Olay Gazetesi Bursa

Okul servislerinde seyir güvenliği

Okul servisi araçlarının altında kalarak vefat eden yavrularımızın haberlerini basında okuyoruz. Servis araçları ve sahipleri kayıtlı olsa da şoförleri kayıtlı olmayabiliyor. Bu şoförler eski ismiyle SSK’ lı veya BAĞ-KUR’ lu mu bazıları belli değil. Çocuğunuzu emanet ettiğiniz kişi belli olmayabiliyor. Bir araç bir noktaya gittiği zaman hemen ardından başka seferi başlıyor. Öyle olunca da yollarda […]

Okul servisi araçlarının altında kalarak vefat eden yavrularımızın haberlerini basında okuyoruz. Servis araçları ve sahipleri kayıtlı olsa da şoförleri kayıtlı olmayabiliyor. Bu şoförler eski ismiyle SSK’ lı veya BAĞ-KUR’ lu mu bazıları belli değil. Çocuğunuzu emanet ettiğiniz kişi belli olmayabiliyor. Bir araç bir noktaya gittiği zaman hemen ardından başka seferi başlıyor. Öyle olunca da yollarda şoförler agresif şekilde hareket ediyor. En basitinden çocuklar inerken, binerken kötü davranabiliyor hem de diğer seferine yetişme telaşıyla gergin oluyor.

Bir başka durumda okulda ders başladıktan sonra gelme. Ara sıra olur ama her gün olmaz ki. Şoför ‘filan fabrikaya servisim var daha önce gelemem’ diyor. Bu servis aracı ya o fabrikaya gitmemeli ya da okul servisini almamalı değil mi? Daha ilginci de var. Aynı saatte başlayan iki okula servis alan da var. Örneğin araç Hasanağa, Görükle, Özlüce, Ertuğrul, Altınşehir’ den anasınıfı ve ilkokul öğrencilerini alıyor. 08.25′ de okula bırakıyor. Okulda kimse yok. Aynı araç hemen hareketle Altınşehir, Ertuğrul ve Özlüce’den çocukları alıp Özlüce’deki bir okula götürüyor. Birinci seferde öğrenci Altınşehir’de evinin kapısında duruyor, araç gelince ayakkabısını giyip, bahçeden geçip araca binince şöför iyice geriliyor zira saniyelik gecikmeler ikinci seferini de etkiliyor.

Daha fazla evladımızın başına bir iş gelmeden İlgili bakanlıklar şoförlerin kayıtlı olması yönünden, valilik, emniyet ve zabıta da seyir güvenliği açısından gerekli tedbirleri almalıdır. Saygılarımla

İsminin yayınlanmasını istemiyor

 

Şiddetin önlenemeyen yükselişi

 

Son zamanlarda milletimize bir haller oldu. Bu güne kadar pek duymadığımız, yaşamadığımız olaylara tanık oluyoruz, okuyoruz, izliyoruz. Özellikle kadınlara yönelik maddi ve manevi şiddet, taciz had safhada. Eşini, kızını, annesini, kızkardeşini veya bir yakınını döven, yaralayan, öldüren insanlarla ilgili haberler eksik olmuyor. Diğer yandan gasp, soygun, hırsızlık, cinayet olaylarında dikkat çekici artışlar var. Herkes barut fıçısı adeta, dokundu mu yakıyor. İnsanlar birbirini düşman gibi görüyor. Anlayış, sevgi ve saygı kalmadı. Sevgisizliğin, merhametsizliğin yerini şekilcilik aldı.

Kimse kimseyle geçinemiyor, en ufak bir anlaşmazlıkta ve olumsuzlukta diyalog yerine şiddete başvuruluyor. Neyi alıp veremiyoruz, neyi paylaşamıyoruz, anlaşılır gibi değil. Kimse problemi çözme peşinde değil, bağırmakla çağırmakla ya da kaba kuvvetle çözüm ararken iyice çözümsüzlüğe batıyor. Trafikte böyle, yolda böyle, çalışırken böyle, evde böyle. Kimsenin yüzünün güldüğü yok. Bakışlar sabit ya da yere yönelmiş. Suskunluk gelebilecek bir fırtınanın habercisi adeta.

Şairin dediği gibi; Ne bu şiddet bu celal… Millet olarak çıldırdık da farkında mı değiliz. Gidiş iyi gidiş değil. Hayat çekilmez bir hal almaya başladı.

Erdoğan EVCAN 

 

ŞİKAYET KUTUSU

 

*Değirmenönü Meydanında bir lokanta yaya kaldırımını buraya koyduğu masa ve sandalyelerle işgal etmiş durumda. Başta öğrenciler olmak üzere kaldırımı kullanamayan yayalar yoldan geçmek durumunda kalmakta. Bu da her an bir kaza riskini beraberinde getirmekte. Kuralları uygulamak ve denetlemekte mi kalmadı?

Mahalle sakinleri

 

*Araç trafiğine kapalı olan, nostaljik tramvay hattının geçtiği Cumhuriyet Caddesi boyunca direklere asılı tabelada şunlar yazılı: Motosikletle girmek yasaktır. Durum böyle mi? Elbette değil. Motosikletler yayaların arasında, tramvayın önünde arkasında gidip gelmekte. Tabelalar sahi süs olsun diye mi takıldı?

Recep KUŞ