Son 14 yılda yerel yönetim alanında köklü reformlar gerçekleştirildi.
Bunların içinde hiç şüphe yok ki, en radikali 6360 Sayılı Bütünşehir Yasası.
30 kentin il sınırlarını Büyükşehir sınırı ilan eden yasa yüzlerce belediyeninin ve köyün tüzel kişiliklerini sonlandırdı.
Yüzlerce yıllık geçmişi olan İl Özel İdarelerinin kapılarına kilit vurdurdu.
Öncesinde İl Özel İdaresi Kanunu‘nda yapılan değişiklikler çok ses getirmişti.
Şimdi hükümetin yeni bir radikal değişikliğe daha hazırlandığını görüyoruz.
Önceki akşam TRT 1′e konuk olan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki‘den Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü‘nün kendi bakanlığına bağlanacağını öğrendik.
Bunca yıldır İçişleri Bakanlığı‘nın sorumluluğundaki yerel yönetimler daha da sivilleşmiş oluyor.
Detaylarını merak ettik, meğer bu konuda epeyce bir çalışma yapılmış.
Bakan Özhaseki, “Bu konu eskiden beri tartışılırdı, prensip itibarıyla kabul edildi. Bakanlar Kurulu’nda da görüşüldü. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili ya kanun hükmünde kararname veya yasa gelecek. Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bizim bakanlığımız bünyesinde bundan sonra faaliyetlerine devam edecek” diyor.
Bu sözler, belediyelerin yakın gelecekte yeni patronlarının artık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olacağını işaret ediyor.
Peki, bu değişikliğe niçin gerek duyuldu?
Bakan buna da şöyle açıklık getirdi:
“Bütün belediyelerimiz aslında idari işlemler bakımından İçişleri Bakanlığı tarafından denetleniyor. Mali işlemler bakımından Sayıştay müfettişlerince denetleniyor ama biz biliyoruz ki, Türkiye’deki en büyük sıkıntılı alan, imar alanı. İmar noktasında ciddi bir denetleme olmuyor. Bu konuda uzman eleman da bulmak zor. Şikayet olduğunda bile sadece bilirkişilere gönderiliyor, bilirkişilerden de nasıl rapor gelirse, iş öyle yapılıyor. Ama mahalli idareler tarafındaki kontrolör arkadaşlar imar noktasında iyice eğitilirlerse, belediyelerde yol gösterici olarak imarda bulunacaklar ama birtakım haksızlıklar, sıkıntılar, kirli ilişkiler varsa da bakar bakmaz onu anlayacak, bir ekip oluşturmaya çalışıyoruz.”
Bakan’ın şu sözleri de, Türkiye’nin büyük kentlerinde plan değişiklikleriyle yaşanan adaletsizliği ve imar rantının getirdiği sıkıntıyı net biçimde ortaya koydu;
“Türkiye’de oluşabilecek en büyük kirlilik imar kirliliğidir. Parsel bazında verilen yoğunluk artışları, emsale uyulmadan, çevresine bakılmadan verilmiş olan şahıs bazlı planlar hem adalet duygusunu zedeliyor hem de her türlü dedikoduya açık kapı aralıyor.”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu amaçla da Belediye Kanunu‘nda başka bir değişikliğe daha gideceğini seziyoruz.
Bakan Özhaseki’nin, son dönem sıkça rastlanılan ve Ankara‘da kendi bakanlığının elindeki bir yetkinin yatırımcılar tarafından istismar edilmesine de belli ki, çok taraftar değil. Bunun için yeni adımlar atacağını da şu sözlerle ortaya koydu:
“Burası müteahhitlik bakanlığı değil. Olmayacak da bundan sonra. Her eline arsasını alıp gelen, ‘Burayı özel imara alın, biraz da yoğunluk verin, bu da yükselsin, ben de gelip yapayım’, asla böyle bir şey olmayacak. Bunu yapmayacağım. Yoğunlukla ilgili kim geliyorsa, birkaç gün içerisinde hepsini tırpanlayıp bırakıyorum. Bu, adalet duygusunu da zedeler. Haksızlık olsun diye değil, haksız kazanca mani olmak için yapılan bir şey.”
Özhaseki belediyeci bir isim. Bu açıdan bakanlıkta köklü değişikliklere gideceğini gizlemiyor.