Yunanistan Özel Afet Müdahale Birimi EMAK’a bağlı arama kurtarma ekibi, deprem bölgesinde bir baba ile 6 yaşındaki küçük kızını enkazdan çıkardı.
Yaşanan sevinç herkesi duygulandırdı.
Yunanistan televizyon kanalları, o anları defalarca yayınladı.
Ardından devlet televizyonu ERT, Türkiye’nin 10 şehrindeki büyük yıkımı ortaya koyan görüntüleri duygusal bir Türkçe şarkı ile aktardı.
Rahmetli Kazım Koyuncu’nun eseri Şevval Sam’ın sesinden yürekleri dağlıyordu…
“Ben seni sevduğumi da dünyalara bildirdum… Ben sana doyamadum, doysun kara topraklar…”
Sosyal medya sallandı, görüntüler hızla yayılarak viral oldu.
Ben inanıyorum, istisnalar hariç Yunanlar gözyaşları içinde izledi bu görüntüleri…
Çünkü…
Ülkede birçok vatandaş, Türkiye’ye yardım çağrısı yaptı.
Evet birbirimize kızarız, küseriz, siyasi ve uluslararası gerilimlerle savaşın eşiğine getiriliriz ama toplum olarak birbirimizden asla vazgeçemeyiz.
Çünkü aramızda çok güçlü tarihi bağlar var.
Acısıyla, tatlısıyla…
Bunu doğrulayan bir adım da Kathimerini’den geldi.
Gazete, öyle bir karikatür yayınladı ki, bana göre iki ülke medyaları açısından bir milat niteliğindeydi.
Karikatürde Yunanca şöyle yazıyordu:
‘Hepimiz Türküz’
***
Yunanistan vatandaşı bir Batı Trakya Türkü olarak inanılmaz duygulandım.
Çünkü Atina, 1960’lı yıllardan sonra biz azınlık fertlerinin Türk olmadığını iddia ediyor.
Azınlık okularından Türk kelimesi kazındı.
Derneklerin ‘Türk Azınlık’ yazan tabelaları ise AİHM kararlarına rağmen hala asılmıyor.
Türk Azınlığın etnik kimliğinin inkar edildiği bir ülkede, Türkiye’deki depremzedelere destek amaçlı kullanılan ‘Hepimiz Türküz’ ifadesi gerçekten takdire şayan.
Helal olsun Kathimerini.
Emeği geçen tüm Yunan meslektaşlarımı yürekten kutluyorum.
Allah korusun böyle bir felaketin benzeri Yunanistan’da olsa ve Türkiye’deki bir gazete aynı ifadeyi kullansa yine aynı şeyi söylerim.
Hrant Dink katledildiğinde İstanbul’da on binlerce Türk, “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz” diye haykırırken ‘helal olsun’ dediğim gibi.
Herkes kendisinin ne olduğunu biliyor…
Burada…
Bir sahiplenme var, empati var, acıyı paylaşma var, ağıt var, gözyaşı var.
En önemlisi de ne var biliyor musunuz?
İnsanlık.
‘Hepimiz şuyuz buyuz’ demek insanlığın ortak çığlığıdır.
***
Konuyu dağıtmadan tekrar Yunanistan’a dönelim.
Dostane ve insani yayınları Miçotakis’in Türkçe paylaşımı izledi.
Yunan Başbakan şöyle dedi:
“İçimizi acı ile dolduran görüntüleri, bizi umutla dolduran görüntüler takip ediyor. Yunanlar ve Türkler yan yana, hayat kurtarmak için birlikte savaşıyorlar.”
Ardından…
Yunanistan havalimanından yardım malzemesi dolu uçaklar havalanmaya başladı.
Geçmişte, Yunanistan’da yaşanan felaketlerde Türkiye’nin yaptığı gibi…
1941’de Yunanistan’da yaşanan büyük kıtlıkta Kurtuluş adlı Türk gemisinin taşıdığı yardımları Yunan halkının unutması mümkün mü?
Asla değil.
Bakın…
Kahramanmaraş merkezli büyük depremin ardından Yunanistan’da kiliseler bile harekete geçti.
Hem de Batı Trakya’da!
Bölgenin önemli azınlık gazetelerinden Birlik’in sahibi deneyimli haberci İlhan Tahsin’in aktardığı bilgilerde gördük ki…
Dimetoka, Kumçiftliği ve Sofulu Metropoliti Damaskinos, İskeçe Metropoliti Panteleimon, Dedeağaç Metropoliti Anthimos ve Maronya ve Gümülcine Metropoliti Panteleimon’un imzasıyla yayınlanan ortak bildiride, depremzedelere yardım çağrısı yapıldı.
Din ve milliyet ayrımlarının bir kenara bırakılması gerektiğinin altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye ve Suriye’de meydana gelen ölümcül depremden etkilenen kardeşlerimize İncil’deki görevimizi ve aktif desteğimizi göstermeye davet ediyoruz. Öncelikle yakınlarını kaybedenlerin acılarını dindirmesi için lütfen Allah’a dualarınızı artırın. Devamında, İsa’nın bize öğrettiği sevgi sınır tanımadığına göre, din ve milliyet ayrımlarını bir kenara bırakarak bu trajediyi yaşayan komşularımızla dayanışma içinde olalım” ifadeleri yer aldı.
***
Bu gelişmeler beni 1999 yılına götürdü.
17 Ağustos’ta Türkiye Marmara Depremi ile büyük bir yıkım yaşadı.
Önce Kardak krizi, ardından da terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla iki ülke ilişkileri çok kötü olduğu halde Yunanistan, felaketin hemen ardından Türkiye’nin imdadına koşan ilk ülke oldu.
Üç hafta sonra deprem Atina’yı vurdu.
Bu kez Türkiye komşusunun yanındaydı.
İki ülke birbirine çok yakınlaştı.
Düşmanlığın yerini dostluk aldı.
Başbakanlar Bülent Ecevit ve Kostas Simitis ile Dışişleri Bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu önderliğinde barış rüzgarları esti.
Bu durum, iki ülkeye dikilen zeytin fidanları ile ölümsüzleştirildi.
Hatta…
Türkiye’nin AB’ye aday ülke kabul edildiği 1999 yılındaki Helsinki Zirvesi’nde Simitis’in Ecevit’e verdiği zeytin fidanı Bursa’ya dikildi.
O fidan, Karagöz parkında kocaman bir ağaç oldu.
Yanında da Ecevit’in güzel şiiri yer alıyor.
Şiirdeki şu dizeler de bugüne ilişkin çok şey anlatıyor:
‘Aramızda bir mavi büyü
bir sıcak deniz
kıyılarında birbirinden güzel
iki milletiz
bizimle dirilecek bir gün
Ege’nin altın çağı’
1999 yılında biri Türkiye diğeri Yunanistan merkezli ardışık iki depremle iki ülke arasında açılan beyaz sayfaya, 2020 yılına kadar dostluk ve barış dolu bir tarih yazıldı.
***
Türkiye’nin 10 şehrini vuran Kahramanmaraş merkezli depremin ardından yaşananlar, 1999’daki felaket sonrasını hatırlatıyor bana…
***
Kısacası…
Son dönemde birbirinin yüzüne bakmayan iki komşu arasındaki buzlar, yine bir ‘deprem diplomasisi’ ve halkların duygusal yakınlaşması ile eriyor.
Umarım…
Liderler ve halklar, Hatay’daki enkazda Türk ve Yunan arama kurtarma uzmanlarının yaptığı gibi birbirleriyle kucaklaşırlar.