Batı Trakya Türkleri’nin unutulmaz lideri Dr. Sadık Ahmet, 24 Temmuz 1995 tarihinde soru işaretleri ile dolu bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Araçta bulunan eşi ve iki çocuğu da yaralandı.
Bir Yunan’ın kullandığı traktörün aniden karşı şeride geçmesi sonucu meydana gelen korkunç kazada, Sadık Ahmet’in kullandığı Fiat Tipo marka araç hurdaya döndü.
Araç yıllarca Sadık Ahmet’in eşi Işık Sadık Ahmet’in ağabeyinin fabrikasında durdu.
2010 yılında Mustafa Ali Çavuş, Sadık Ahmet’in kurduğu Dostluk Eşiklik ve Barış (DEB) Partisi’nin genel başkanı seçildi.
Ali Çavuş, DEB Partisi’ni yeniden yapılandırarak her açıdan farklı bir süreç başlattı.
Avrupa Hür İttifakı-EFA üyeliği, Lozan’dan doğan haklar için toplanan 32 bin imza, uzun yıllar sonra Gümülcine’de yapılan yürüyüş ve en önemlisi ilk kez girilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde alınan 42 bin rekor oyla partinin Gümülcine ve İskeçe’de birinci olması ve Yunanistan’da ve Avrupa’da Batı Trakyalıların bulunduğu yerler arasında adeta mekik dokunması, Batı Trakya’da girilmemiş azınlık evi bırakılmaması gibi önemli adımlar atıldı.
Mustafa Ali Çavuş’un icraatlarından biri de DEB Partisi’ni Gümülcine’nin girişinde adına yakışır bir binaya taşımak oldu.
Türk azınlık mensupları, binanın önünden her geçtiğinde kendilerini biraz daha güvende ve mutlu hissetmeye başladı.
Önünde, parti bayrağı ve merhum Sadık Ahmet’in sembol fotoğraflarından biri dalgalanıyordu…
Bina içine de bir Sadık Ahmet köşesi planlanmıştı.
Küçük bir müze gibi olacaktı…
Merhumun çok özel eşyaları ve Türk azınlığın hak arama mücadelesinin sembol fotoğrafları, tarihi belgeler ve gazete küpürleri burada sergilenecekti.
Köşenin bir bölümü tamamlanmıştı.
Sadık Ahmet’in elim kazada hayatını kaybettiği, hurdaya dönmüş otomobil de buraya konulmuştu.
Tabii ki bu çok ses getirdi.
Gelip görenler duygulanıyor, liderini hatırlıyor, tarihe bir yolculuk yapıyordu…
Avrupa’dan gelen insan hakları örgütlerinin üyeleri için de çarpıcı bir tabloydu bu…
***
DEB’in başarılı adımları Atina’yı iyice köşeye sıkıştırmıştı.
Genel Başkan Mustafa Ali Çavuş ve parti, Atina’nın ve ülkedeki belirli grupların hedefine girdi.
Tehditler, baskılar, açılan davalar, saldırılar arka arkaya geliyordu.
Mustafa Ali Çavuş’un evine bile girdiler.
Ancak…
8 Aralık 2015 tarihinde gece çok kapsamlı ve planlı bir saldırı gerçekleştirildi.
Hedef DEB Partisi binasıydı…
Binanın önünde bekleyen veya devriye gezen Yunan polisi o gece yoktu!
Etrafta ne kadar iş yeri ve benzeri bina varsa kameraları adeta kör edilmişti.
Kendilerine “Trakya’nın Bekçileri” adını veren örgütün üyeleri, DEB Partisi binasının her yerine mavi sprey boya ile adını yazmış, Sadık Ahmet ve Genel Başkan Mustafa Ali Çavuş fotoğraflarını boyamış, içeride bulunan cihazları parçalamış, Dr. Sadık Ahmet’in hayatını kaybettiği kazada hurdaya dönen aracı da çalmıştı.
Sabah karşılaşılan bu vahim tablonun ardından Genel Başkan Mustafa Ali Çavuş, partinin avukatları ile birlikte emniyete giderek gerekli işlemleri başlattı ve saldırganların, hırsızların bulunmasını talep etti.
Bahçede faillerin düşürdüğü anahtarlar da emniyete teslim edildi.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, saldırıdan duyulan üzüntüyü dile getirerek, “Menfur olayın en kısa zamanda aydınlığa kavuşturulmasını temenni ediyoruz. Bunun için Yunanistan makamları nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmaktadır” açıklamasını yaptı.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da, olayı kınayarak, “Olayın aydınlatılması ve faillerinin adalete teslim edilmesi için Yunan yetkili makamları gerekli tüm çalışmaları yapacaktır. Bu gibi provokatif hareketler Müslüman ve Hıristiyanların yıllardır birlikte var olmalarını tanımlayan barış ve işbirliği ile tamamen tezat oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.
Aradan 9 yıl geçti…
Ne failler yakalandı ne de çalınan o araç bulundu.
***
Yaklaşık 5 yıldır Çiğdem Asafoğlu’nun Genel Başkanlığını yürüttüğü DEB Partisi geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak, 9 yıldan bu yana aydınlatılamayan saldırının faillerinin bir an önce bulunup yargı önüne çıkarılması gerektiğini bildirdi.
***
Aradan geçen 9 yılda ne faillerin ne de aracın bulunamaması, Dr. Sadık Ahmet’in yaşamını yitirdiği kazaya ilişkin şüpheleri daha da artırıyor.
Akıllara gelen ilk soru da şu oluyor:
O araçta tespit edilmemesi gereken ne tür sırlar vardı?