Rusya füze ve tanklarla Ukrayna’yı enkaza döndürürken, geçen hafta Avrupa’nın göbeği Yunanistan’da iş makineleri ile farklı bir işgal gerçekleşti.
Hem de Miçotakis’in Türkiye ziyaretinin hemen ertesinde…
İskeçe’nin Horozlu Köyü’ndeki eski Türk mezarlığı, dozerlerle yerle bir edildi.
Bilerek, istenerek, planlanarak…
Çünkü, Bulustra (Avdira) Belediye Başkanı arazinin Belediye’ye ait olduğunu ve buraya futbol sahası yapılacağını açıkladı.
Balkanlar’daki 7 asra yaklaşan Türk varlığını yansıtan tarihsel bir belge ve kültürel değer niteliğindeki mezar taşları parçalanacak, etrafa savrulan kemikler köpeklere yem edilecek, ondan sonra da o alanda top koşturulacak.
Yapılmak istenenin özeti bu maalesef…
Batı Trakya Türkleri’nin ve Ankara’nın tepkisi ile Atina soruşturma başlattığını açıkladı.
Ben somut bir şey çıkacağını düşünmüyorum.
Batı Trakyalı, ‘bu filmi’ çok gördü.
Atalarına sahip çıkmak isteyenlerin ve ‘dava adamı’ olduğunu, Azınlığı temsil ettiğini iddia edenlerin sonuç alıncaya kadar yapması gereken belli.
Ecdat nöbeti…
***
Bu yaşananlar aslında bağıra bağıra geldi.
Daha 5-6 ay önce bölgede yaptığım ve ses getiren, hatta bazı Yunan gazetecilerin çarpıtarak beni hedefe koymasına neden olan araştırma haber ve köşe yazımda, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Ahmet Mete’nin sözleri fazlasıyla öne çıkmıştı.
İşte o ifadeler:
‘Batı Trakya dışarıdan görüldüğü gibi değil. Baskılar, göç devam ediyor, bölge boşalıyor. Dini özgürlük yok, Türk kimliğine saldırı var. Yunan devleti artık camilere de el atıyor. Bizi dinleyenleri, Batı Trakya’ya hizmete davet ediyorum. Aksi takdirde ‘Bir zamanlar bir Batı Trakya vardı’ demek zorunda kalır bu insanlar.’
***
Bu arada, yaklaşık 1,5 yıl önce yine İskeçe’de ve yine bir Türk mezarlığında yaşananları da hatırlatmakta fayda var.
Ne olmuştu?
Tam teçhizatlı Yunan askerleri, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Mustafçova Belediyesi’ne bağlı Gökçepınar Köyü’ndeki mezarlığın etrafında korku ve endişeye neden olan bir tatbikat yapmıştı.
***
Kısacası büyük baskı ve ekonomik kuşatma altındaki Batı Trakya Türkleri’nin artık ölülerine de rahat yok.
***
Şimdi gelelim yazımızın başlığındaki bir avuç toprağa…
Bu tartışmalar devam ederken, Batı Trakya’yı ve Türk azınlığın haklı davasını konuşmaktan büyük keyif aldığım hemşehrim Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Cem Kürşad Hasanoğlu’nu ziyaret ettim.
Değerli dostumla, acı kahvelerimizi yudumlarken, Horozlu’da parçalanan Osmanlı dönemine ait mezar taşlarının ikimizi de ne kadar kızdırdığını ve üzdüğünü fark ettik.
Tabii ki her zaman olduğu gibi rahmetli babası, benim de saygıdeğer büyüğüm Batı Trakya Türkleri’nin hak arama mücadelesinin neferi Mustafa Hasanoğlu’nu yad ettik.
***
Bir ara Cem Başkan bana göre güne ayrı bir anlam katan anısını paylaştı.
Herkesi fazlasıyla duygulandıracağına inandığım hikaye şu…
Cem Kürşad Hasanoğlu uzun yıllar önce babasının memleketi Gümülcine’ye gider.
Kalfa Köyü’nde alüminyum doğrama işi ile uğraşan akrabası, bir Yunan köyündeki eve montaja giderken ‘sen de gel onların yaşantısını yakından gör’ diyerek, beraberinde götürür.
Yunan ailenin en yaşlı bireyi, Bursa’dan geldiğini duyunca bir anda ‘Bursa mı’ diye sorar ve kendisinin de Gürsu’dan göç ettiğini ve o toprakları çok özlediğini ama bir türlü gidemediğini anlatır.
Anılarını, özlemini gözyaşları içinde dile getirir. Aslında yaşlı Yunan’ın oğlu bölgede iyi bilinen aşırı milliyetçilerdendir. Ama babası ona hiç aldırış etmeden duygusal konuşmalarını sürdürür.
Bunun üzerine Cem Kürşad Hasanoğlu, “Madem ki Gürsu’ya gelemiyorsunuz, söz size en kısa zamanda oradan bir avuç toprak göndereceğim” der.
Vedalaşırlar…
Birkaç gün sonra Bursa’ya dönen Hasanoğlu’nun aklında hep yaşlı amca vardır ve “Keşke adam ölmeden sözümü yerine getirebilsem” diye düşünür.
Bir gün babası Mustafa Hasanoğlu memlekete gideceğini söyleyince hemen Gürsu’dan biraz toprak alır ve yaşlı amcaya vermesi için ona emanet eder.
Baba, Yunanistan’a vardığında aynı akraba ile o eve gider ve toprağı yaşlı Yunan’a teslim eder.
Amca duygu patlaması yaşar. Uzun süre ağlar. Babasına ne kadar hayırlı evlat yetiştirdiğini anlatır. Çok teşekkür eder. Bahçesindeki kavun ve karpuzları adeta aracın bagajına yığar.
Aradan bir ay geçer…
Batı Trakya’nın Kalfa Köyü’ndeki Cahit ağabeyi Cem Kürşad Hasanoğlu’nu arar ve o yaşlı Yunanın öldüğünü, Gürsu’dan gelen toprağın da mezarına serpildiğini söyler.
***
İşte böyle…
Bir tarafta; Türk azınlığın atalarının mezar taşlarını parçalayan zihniyet…
Diğer yanda, yaşlı bir Yunana, terk etmek zorunda kaldığı memleketi Gürsu’dan bir avuç toprak göndererek, son günlerinde belki de hayatının en büyük hediyesini veren bir incelik ve saygı…
***
Bu yaşananları asla bir millete ve ülkeye mal etmiyorum.
Mesele ‘insan’ olmakta…