Türkiye’de son günlerde yaşananlar biz gazetecilerin bile başını döndürecek boyuta ulaştı.
Gündem toplantılarında birbirimize sormaya başladık.
‘Neler oluyor bize?’
Ben de Klinik Psikolog Yalçın Kireççi’yi aradım.
Anlattıklarına göre, durum çok ciddi.
Aklınıza mukayyet olun!
***
Sayın Kireççi’nin aktardıklarına geçmeden yazıya konu olan olayların bir özetini yapalım.
Çerkezköy Devlet Hastanesi’nde ‘pratisyen hekim’ olduğunu iddia eden meslek lisesi mezunu Ayşe Özkiraz’ın 4 ay boyunca doktorluk yaptığı ortaya çıktı.
Astsubay sevgilisi ihbar etmese doktorculuk oynamaya devam edecekti.
Sahte doktor ifadesinde, ameliyatlara dahi girdiğini ve dikiş attığını söyledi.
‘Yok artık’ derken…
Yeni skandal patladı.
Özkiraz, kendisi gibi doktor olduğunu iddia eden ‘sahte beyin cerrahı’ S.U.’yu ihbar etti.
Ellerinde sahte üniversite diplomaları, kimlikler ne ararsan var.
Allah vatandaşı ellerine düşürmesin!
Bu arada Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, sahte doktora ilişkin şu açıklamasını hatırlatmadan geçmeyelim:
“Göreve başlaması ve maaş alması gibi bir durum söz konusu değil. Bize herhangi bir belge beyanda bulunmuşluğu yok.”
Benden de bu açıklamaya bir yorum yok!
Öte yandan…
Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, gerçek doktor Acil Tıp Uzmanı Dr. Orhan Haği hasta yakınlarının saldırısına uğradı.
Burnunda ve yüzünde kırıklar oluşan doktor, ‘5 ay içinde ikinci kez şiddete maruz kaldım. Mesleği bırakmayı düşünüyorum’ dedi.
Özetle…
Bir yanda ‘sahte doktor’, diğer yanda ağzı burnu kırılan gerçek, hem de uzman doktorlar.
***
Geçelim hayvan katillerine…
Konya’da Büyükşehir Belediyesi’ne ait hayvan barınağında bir köpek görevli tarafından başına kürekle vurularak öldürüldü.
Korkunç olay, görüntülerin sosyal medyada paylaşılması ile ortaya çıktı.
İstanbul Fatih’te bir kişi, kedi kulübesini yumruk atarak parçaladı.
Sarıyer’de ise E.Ç.K., bir sokak köpeğini kucağına alıp bir apartmanın istinat duvarından aşağıya attı. Daha sonra üzerine oturarak boğmaya çalıştı. Komşuların tepkisi ile köpek son anda kurtarıldı.
Zanlı, ‘Alkollüydüm, hırladı korktum. Aşırıya kaçmışım” dedi.
İki olay cep telefonu ve güvenlik kameralarına yansıdı.
Aynı gün Mardin Kızıltepe’de M.Y. keseceği bir boğanın gözlerini örtü ile kapattı. Ardından da başına defalarda balyoz indirdi.
Bitmedi…
İnegöl’de Filiz Akın Karabulut, ‘Zeytin’ isimli yavru kedisini site bahçesinde patileri kesilmiş ve karnı parçalanmış halde buldu.
Karabulut isyan etti:
‘5 ay önce de engelli kedim ‘Melo’ yüzü parçalanarak öldürüldü. Biri yakıldı. Bugüne kadar 4 kedim zalimce öldürüldü. Bunu bir hayvana yapan; yarın herkese, her şeyi yapar. Geleceğin ruh hastaları yetişiyor. Sitede katil var.’
***
Ve spor…
Dünya Katar’daki en büyük şampiyonaya kilitlenip futbolun yıldızlar geçidini izlerken, bizim alt ligler savaş alanına döndü.
Bursa Süper Amatör Lig B Grubu’nda Gürsu Yenidoğanspor ile İnegöl Karadeniz Güvenspor, Gürsu İlçe Stadı’nda karşılaştı.
Karşılaşmaz olaydılar.
Taraftarlar sahaya girdi.
Bir polis ve bir futbolcu yaralandı.
İzmir derbisinde yaşananlar ise Türk futbol tarihine kara bir leke olarak yazıldı.
Altay-Göztepe maçında Altay tribünlerinden atılan işaret fişeği rakip takım taraftarını ağır yaraladı. Göztepeli bir seyirci ise sahaya atlayıp korner direği ile Altay kalecisi Ozan’a saldırdı.
Havai fişek, sis bombası, meşale, torpil ve işaret fişeği gibi malzemelerin sahaya ambulansla sokulduğu ortaya çıktı.
Dünyaya rezil olduk.
***
Mustafakemalpaşa’da uyuşturucu bağımlısı genç, anne babasını ağır yaralayarak, kendisine müdahale etmek isteyen komşusunu öldürdü.
Kadın cinayetleri aralıksız devam ediyor.
Son olarak Denizli’de uyuştucu bağımlısı A.E.I, 18 yaşındaki Elif’in başını kesti.
Hayatının baharındaki Aleyna kaldırımda yürürken, alkollü sürücünün kurbanı oldu.
Sürücünün daha önce de birini öldürdüğü ve ehliyetinin elinden alındığı ortaya çıktı.
Genç kızın ailesi isyan etti.
Zanlı önce serbest bırakıldı, sonra kamuoyu baskısı ile tutuklandı.
İşte böyle uzayıp giden garip olaylar…
***
Şimdi söz Klinik Psikolog Yalçın Kireççi’de…
Hayvana şiddetle başlayalım.
İNSANLAR ÖLÜYOR HAYVANA ŞİDDET HİÇE SAYILIYOR
“Ben klinik psikoloğum 43 yıldır bu mesleği yapıyorum. Herkes farklı bakabilir tabii ki ama insan hakları, hayvan hakları diyoruz. Dünyada genel olarak olup bitenlere baktığımız zaman; bir tarafta insan kıyımı da var. Hayvanlara nasıl eziyet ediliyorsa, şu an savaşta şurada burada insanlar da öldürülüyor. Cinayetler, kadına şiddet, erkeğe şiddet, savaş, terör olayları… Hep insan canına kasıt var ortada. Bunların yanında hayvanlarınki hiçe sayılıyor. Böyle bir tezat var dünyada.
ZİHNİN TARAFSIZ KALAMAYACAĞI ÇELİŞKİLER VAR
Diğer taraftan da hayvan sevgisi. İnsan, doğa, hayvan diye baktığımızda evet sevgi bir bütündür. Ancak hayvanları insanlardan üstün tutanlar olmaya başladı. İnsanlar evlerinde o kadar çok kedi köpek beslemeye başladı ki, öyle bir sektör oluştu ki, yani bir insanın ihtiyacından fazla para harcanıyor. Televizyonlarda da görüyoruz. Tatile gidemiyorum. Ne oldu? Çocuğu bırakamıyorum. Çocuğum dediği kedisi, köpeği. O kadar benimsiyor ki, ‘insan eşittir hayvan’, ‘hayvan eşittir insan’a dönüştü adeta… Bazılarının evinde baktığı kedi köpekle 2-3 insan bakılabilir. Diğer yanda, ekonomik durumu kötü olanlar… Bu çelişkileri insanlar görüyorlar. Bu çelişkiye hiçbir zaman insan aklı, zihni tarafsız kalamaz. Bu çelişkiler karşısında kişi, ne diyelim? ‘Aklını kaçırıyor’ derler ya, aynen öyle… Konuyu oraya çekmiş insanlar var. Bu tepkisel bir davranış. Hakikaten geçim sıkıntısı olan, zor şartlarda yaşayan binlerce insan var. Hatta o hayvanın onda biri kadar değer görmeyen insanlar var. İnsanlar her gün bunu algılıyorlar. Medyada, dizilerde, sosyal medyada…
İZLEMEK İÇİMDEN GELMİYOR VİCDANIM SIZLIYOR
Korkunç olayları izlemek içimden gelmiyor, vicdanım sızlıyor. Kürekle, balyozla birileri bir şeyleri öldürüp, birileri de bunu kayda çekiyorsa esasında gündem oluşturmak için yapılıyor diye düşünüyorum. Burada amaçları, niyetleri sorgulamak lazım. Yani birileri o kadar öfke dolu ki, birilerini adeta harekete geçirip, kışkırtmak için yapılan faaliyetler gibi geliyor bana…”
***
Gelelim Çerkezköy’deki sahte doktora…
“İnsanın zekası o kadar gelişiyor ki; zeka kurnazlığa çalışır, akıl mantıkla çalışır. Zekanın mantığı yoktur. İnsanlar ‘ben zekiyim, potansiyelim var, kafam çalışıyor ama hayatta istediğim yere gelemiyorum. Ben doktor olmak isterdim’ diyor. Bunun bilinçaltı var. ‘Mevcut düzende ben doktor olamadım. Ama bende size işte bunu gösteriyorum’ gibi bir mesaj var burada. Bakın hep bir niyet, bir mesaj vardır. Çevremizde birçok kişi istediği mesleği okuyamıyor. Onu çok arzu etmiştir. Onu yaşatmak istemiştir kendine. İspat ekmek istemiştir. Burada kişilerle birebir görüşüp yorum yapmak en doğrusu. Ben onunla karşı karşıya gelsem bunun motivasyonunu bulurum. Mutlaka bunun altında iyi niyetli bir motivasyon vardır. Tabi hastaneye girmesine gelince, güvenlik zafiyeti… Burada güvenlik zafiyeti nedir, iyi niyet nedir, bir ekip içerisinde sorumluluk nedir sorgulanır.
HAYATI VE İNSANI SORGULATIYOR
Bütün bu olanlar bize hayatı ve insanı sorgulatmaya neden oluyor. Hangi tür olay olursa olsun, hayat nedir, insan nedir, bizim güvenebileceğimiz ahlaki yasalarımız nelerdir? Bütün bunları sorgulatıyor. Ben böyle bakıyorum genel anlamda.”
***
Bu tespitlerinin ardından Klinik Psikolog Yalçın Kireççi’ye cevabını en çok merak ettiğim soruyu yönelttim.
‘Mevcut siyasi ve ekonomik atmosferin bu üzücü olayları tetiklediğine inanıyor musunuz?’
İşte cevabı:
İNSANLAR ÇIKIŞ VE ÇÖZÜM ARIYORLAR
“Kaçınılmaz olarak… Çevreden, atmosferden bağımsız bir şey olur mu? İnsanın aklının sınırları vardır. Hani derler ya aklımın sınırlarını zorluyorum. Şu anda ekonomik sorunlar insanların aklının ve zekasının sınırlarını zorluyor. Bir yılda şekerin fiyatı yüzde 370 artmış. İnsanların geliri yüzde 100 bile değişmedi. Açlık sınırı rakamı, asgari ücretin çok üzerinde… İnsanlar şu anda akıl düzeyinde sürekli çıkış ve çözüm arıyorlar. Bulamadığı sürece de çaresizlik, öfke ve isyan duyguları oluşuyor. Bunu çözecek olan siyasi irade. Siyasi irade ile ekonomi iç içe… Bütün bunları da, doğal bir sonucu olarak yorumlamak çok mantıklı. Aşikar. Gözle görülen bir şey.”
***
Son olarak uyuşturucu ve buna bağlı saldırılar, aile dramları…
“Gençlerde uyuşturucu, sigara bağımlılığı olanlar var. Şimdi internet bağımlılığı çıktı. Bağımlılarda iki kısım var: Maddi durumu çok iyi olan ve ne yapacağını bilmeyen bağımlılar; kişiliğini bulamamış ve imkanı, eğitimi, zihinsel yetenekleri kısıtlı olan bağımlılar. Çoğu da, 10-14 yaş gurubunda başlıyorlar genelde. Şu anda AMATEM’lere başvuranlara aylar sonrasına randevu veriliyor, ilaç yazıp gönderiyorlar. Çözüm sadece ilaçla tedavi değil. Topyekun. Ekonomik şartlar var, parçalanmış aileler gün geçtikçe artıyor.”