Önceki gün gazetelerde Maliye Bakanı Naci Ağbal‘ın Malatya‘da yaptığı bir açıklaması vardı.
O açıklamada, Organize Sanayi Bölgelerindeki iş yerlerinden emlak vergisi alamayacakları yönündeydi.
Şüphesiz bu durum, işletme maliyetlerinin düşmesi, yatırımcıların teşvik edilmesi, istihdamın artırılması anlamında ülkemiz adına düşünülmüş olumlu bir karar gibi gözükse de belediyelerin hoşuna gitmeyecektir.
Sınırları içinde organize sanayi bölgesi bulunan il, ilçe ve büyükşehir belediyeleri bu durumdan rahatsız olacaklardır.
Çünkü, gelir kayıpları söz konusudur.
Düzenleme ne zaman yasalaşır bilmiyoruz ama bunun yerel yönetimlerin gelirlerini azaltıcı bir adım olacağı ve bütçelerinde açıklara yol açacağı da bir gerçektir.
Maliye Bakanı Ağbal’ın yatırımcıyı memnun etmeye dönük açıklaması belediyelerin bütçe dengelerini de alt üst edecektir.
Yerel yönetimlerin OBS’lerden kaynaklı gelirlerini azaltıcı bu girişime karşı belediyelere ilave bir kaynak aktarımı olacak mıdır?
Orası da meçhul.
Bakan Ağbal’ın açıklamaları arasında böyle bir satır yok.
Bursa ölçeğinde bakıldığında ise organize sanayi bölgesi zengini bir kent olarak bundan şüphesiz belediyelerimiz olumsuz etkilenecektir.
Düzenleme yürürlüğü girdiğinde Nilüfer ağırlıklı olmak üzere sınırlarında OSB bulunan bütün ilçe ve belediyelerin karara itiraz edebileceklerini düşünüyoruz.
Planlama anlamında kendi içinde özerk olan OSB’lere getirilecek emlak vergisi muafiyeti yatırımcının işini kolaylaştıracak, maliyetleri daha da aşağı çekecektir.
Ancak, düzenleme bir kesimi güldürürken, gelirlerinin içinde emlak vergisi önemli yer teşkil eden belediyelerin keyfini kaçıracaktır.
Belediyeler bunun yerine, Maliye Bakanlığı’ndan yatırımcıya devletin başka teşvikler sağlanmasını isteyebilirler.
Şehir de kurtuldu
Haftasonu bir maç vardı ki, Bursa‘nın geleceğini de yakından ilgilendiriyordu.
Trabzon‘u yenerek ligde kalmayı başaran Bursaspor, o gün sadece kendini değil, koca bir şehrin küme düşmesini de engellemiş oldu.
Büyükşehir Belediyesi kaynaklarıyla milyonlarca lira harcayarak dünyanın heyecan veren ilk 10 stadından birini yapan Bursa, Trabzon’dan gelen galibiyet haberiyle büyük soluk aldı.
Çünkü, Bursaspor’un ligden düşmesi demek, kentin futbol endüstrisinden elde edeceği kazanımların da büyük ölçüde azalması demekti.
Çok şükür, futbolcular buna fırsat vermedi.
Ailelerin gönderdiği videolarla maç öncesi motivasyon yüklemesi yapılan futbolcular yüksek moralle çıktıkları maçta Bursaspor’u o kâbustan kurtardılar.
Bursaspor’u bu duruma kendileri düşürmüşlerdi, yine onlar ayağa kaldırdılar.
Eğer Bursaspor ligden düşmüş olsaydı, zaten mali krizde olan ve bankalara yüklü miktarda borcu bulunan kulübü daha zor günler bekleyecekti.
En azından, ligde tutunarak bu sayede Türkiye Futbol Federasyonu‘ndan kasasına akacak gelirleri de kurtarmış oldu.
Temennimiz, Bursaspor’un bir daha böylesi kötü bir atmosferi yaşamaması.
Bu konuda alınabilecek ne kadar radikal tedbir varsa hepsi yürürlüğe konmalı.
Yönetim, futbolcu, taraftar herkes taşın altına eline koymalı.
Şehir, kendini her alanda öne çıkaran Bursaspor’u daha çok sahip sahiplenmeli.
Kurumsallaşmanın önü açılmalı.
Bursaspor kişilere kaim kulüp olmaktan çıkarılmalı. Kalıcı akarlarla kendi yağında kavrulacak bir sistem kurulmalı.
Bursaspor için hep Büyükşehir Belediyesi‘nden bir şeyler beklenmemeli.
O zaten fazlasıyla yaptı, yapıyor.
Bu konuda kentin tüm kurum ve kuruluşları, ticari firmaları şehrin yegane futbol temsilcisi olan Bursaspor’a sahip çıkmalı.
Henüz isim hakkı bile satılamayan stadı, para basan bir tesise dönüştürmek için gerekirse profesyonel yönetim modelleri üzerinde durulmalı.