Büyükşehir Belediyesi’ne danışılmadan, üstelik Ulaşım Master Planı’nı bile dikkate almadan Doğanköy’e yapılan Şehir Hastanesi’ne ulaşım başlı başına bir sorun.
Kentin ulaşım otoritesi Büyükşehir Belediyesi bu sorunu aza indirme adına açıldığı andan itibaren ek çalışmalar yapıyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na metro hattının yapımını kabul ettirmek kolay olmadı.
Fakat bu yeterli değil.
Hastaneye karadan lastik tekerlekli araçlarla ulaşımı kolaylaştıracak alternatifler üzerinde de çalışmalar yapılıyor.
Bütün bunlar Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ek bir mali yük demek.
Büyükşehir Belediyesi’nden servis edilen haberden görüyoruz ki, mevcut ulaşım akslarına ilaveten İzmir Yolu ile Şehir Hastanesi arasındaki 6,5 kilometrelik yolun ikinci etabında çalışmalar yapılıyor.
Bu iş için Büyükşehir’in 20 kamyonu, 4 iş makinesi çalışıyor. Ceviz Cadde ile hastane arasındaki 3 kilometrelik bölümünü kamulaştırılması bitmiş, artık malzeme dolgu aşamasına geçilmiş. 30 metre genişliğindeki bu yeni yola bir ayda 50 bin ton asfalt altı malzemesi serilmiş.
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş buna paralel olarak Bademli-Şehir Hastanesi arasındaki 8 metre genişliğinde, 3 kilometre uzunluğunda ikinci bir alternatif ulaşım ağı üzerinde de çalışma yapıldığını vurgulamış.
Aktaş bu iki çalışmanın tamamlanmasıyla hastaneye ulaşımda problem kalmayacağını belirtmiş
Bütün bunlar para demek.
Sağlık Bakanlığı elbette hastane yoluna para harcamaz ama en azından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı buraya harcanan masraf kadar Büyükşehir’e ödenek aktarmalı ya da bir başka ulaşım projesini üstlenmeli.
Bursa’nın bu dev sağlık kampüsünün yolu ve ulaşımı da baştan planlanmalıydı.
Sonradan yamalı bohça gibi Büyükşehir Belediyesi’ne yol için emrivaki yapılması da doğru değildir.
Mahkeme kayyum isteğini geri çevirdi
Balkan camiasının Bursa ve Türkiye’deki en büyük STK’larından BALGÖÇ’te malumunuz bir yönetim ve kongre krizi yaşanıyor.
Bölünen ve üç adaylı bir kongreye doğru giderken kayyum riski yaşayan BALGÖÇ yönetiminin kongre için yaptığı kayyum atanması talebi geri çevrildi.
Bursa 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin, mevcut yönetimin kayyum talebini, ‘muhaliflerin kongre kararı alabilecek yeterli çoğunluğa sahip olduğunu’ gerekçe göstererek geri çevirdiği konuşuluyor.
Mahkemenin, kongre yapılsın ve yapılmasın diye bölünen taraflara da uzlaşmaları konusunda 15 gün süre verdiğini öğrendik.
Bu gelişmeden, mahkemenin bile, ‘Koca bir camianın burada ne işi var? Aranızda kongre tarihi için konsensüs sağlayın’ mesajı verdiğini anlıyoruz.
Bu durumda 35 kişilik BALGÖÇ Yönetim Kurulu’nun tekrar toplanarak bir kongre tarihi belirleme konusunda mutabakata varmaları kaçınılmaz görünüyor.
BALGÖÇ gibi ulusal ve uluslararası sorumluluğu bulunan camianın kongre yapabilmek için mahkeme kapılarına düşmesi de hoş olmamıştı.
Şimdi öyle görünüyor ki, camianın ileri gelenleri ve yönetim bir araya gelerek sorunu çözecekler.
Fakat, bu bile camianın artık büyük yara aldığının işareti.
Umarız, yeni üye kayıtları yüzünden sıkıntıya yol açan o kongre kararı çıkar ve Balkan göçmenleri kendilerini en iyi temsil edecek başkan ve yönetimi belirler.
Diğer yandan, muhaliflerin toplanarak oylamayla Veli Öztürk’ü başkanlıktan düşürdükleri de konuşuluyor.
Alış ve satış arasındaki fark vurgunu gösterir
Zincir marketler pandeminin başladığı günden bu yana fütursuzca ve insafsızca bir fiyat politikası uyguladılar.
Kısıtlanan yaşamları nedeniyle başka alternatifleri olmayan vatandaşa diledikleri fiyattan ürün satan marketler, halen de dövizin düşmesine rağmen etiketlerini aşağı yönlü kıpırdatmak istemiyorlar.
Bize göre marketlerdeki etiket vurgununu ve vatandaşın cebinden çekilen milyonları görebilmek için sadece mal alış ve satış rakamlarını görmek yeterli. İrsaliye, fatura ve raf fiyatları her şeyi ortaya çıkarır.
Bir ürünü 3’e alıp, 23’e satıyorlarsa, vurgun bütün çıplaklığıyla kendini gösterecektir.
Vatandaşı sömüren bu zincir muhakkak kırılmalı.
Devlet kontrol mekanizmalarını, marketleri bunaltacak ve hizaya getirecek şekilde devreye sokmalı.
Bu yetmez, ağır yaptırım ve para cezalarıyla caydırıcı olmalı.
Aksi halde, piyasadaki raf yangını sönmez. Vatandaş sömürülmeye devam eder.
Çünkü; boykotla bu işten bir sonuç çıkmayacağını marketçiler de biliyorlar.