Günay Bey öncelikle merhaba.
Yarım asırlık ömrünün çoğunu Bursa’da ve geri kalanını ise hasretini çekerek, uzaktan da olsa izleyerek geçirmiş bir Bursalı olarak bazı konulara müdahil olma gereği duymaktayım.
Gelinen noktada; ki bu zamana kadar muhakkak teşhis edildiği üzere, şehrimiz hiçbir zaman kendisi için öngörülene razı gelememiş, tıpkı yerinde duramayan çocuk misali içi içine sığmamıştır.
Bildim bileli süre geldiği üzere; öncelikle dağ-bayır-tarım alanı dinlemeden güzelim şehrim, bitişik nizam hisseli olarak parsellenip kontrolsüz olarak betona teslim edilmiş, daha sonra mecburen hizmet götürülmüş ve şimdi ise kentsel dönüşümle çareler aranmaktadır.
Peki kentsel dönüşüm tüm memlekette ortaya çıkan ve fazlasıyla kentimizi etkileyecek olan konut açığına çözüm olabilecek mi?
Gündem eski konutları dönüştürmekle uğraşırken ve müteahhitlerin banka kredisiyle sattığı konutlar için düzenli geliri olanları dahi faiz zenginlerine ipotek ederken…
Kesinlikle başlangıcını tasvip etmemekle birlikte toprak sahipleri arazisini bir şekilde hisseli parsel olarak tapulara bir şekilde bölerdi. Alan vatandaş kendi imkânlarıyla yarım yamalak, başını sokacak, kiradan kurtulacak kadar bazen ameliyesini kendi bizzat yaparak evine taşınırdı.
Her ne kadar binaların sağlamlığı soru işareti olsa da, mecburiyet şehre göç eden ailenin çok tasarruflu bir şekilde barınma ihtiyacını büyük ölçüde gidermesini sağlıyordu, çadırda kalmaktan iyi sayılabilecek derecede…
Tabii yıkım korkusu göze alınması gerekli bir risk teşkil ederken.
Kim istemez son derece denetimli inşa edilmiş bir sitede ailesiyle huzurlu bir yaşam sürmeyi?
Düzenli geliri olanlar için bankaların sunduğu kredi imkânları yap-sat uygulamasına olağanüstü ölçüde hız verdi ve en azından yapılan binaların denetlenebilir olmasını sağlarken de müteahhitlere işin kaymağı sunulmuş oldu.
Öyle ki krediye uygun olduktan sonra maliyetinin yaklaşık iki katına rahatlıkla konut satışı yapılır halde olduğunu ifade edenler olmuştu.
Ya düzenli geliri olmayanlar…
Onlar ise kaçak yapı ya da onların kiracısı.
Hep düşünürdüm acaba vatandaşımız kaçak yapıya, arazi mafyasına mecbur edilmese, devletimiz arsa ve proje desteği verse de halkımız kendi imkânları ile ev sahibi olmaya çalışsa ?
Evet artık bir mecburiyet oldu sanırım, uygun bir bedelle hazine arazileri arsa halinde vatandaşa verilme aşamasına gelindi, can-ı gönülden destekliyorum.
Eğer bu arsalar kıraç ve verimsiz bölgelerde oluşturulursa ki zemin olarak yüksek kayalık yerler daha sağlam olur ve de arsalar yatay mimariye uygun olarak bitişik değil bahçeli nizam düşünülüp asgari 250 metrekare % 40 imarlı olursa tadından yenmez.
Şöyle ki o kıraç araziler zamanla ağaçlandırılır, vatandaş bahçesinde sebze meyvesini yetiştirir, hatta bakabilen kanatlı ve küçükbaş hayvan bile besleyebilir.
Reel anlamda oldukça gerileyen asgari ücret karşısında vatandaş ev ekonomisine yönelmekten başka ne yapabilir, her evi birer mikro işletme haline getirmek zorundayız.
Umarım yazdıklarım dikkate alınır, şimdilik iyi hafta sonları diliyorum.
Kenan Bulut
Bir kap su da sen koy!