Üçüncü ayın üçüncü pazarı. Havada bulutlar bölük bölük. Güneş saklambaç oynuyor, bazen yarımgöz bulutların arkasından bakıyor. Genç bir dostum aradı ‘müsaitsen gezelim amca’ diyerek. O nasıl söz ‘hastaya kar sorulur mu’ diyerek çıktık yola. Önce metro sonra Mudanya otobüsü iki koltuğa yerleştik, ayakta kalanlar kendilerini otobüsün tavanına astılar. Deniz kenarından zeytin ağaçlarına inat yamaçlara sıralanmış […]
Üçüncü ayın üçüncü pazarı. Havada bulutlar bölük bölük. Güneş saklambaç oynuyor, bazen yarımgöz bulutların arkasından bakıyor. Genç bir dostum aradı ‘müsaitsen gezelim amca’ diyerek. O nasıl söz ‘hastaya kar sorulur mu’ diyerek çıktık yola. Önce metro sonra Mudanya otobüsü iki koltuğa yerleştik, ayakta kalanlar kendilerini otobüsün tavanına astılar. Deniz kenarından zeytin ağaçlarına inat yamaçlara sıralanmış renk renk keskin çizgili çok katlı apartmanlar. Konuşmadan her ikimiz de camdan dışarı bakıyoruz. Yol arkadaşım Trilye’ ye gitmeyi önerdi. Ben de öyle düşünmüştüm. Dışarıdan gözümü ayıramıyordum. Sol gözüm seyirdi camdan iki Mudanya yansıdı; sol gözüm 1970′ in, sağ gözüm 2016′ nın Mudanya’sını görüyordu. O an iki gözümün arasındaki mesafe 46 yıl. 1970 gözüm kıvrım kıvrım yol kenarında pınarların aktığı çeşmeler, sarı sarı salkım üzümler, kocaman zeytin ağaçları, masmavi bir deniz, bembeyaz kocaman bir vapur, en fazla iki katlı, kiremitleri kırmızıdan kahve rengine dönmüş ahşap çatılı evler. 2016 gözüm ise zeytin bahçelerine saldırıya geçmiş, en bayırları bile aşan kat kat binalar, yamaçlara açılmış beton asfalt ya da parke taşlarla yapılmış yollar. İki gözümün arası iki santim ama gördükleri uzaklık 46 yıl. O kadar hızlıydı ki otobüs yetişemezdi, son durağa ulaştık. Yol arkadaşım kolumdan sarsmasa o 46 yılın içinde kaybolacaktım.
Trilye dolmuşuna bindik, şoföre bizi Trilye’ ye 3 km kala indirmesini söyledim. Rampalar, virajlar, inişler geçerek ilerlerken üçte biri konut olmuş zeytin bahçeleri arasında tabiatın bütün çilekeş yaşantısı bize birşeyler söyleme çalışıyor. Ama biz onları dinlemeden hafif bir müzik namesi ile adeta kaçıyorduk. Zeytinlere çok yabancı olan işgalci iş makinalarının acımasız kazmaları ağaçlara savaş açmış önüne gelenleri katlediyor. Bu zeytinleri sana deden bıraktı. Sen torununa zeytin ağacı bırakmadığına göre. Torununu reçetesini ben görür gibiyim, sen de oku. Sağlığını yitirecek, doktor ona ilaç olarak 30 draje- tane zeytin 200 cl zeytinyağı yazacak. Ama hiç bir eczanede yok. Ben 46 yılı anlatırken zeytin çoktu, insan azdı. Orantıyı sen kur torunun için. Zeytin sağlık verir ama o apartmanlar hasta evi olur. Ben bir hayal kurdum, onu da anlattım say.
Atnen Baltacı
Mera satışı engellensin
Karacabey ilçesine bağlı Danişment kırsal mahallesinde meraların satışa çıkarılması yüzünden büyük sıkıntı yaşıyoruz. Meramız elimizden gitmek üzere. Bizler doğamızın bozulmasını istemiyoruz. Hayvancılığımızı bitirmeyelim. Hayvancılığı bıraktığımız zaman halimizin ne olacağı konusunda belediye başkanımızın haberi olmadığını düşünüyorum.
50 kişi 1950 senesinde hayvancılık ile geçimini sağlasın diye buraları almışlar. 16 sene bu şekilde kullanıyorlar bu yeri. 16 sene sonra köy tüzel kişiliğine bırakılıyor. Fakat bu yerler nedense tarla vasfında gözüküyor. Bunlar köy tüzel kişiliğinde iken sorun yoktu. Büyükşehir yasasından dolayı Karacabey Belediyesi’ne geçti. Bundan dolayı köylümüz mağdur durumda. Burayı alan 50 kişi şu an köy mezarında. Köy halkı rahat etsin, ekmeğini kazansın ve çocuklarını okutsun diye buraları bırakmışlar. Mera satışının durdurulması konusunda yetkililerin ilgisini bekliyoruz.