Olay Gazetesi Bursa

Dr. Sadık Ahmet…

Bazı isimler vardır yaptıkları ile unutulmaz olurlar. Bulundukları toprakların ve toplumların adı ile özdeşleşirler. Nereye gitseniz onların adını duyarsınız. Mesela… Türkiye Cumhuriyeti’nin en değerlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Rauf Denktaş. Bulgaristan’daki Türkler dediğinizde gözünüzün önüne Naim Süleymanoğlu gelir. Batı Trakya’nın da Dr. Sadık Ahmet’i vardır. *** Bu isimler kolay kolay değişmez. […]

Bazı isimler vardır yaptıkları ile unutulmaz olurlar.

Bulundukları toprakların ve toplumların adı ile özdeşleşirler.

Nereye gitseniz onların adını duyarsınız.

Mesela…

Türkiye Cumhuriyeti’nin en değerlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Rauf Denktaş.

Bulgaristan’daki Türkler dediğinizde gözünüzün önüne Naim Süleymanoğlu gelir.

Batı Trakya’nın da Dr. Sadık Ahmet’i vardır.

***

Bu isimler kolay kolay değişmez.

Çünkü onların ulaştığı başarıya ulaşmak çok zordur.


İmkânsızı başarmışlardır.

Tarih sayfalarındaki yerleri çok özeldir.

Zaman zaman leke çalınmak istense de hiçbir yerden isimleri silinemez.

Hele hele insanların kalplerinden asla…

Aksine gün geçtikçe değerleri daha iyi anlaşılır ve heykelleri dikilmeye; sokaklara, caddelere, parklara adları verilmeye başlar.

***

İşte bugün, bu isimlerden Dr. Sadık Ahmet’i anıyoruz.

24 Temmuz 1995 tarihinde, kendisi şüpheli bir trafik kazası sonucu vefat etti.

Ne tesadüf!

Hayatını adadığı Batı Trakya Türk Azınlığı’nın haklarının güvence altına alındığı Lozan Anlaşması’nın 72. yıldönümünde…

***

Aradan geçen 26 yılda Yunanistan’da, Batı Trakya’da çok şey değişti…

Ama, değişmeyen tek şey Batı Trakya Türkleri’nin kronik sorunları oldu.

Onun ve arkadaşlarının mücadelesi sonucu Yunanistan, vatandaşı olduğu Türklere, AB’nin de diretmesiyle vatandaşlık haklarının büyük bölümünü verdi.

Peki Lozan’dan kaynaklanan azınlık hakları?

Atina bunların dile getirilmesine bile tahammül etmiyor.


***

Batı Trakya Dr. Sadık Ahmet’i çok arıyor.

Daha doğrusu onun şu özelliklerini taşıyan bir lider bekliyor:

Bilgili, kültürlü, ahlaklı, adil, mütevazı.

Azınlık haklarını ararken canını ortaya koyacak kadar cesur.

Ailesine ayırması gereken zamanı toplumu için kullanacak kadar vefakâr.

Nereden olursa olsun, kendisine sunulan koltukları elinin tersi ile iterek kutsal ve milli bir davanın peşinden koşacak kadar yiğit.

Hak arama mücadelesinin çıkış noktasında hareketin adı olan ‘Güven’e ölene dek ‘Sadık’ kalacak kadar mert.

Siyasetçi ve dava adamlığının yanı sıra, eğitimi, yaşadığı yer, mesleği hiç önemli değil çocukla çocuk, yaşlı ile yaşlı olabilen insan.

Gerektiğinde derdini, sevincini, tasasını sazın tellerinde buluşturan bir can.

***
Bugün onun izinden yürüyen isimler var tabii ki…

Atina’nın yeniden bağımsız milletvekili seçilmesini engellemek için getirdiği seçim barajının ardından kurduğu Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi, 2010 yılında yeniden yapılanmasının ardından önemli adımlar attı.

Mustafa Ali Çavuş ve Çiğdem Asafoğlu başkanlığında girdiği iki Avrupa Parlamentosu seçiminde tarih yazdı.

Bunda Dr. Sadık Ahmet markasının payı çok büyüktü…

Halk liderinin mirasına sahip çıktı, çıkıyor.

Yine, DEB Partisi’nin, FUEN, EFA üyelikleri Avrupa’da azınlığın hak arama mücadelesinde kuşkusuz yeni bir kulvar açtı.

24 Temmuz 2016’daki yürüyüş de geçilen önemli bir virajdı.

Bunları yapanlar, yapılmasında payı olanlar büyük iş başardı.

Ancak Sadık Ahmet başka bir liderdi.

***

Bu noktada akıllara tek bir soru geliyor.

Dr. Sadık Ahmet sağ olsa Batı Trakya nasıl olurdu?

Bu kadar göç olur muydu mesela?

Ya da ne bileyim, DEB’in Genel Merkezi ile şehirlerdeki, köylerdeki yapılanması nasıl olurdu?

Sadece AP seçimlerine mi girerdi partisi?

Azınlık haklarımızın kazanımı konusunda buralarda mı olurduk?

Aklımdaki sorular uzuyor da uzuyor…

***

Ben çok yazdım, konuştum bu noktada biraz da Dr. Sadık Ahmet’e sözü verelim.

O’nun çok önemli iki sözü vardır.

Birincisi; temsil ettiği Türk Azınlığın etnik kimliğini haykırarak söylediği için hapishaneye götürülürken, soydaşlarına karşı kurduğu şu cümlelerdir:

‘Ben bir Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak bir suç ise, burada tekrar ediyorum. Ben bir Türküm ve öyle kalacağım. Bu mesajımla Batı Trakya Azınlığına sesleniyorum ve Türk olduklarını unutmamalarını söylüyorum. Haklarımızı bir gün mutlaka alacağız.’

Kulaklara küpe olacak ikinci sözü ise şöyledir:

‘Benim önüme bir tabak iyi yemek koyup da boynumdan istedikleri yere çekeceklerse, dağdaki zayıf kurt gibi yaşamayı, o hali vakti yerindeki köpeğinkine tercih ederim.’

***

1947’de Gümülcine’nin Sirkeli Köyü’nde başlayan ve 1995 yılında Susurköy yakınlarında normal yolunda ilerlerken bir traktörün direksiyonu önüne kırması sonucu Fiat marka bir araçta son bulan yaşam.

‘Türküz’ diye haykıran halkının omuzlarında son veda…

Ve bugün sadece Batı Trakya’da değil, Türk dünyasında gururla, onurla ismi telaffuz edilen ve anılan bir lider.

Diğer yanda, 2021 yılında onun adının yanı sıra aziz hatıralarına da tahammül edemeyen bir Yunanistan.

Zira kendisinin hayatını kaybettiği ve DEB Partisi’nin garajından çalınan Fiat marka araçtan eser yok.

Atina’nın bazı gerçeklere gözünü kapadığı gibi o gece etraftaki bütün kameralar da gözünü kapamış olsa gerek ki derin sırlar barındıran o araç hâlâ ortalarda yok.

İnsan ister istemez kendine soruyor; acaba araçta ortaya çıkmaması gereken bir iz mi vardı?

***
Aradan 26 yıl değil, 260 yıl da geçse Dr. Sadık Ahmet unutulmayacak, unutturulamayacak.

Onun gösterdiği yolda yürüyenlerin sayısı her geçen gün artacak.

Ve tarihi konuşmasında kendisinin de dediği gibi, Batı Trakya Türk Azınlığı bir gün mutlaka haklarını alacak.

Efsane liderimiz Dr. Sadık Ahmet’i bir kez daha büyük bir özlem, saygı ve minnetle anıyorum.

Yolu yolumuzdur…