrışmışlık içler acısı. Sözde Türk partisi olarak bilinen o oluşumu acaba […]

Sözde Türk azınlığı temsil eden bir parti var ama bunun Bulgaristan derin devleti ile bağlantısı hep sorgulanıyor.

Asimilasyon politikalarından hiç vazgeçilmediği, Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerdeki ayrımcılığın sürdüğü, Türklere karşı dışlamanın her ortamda yayıldığı bir AB ülkesi olan komşu Bulgaristan’da soydaşlarımızın içinde bulunduğu siyasi ayrışmışlık içler acısı.

Sözde Türk partisi olarak bilinen o oluşumu acaba ülkede kendine özgü bir azınlık dizayn etmek isteyen Bulgar devleti mi kurdurdu?

Bugün doğal lider olarak tanınan eski genel başkanın geçmişi öteden beri muamma.

Dün, Bulgaristan siyasetini yakından izleyen ve oradaki soydaşlar ile bağlantısını hiç koparmayan bir dostumuz ile sohbet ederken, komşudaki Türk azınlığın içine düştüğü siyasi bunalımın kendini hayli üzdüğünü fark ettik.

Bu konuda zaman zaman ilgili kurullara raporlar sunan dostumuz gidişattan hiç hoşnut değil.

Ne yazık ki, Bulgaristan’daki Türkleri derleyip toplayacak, Türkiye’ye gönülden bağlı bir siyasi oluşum yok.

Olanların da AK Parti ve onun liderine olan karşıtlıkları nedeniyle bugün Türkiye’de CHP ve HDP ile yakın temas kurmaktan da kaçınmadıkları biliniyor.

Var olanların hepsine kuşku ile bakılıyor.

Bulgaristan’da bugün bile en güçlü azınlık partisi olarak geçen siyasi hareketin halen Türkiye ile çatışan görüntüsü kabul edilebilir bir durum değil.

Dostumuz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile çatışan bir siyasi hareketin varlığını sorgulamak gerektiğini düşünüyor.

Hatta, bu hareketin önünü kesmek, gücünü zayıflatmak ve baraj altında bırakmak için Türkiye’de artık bundan böyle sandık kurulmasının da önlenmesini öneriyor.

Çözüm olarak da Türk azınlığın güçlü olduğu kentlerdeki etkili isimlerin Bulgar partilerinden aday gösterilmesinin daha doğru bir adım olacağına inanıyor.

Dostumuz o kadar karamsar ki, bakın o duygularını da şöyle dile getiriyor:

“Bu aşamadan sonra Bulgaristan’daki Türk ve Müslüman topluluğunu bir siyasi çatı altında toplamanın mümkün olmadığı görülmektedir. Ancak yeni STK’lar oluşturup buradaki yöresel derneklerin karşılığı olarak her ilçede Türklüğü ön planda tutarak yeni oluşumlara gidilmeli.”

Bulgaristan iç siyasetini ve oradaki Müslüman topluluğunun durumunu iyi bilen dostumuz bunun da ancak BAL-GÖÇ çatısı altında kurulacak bir komisyon ile yapılması gerektiğini düşünüyor.

Koordinasyonun da yine Bulgaristan kökenli Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları’nda görev alacak donanımlı insanlarla yapılacağına inanıyor.

En büyük handikabı ise Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları’nda Bulgaristan’ı iyi ve oradaki Müslüman azınlığını tanıyan bir uzmanın olmayışı olarak görüyor.

Dostumuz, Bulgaristan’da Müslüman bölgelerindeki Pomak ve Alevi soydaşları ayrı bir topluluk gibi örgütlemek için yabancı ülke STK’larının da kaynak sağlayıp, faaliyet gösterdiğini ileri sürüyor.

Parçalanmış bir Müslüman toplumunun varlığı, şüphesiz en çok Bulgar devletinin hoşuna gitmektedir.

 

İnegöl köftesini tek geçeriz

İnegöl malumunuz, mobilyası kadar köftesiyle de ün yapmış bir ilçemiz.

İnternetten yemek siparişi alan Yemek Sepeti adlı şirketin sosyal medya ortamında başlattığı ankete İnegöl’den ilginç bir yanıt geldi.

Şirketin ‘Sence en güzel köfte nereye ait’ sorusuna İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, ‘Fotoğraf her ne kadar İnegöl köftesine benzemese de tabii ki, en güzel köfte İnegöl köfte’ yanıtını verdi.

Şirketin Tekirdağ, Akçaabat ve İnegöl köftelerini seçenekler arasına koyduğu anketten bakalım hangisi galip çıkacak?

Tekirdağ ve Akçaabatlı okurlar alınabilir ama bizim de tercihimiz İnegöl köfteden yana.

 

Kontrollü yeni sosyal hayatın avantajını kaybediyor muyuz?

Önceki gece Star TV ekranlarında ‘Virüs’ isimli bir filme denk geldik.

Eğer aklımızı başımıza toplamaz isek, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl bir tehlikenin beklediğini endişe ile izledik.

Bugün dünyada ve Türkiye’de halen Covid-19 salgını kontrol altına alınabilmiş değil.

Bırakın kontrol altına almayı, sanki mart başındaki vaka sayılarını dahi arar hale geldik.

Kahrolası illet önlenemez biçimde yayılıyor.

İçimizi ferahlatan aşı çalışmalarının kısa vadede virüsü durdurmaya umut olacağı da görünmüyor.

Kontrollü sosyal hayatın özgürlüğünü hoyratça kullandık. Uzmanların uyarılarını  yeterince dikkate almadık. Artık deniz bitti.

Yeniden kısıtlamalara dönüş kaçınılmaz görünüyor. Etrafımızdan her geçen gün bu illete yakalananların ve kaybettiklerimizin sayısı da artıyor.

Lütfen daha dikkatli olalım.