Olay Gazetesi Bursa

Çarşı zamanı…

Hızlanan aşılamayla birlikte hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Bu durum çarşı pazara da yansımaya başladı. Dün uzun zamandır uzak kaldığımız şehrin kalbinde bir tur attık eşimle… Haşim İşcan Caddesi üzerinde aracı park edecek yer yoktu. Bıçakçılar Otoparkı’nın oralarda bir yer bulduk zor da olsa… Şehir merkezine zorunlu olmadıkça otomobille gitmemek lazım. Trafik çilesi çekmenin ötesinde, […]

Hızlanan aşılamayla birlikte hayat yavaş yavaş normale dönüyor.

Bu durum çarşı pazara da yansımaya başladı.

Dün uzun zamandır uzak kaldığımız şehrin kalbinde bir tur attık eşimle…

Haşim İşcan Caddesi üzerinde aracı park edecek yer yoktu.

Bıçakçılar Otoparkı’nın oralarda bir yer bulduk zor da olsa…

Şehir merkezine zorunlu olmadıkça otomobille gitmemek lazım.

Trafik çilesi çekmenin ötesinde, Tarihi Hanlar Bölgesi’nin her yeri güzel ve özel.

Yaya olarak doya doya gezmek çok daha iyi buraları…

İnanın her sokakta yeni bir şey keşfedeceksiniz.

***

Neyse…

Araçtan iner inmez şehrin meşhur bıçakları çıktı karşımıza.

Vitrinlere özenle dizilmiş sanat eseri ürünler göz kamaştırıyor.

Hele o hediyelik kılıçlar muhteşem.

Bursa bıçağı demişken, Çin’den ithal edilen emsalleriyle kıyas kabul etmeyecek kadar kaliteli olduğunu söyleyelim.

Fiyata aldanmayın.

Kurban Bayramı da yaklaşıyor zaten, alın deneyin göreceksiniz.

***

Biraz ilerideki Abdal ve Taş fırınların önü de her zamanki gibi maşallah.

O meşhur simitlerden, özellikle de Bursa’nın özel lezzeti tahinliden almak için sırada insanlar…

Nasıl olmasın ki sıcacık tahinli pide lezzetiyle damak çatlatıyor.

Toktuk aslında ama gel de yeme…

Neyse küçük boyları var.

Ne yalan söyleyeyim birer atıştırmalık tahinli doping etkisi yaptı.

Bir anda kendimizi Cumhuriyet Caddesi’nde bulduk.

***

Çancılara giriyorduk ki ortalığı bir pideli köfte kokusu sarmış, sormayın.

Aslında köftecilerin çoğu Kayhan’da ama Çancılar da orayı aratmıyor.

Bölgenin özel mekânının önünden geçerken amcamızın birisi almış torununu yanına ziyafet çekiyor.

Elindeki çatalı, üzerine sos ve tereyağı dökülmüş köfteye batırıyor, alttaki tırnak pideyi de bu lezzet şölenine dahil etmek için çaba sarf ediyor.

Tabağa damlayan tereyağı ve sos…

Eyvah eyvah…

Ne yaptın be amca?

Neyse nefsimizi yenip bir başka sefere bıraktık bu faslı.

Ama en kısa zamanda oradayım.

***

Kaçamıyorsun ki kardeşim.

Her yer bir lezzet durağı.

Tuz pazarına yeni girmiştik ki…

Hadi buradan yak.

Bursa’nın meşhur kirazı tezgâhta.

Kütür kütür belli mübarek.

Dayanamadık aldık bir kilo…

Kiraz her yerde var ama Bursa’da, özellikle Dağ’ın kirazı bir başkadır.

***

Az ileride peynirleri gördüm.

Mandıralarda yapılmış Sorgun ve keçi peynirleri gerçekten çok lezzetli.

Bursa’nın bu alandaki özel markalarına hiç girmeyeceğim.

Bu arada Büyükşehir Belediyesi iştiraki BESAŞ’ın da hakkını verelim.

Dağdaki bitki örtüsünün lezzetinden midir bilinmez harika bir tadı var peynirlerinin.

Neyse biz çarşıdaki peynirlere dönelim.

Sorgun ve Yenişehir’in kelle keçi peyniri özel sofralarımın lezzetleri arasında yer alır.

Hele şu sıralar karpuz eşliğinde çok iyi gidiyor.

Karpuz demişken Karacabeyi’n karpuzu için biraz daha bekleyeceğiz.

Şimdilik meşhur soğanı ile idare edelim.

***

Çarşıya gelmişken zeytin tezgâhlarına uğramadan olur mu?

Gemlik’in dünyaca ünlü sofralık zeytininin onlarca çeşidi önünüzde…

Sele, salamura, yeşil, çizik nasıl isterseniz.

Bu kez tercihimi yeşilden yana kullandım.

Yalnız bu noktada bir uyarım olacak; Kalamata diye satılan o zeytinin ne işi var o tezgâhta be kardeşim.

Kalamata zeytininden başka her şeye benziyor!

“Gemlik zeytini Bursa’da olur” diyorsak, bırakalım da Kalamata zeytini de Yunan’a kalsın.

***

Uzun Çarşı’ya girdiğimde ayaklarım beni yine Kozahan’a götürdü.

Hemen girişte solda vitrinine rengârenk fincanlar dizilmiş küçücük mekânın önündeki sandalyelere oturduk.

Her zamanki gibi birer tane sade Türk kahvesi söyledik.

Burasının kahvesi gerçekten güzel.

Aslında ben Türk kahvesinin taş değirmenlerde en iyi harmanla en iyi şekilde hazırlandığı Gümülcine’denim,.

O nedenle kolay kolay beğenmem her kahveyi…

Ama buranın kahvesi Gümülcine’de Türk Gençler Birliği lokalindeki ve Çukur Kahve’dekine yakın gerçekten.

Bu arada Kozahan’ın ufak tefek taşlarını da yerinde görmekten çok keyif aldım.

Yerelde muhalefet ile iktidarın birbirine kulak verip ortak akılla ortaya çıkardığı bu tablo çok şey anlatıyor.

Ortak akıl, uzlaşı ve vatandaşın doğruya ‘doğru’ yanlışa ‘yanlış’ demesi şehrin geleceği açısından çok önemli.

***

Eşim Kozahan’a gelmişken rengârenk ipeklerin süslediği dükkânları da dolaşmak istedi.

İpek Yolu’nun bu önemli durağı, beni hep tarihin derinliklerinde yolculuğa çıkarır.

Yine öyle oldu.

Bu arada Büyükşehir Belediyesi’nin koridorlardaki sütunlara astığı eski fotoğraflar, ipeğin böcekle başlayan ve dünyanın en özel bezine dönüşen hikâyesini o kadar güzel anlatıyor ki…

Küçük bir dokunuş ama çok yerinde!

Vitrinlerdeki rengârenk ürünler o kadar zarif ki, kelimelerle anlatılmaz.

İngiltere Kraliçesi Elizabeth bile özellikle burayı gelip gördü.

İpeklere dokundu, bahçesinde yemek yedi, Türk kahvesi içti.

O tarihi ana tanıklık etme şansı yakalamış birkaç gazeteciden biri olarak yüzündeki memnuniyeti unutamam.

***

Neyse Taç Kapıdan çıkarken hemen sola yöneldik.

Yan taraftaki küçücük dükkânın, daracık merdiveninden üst kattaki balkona çıkıp oturduk.

Döner, salçalı sos ve bir iki dilim salatalık turşusunun eşlik ettiği atomları indirdik mideye…

Tabii ki şıra eşliğinde.

***

Kapalıçarşı’da da bir tur attık.

Düğünlerin başlamasıyla kuyumcular ve çeyizlik ürün satan dükkânlar da hareketlenmiş.

Batı kapısından sola doğru yürürken bu defa şehrin tescilli bir başka marka ürünü karşımızda…

Cantık.

Ama ben bu ürünü Bat pazarında eski Tekel binasının oralarda yemeyi tercih ederim.

Bu arada Kapalıçarşı’nın batı kapısı demişken, Bursanın dünyaca ünlü havlularını da pas geçmeyelim.

Çok güzel hediyelikler var bölgedeki havlucularda…

***

Ulucami’nin ihtişamına saygımızdan olsa gerek içindeki özel hat sanatı eserlerinden vav gibi eğilerek ilerledik Heykel’e doğru…

Bu defa Bursa kebabının o özel merkezine geldik.

Adı İskender markası ile özdeşleşen meşhur kebabımız yani…

Tam karşıda da dünyada bilinen kestane şekerimizin ünlü markası.

Tabii şimdi bu markaya rakipler çıktı kentimizde.

Öyle de olmalı zaten, rekabet iyidir.

Sektör büyüdükçe markalar büyür.

***

Bugünlük bu kadar yeter sanırım.

Daha bunun İnegöl köftesi, süt helvası var.

Meyvelerinden şeftalisi, deveci armudu, dünyaca ünlü siyah inciri var.

***

Sizlere diyeceğim.

Karantina herkesin ekonomisini olumsuz etkiledi.

Ama şüphesiz en ağır darbeyi küçük esnaf yedi.

Özellikle de Kapalıçarşı esnafı.

Normalleşmenin başladığı şu günlerde Tarihi Hanlar Bölgesi’nde tedbirlere uyarak atacağınız bir tur, yapacağınız küçük de olsa alışveriş esnafa da size de şehrimize de iyi gelecek.

Bana çok iyi geldi.