Olay Gazetesi Bursa

24 Temmuz…

Takvim yapraklarında mutlaka her günün önemi vardır, ancak bazıları gerçekten çok özeldir. Bunun nedeni de; ülkelerin, dinlerin, toplumların, kişilerin veya ‘dava’ların bir nevi kaderini tayin etmiş olmalarıdır. Sevinciyle, kederiyle.. *** İşte 24 Temmuz da o günlerden biridir. Bugünü özel kılan en önemli yıl ise tartışmasız 1923’tür. “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi” kabul edilen ve sınırları büyük […]

Takvim yapraklarında mutlaka her günün önemi vardır, ancak bazıları gerçekten çok özeldir.

Bunun nedeni de; ülkelerin, dinlerin, toplumların, kişilerin veya ‘dava’ların bir nevi kaderini tayin etmiş olmalarıdır.

Sevinciyle, kederiyle..

***

İşte 24 Temmuz da o günlerden biridir.

Bugünü özel kılan en önemli yıl ise tartışmasız 1923’tür.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi” kabul edilen ve sınırları büyük oranda belirleyen Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923’te imzalanmıştır.

Söz konusu anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti’nin yanı sıra Batı Trakya’nın da ‘uluslararası tapu senedi’dir.

***

Yani ‘Lozan’, Türkiye Cumhuriyeti kadar Balkanlar’daki Türk varlığı için de çok ama çok önemlidir.

Özellikle de Batı Trakya Türkleri için.

***

Bu tarihi, Batı Trakya için özel kılan olaylardan biri de, 1995’te yaşanmıştır.

Acı ve keder dolu olarak…

Yunanistan’daki Türklerin Lozan’dan kaynaklanan hakları için mücadele eden liderleri Dr. Sadık Ahmet, söz konusu antlaşmanın yıldönümünde şüpheli bir trafik kazasında şehit düşmüştür!

‘Tesadüf’ diyebiliyor musunuz?

***

24 Temmuz 2016’ya gelecek olursak…

Batı Trakya Türkleri efsane liderleri Dr. Sadık Ahmet’in kurmuş olduğu Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi’nin öncülüğünde Gümülcine’de Azınlık hakları için uzun yıllar sonra ilk kez bir hak arama yürüyüşü gerçekleştirildi.

Gümülcine tarihi günlerinden birini yaşadı.

O gün, Türk Azınlık, FETÖ’nün darbe girişimi ve Yunanistan’ın darbecilere sahip çıkmasını da protesto etti.

Tarihi anlara tanıklık edenler arasında ben de vardım.

Tıpkı Sadık Ahmet’in ebediyete uğurlandığı 24 Temmuz 1995’te ve sonrasındaki anma törenlerinin çoğunda olduğu gibi…

***

Ve bugün…

24 Temmuz 2020.

86 yıl sonra yeniden cami statüsü verilen Ayasofya’da ilk namaz kılınıyor.

***

Bütün bu gelişmeler ışığında…

Özellikle de bir Batı Trakya Türkü olarak söyleyeceğim o kadar çok şey var ki…

97 yıl öncesinden başlayarak…

***

Öncelikle bu konuda hiç konuşmaması gerektiğini düşündüğüm ülkelerden biri Yunanistan.

Nedenine gelince…

1923’te Batı Trakya’daki Türkler ve Yunanistan’daki Türk İslam eserleri Atina’ya emanet edildi.

Ama maalesef bunlara sahip çıkılmadı.

Osmanlı’dan kalmış camiler, medreseler, türbeler, imaretler, köprüler (Batı Trakya kısmen hariç) ya yıkıldı ya kaderine terk edildi ya da kilise, kafe, hatta Arta’daki Mimar Sinan eseri Faik Paşa Camii gibi geneleve çevrildi.

Eski fotoğraflara bir bakın, Atina, Selanik, Yanya ve diğer illerde her yerde minareler yükseliyor.

Şimdi bir tane yok neredeyse…

Geriye kalanların durumu da içler acısı…

Atina Avrupa’da cami olmayan tek başkent.

Buna karşın İstanbul’da 70 küsür kilise ve sinagog mevcut.

Ayrıca, Lozan’da 150 bin olan Batı Trakya’daki Türk nüfus, ikiye, üçe katlanmak bir yana asimilasyon politikaları sonucu 80-100 binlere düşmüş durumda…

***

Ayasofya’daki tarihi günde bunları hatırlatmadan edemeyeceğim.

Dr. Sadık Ahmet’in yaşamını yitirdiği elim trafik kazasındaki sis bulutunun da hala kalkmadığının altını çizelim.

Ayrıca, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın Lozan’dan kaynaklanan Azınlık hakları anlamında bir arpa boyu yol alınamadığını yine hatırlatayım…

***

Özetle…

Asırlardır korunmuş, kollanmış Ayasofya’da yeni dönem hayırlı olsun.

Aslında tarihi mekanda ibadet dışında değişen pek bir şey yok.

Atina’yı, 3 yıl önce bitmeyen restorasyon sırasında yanan Dimetoka’daki Çelebi Mehmet Camii başta olmak üzere kalan Türk İslâm eserlerini korumaya ya da korunmasına müsaade etmeye davet ediyorum.

Dr. Sadık Ahmet’i özlem, şükran ve minnetle anıyorum.

***

Son olarak…

Biraz özel olacak ama mazur görün lütfen.

Benim için en kara gündür 24 Temmuz.

Geçen yıl bugün, anneciğimi ellerimle toprağa verdim; Gümülcine’deki köyüm Kalfa’da…

İşte Lozan’dan merhum Dr. Sadık Ahmet’e, Ayasofya’dan Batı Trakya Türkleri ve anne acısına hafızamdaki 24 Temmuz…

Bak yine noktayı koymadan…

Cahit Sıtkı Tarancı’nın çok sevdiğim dizeleri dolandı dilime…

“Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.”