Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü…
Engellilerin sorunlarına dikkat çekmek ve onları daha iyi anlayabilmek için 1992 yılında Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararla 3 Aralık, ‘Uluslararası Engelliler Günü’ olarak ilan edilmiştir.
Ülkemizde de bugün birçok etkinlik yapılacak, konuşmalar… Konuşmalar…
Engellilere sunulan haklar hatırlatılacak, bir takım iyileştirmelerden bahsedilecek ve bir gün böylece bitecek.
Ama engellilerin sorunları bitmiş olmayacak.
Daha geçtiğimiz günlerde toplumun bir kesiminin engellilere bakışının nasıl olduğunu bir okulda gördük.
Gerçi çok büyük tepkilerle karşılaşılsa da bu olumsuz durum maalesef eğitim yuvalarımızda zaman zaman yaşanabiliyor.
Sosyal yaşamda, iş yaşamında kendilerine çok zor yer bulan ve çeşitli güçlüklerle karşılaşan engellilerin farkına varmamız, onlarla birlikte yaşadığımızı unutmamamız gerek.
Sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde hatırlayarak, sosyal medyadan birkaç paylaşım yaparak değil; yaşamın her alanında onların sorunlarına çözüm üretebilmek için uğraşmalı ve hayatın kenarında bırakmamalıyız.
Devletimizin engelli bireyler için birçok olumlu çalışmaları olduğunu ve bir takım gayret ve çalışmaların yapıldığını da görüyoruz.
Ancak, toplum içerisinde engelli bireylerin yaşadıkları, ruh dünyalarında bazen psikolojik travmalara da sebep oluyor.
Bunların en başında belki de dışlanma duygusu geliyor.
Özellikle çocuk yaştaki engelliye toplumun farklı bir gözle bakması, dışlanmaya maruz kalması kabul edilebilir bir durum değil.
Bazı insanlar, engelli gördüğünde oradan uzaklaşıyor.
Anne babalar çocuklarına, “Sakın o çocuğa yaklaşma” diyebiliyor.
Bu gibi durumlar ve dışlama; engellinin özgüven kaybı, içe kapanma, mutsuzluk ve utanma gibi duygular yaşamasına neden oluyor.
Acınmak ve dışlanmak, bireyde ruhsal açıdan sorunlar oluşturabilir.
Bunun bir eğitim sorunu boyutu olduğunu da unutmamak lazım.
Öncelikle eğitimcilerin bu anlamda eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Farkındalık oluşturmak adına okullarda gerek velilerin gerekse de öğrencilerin bu konuda bilgilendirilmesi, herkesin potansiyel bir engelli adayı olduğu, engelli olmanın bir tercih olmadığı, bir sonuç olduğu, doğuştan olabileceği gibi sonradan kaza, hastalık vb. durumlarla da bir insanın engelli bir birey olabileceğini topluma ve çocuklara öğretmeliyiz.
Öte yandan, engellilerin hayata kazandırılması için iş imkânları artırılmalı, gün içinde yaşadığı sorunlara çözümler üretilmeli ve bu çalışmalarda daha hassas davranılmalı.
Gün içinde engelli bireylerin yaşadığı sorunlardan ilk akla gelenleri sıralayacak olursak;
– Engelli asansörleri, engelli olmayanlar tarafından kullanıldığı için engelli bireyler bu asansörlere binmekte zorlanıyor.
– Engelli araç park yerlerine, engelli olmayanlar tarafından araç park edilebiliyor.
– Engelliler için yapılan yollara özen gösterilmediği için, kolaylıktan ziyade zorluklar oluşabiliyor.
– Kaldırımlarda engelli rampalarının önlerine araç çekildiği için, engelli bireyler kaldırımdan inerken zorlanabiliyor.
– Şehir içinde seyahat ederken engelli bireyin hangi sorunlarla karşılaştıklarını gün içerisinde hepimiz tanık oluyoruz zaman zaman. Otobüse inip binerken bile yanında refakatçisi yoksa yolculardan nasıl yardım almak zorunda kaldıklarına şahit olabiliyoruz.
– Kaldırımlarda görme engelliler için yapılan sarı çizgilerin hali hepimizin malumudur. Bazı şeyler yapmış olmak için yapılmamalı. Bir gün o kaldırımlardaki sarı çizgileri bizim de kullanmak zorunda kalabileceğimizi unutmamak lazım.
Kısaca ve son söz olarak şunları ifade etmeden geçemeyeceğim.
Engellileri dışlamayın, onları hayatın kenarına bırakmayın, hayata katın, hoşgörülü ve saygılı olun.
Onların da bir birey olduğunu ve hepimizin bir engelli adayı olduğunu unutmayın.